Geçenlerde Rum Lider Anastasiadis, “Dönüşümlü Başkanlık Olmaz” dedi. Ardından da “İsterseniz dönüşümlü Başbakanlık olabilir.” sözlerini ekledi. Görülen o ki Rumlar koydukları hedeften asla vazgeçmeye niyetli değil. “Federasyon çözümü”nün KKTC’yi ortadan kaldıracak tek çözüm olduğunu bilen Rumlar, bu çözüme yaklaşmak yerine uzaklaştıklarının farkında bile değiller... Bu sütunlarda “federasyon çözümü”nün bu ada için uygun bir çözüm olmadığını ve nedenlerini defalarca anlattık. Şimdi Lute’un son ziyaretinden sonra, “federasyon çözümü”nü tekrar canlandırmak isteyen BM’nin güya “yeni” girişimlerine tanık oluyoruz. Bu “yeni” girişimin adı “yeni inisiyatif hedefi” . BM, yeni inisiyatifin, tarafların referans şartlarına dair anlaşma yolunu açacak yolda olunduğunu gösterecek olumlu bir işaret için zemin olup olmadığının ortaya çıkması olduğunu Lute kanalıyla bildirdi. Rumların daima olduğu gibi BM ve Lute’un yeni önerisine olumlu yaklaşmadığı ortaya çıktı. Buna hiç şaşmadık doğrusu. Lute, liderlere telefonla ulaşıp yanıt beklediğini de söylemiş... BM’nin ve Genel- Sekreter Guterres’in “Kıbrıs Sorunu” için görevlendirdiği Geçici Özel Danışman Lute’un bu “yeni” girişimden sonuç alması beklenemez. Bizim naçizane tahminimiz şöyle: BM, artık “federasyon” çözümünün mümkün olmadığını anlayacak. Geç bile kaldı...
Geçen gün UBP Genel Başkanı Sn. Tatar, “ Rum-Yunan ikilisinin bir yandan Türkiye’nin Kıbrıs Türk Halkı için yaşamsal önem taşıyan garantörlüğünü sıfırlamaya çalışırken, diğer yandan da Kıbrıs Türkü’nü azınlık noktasına indirgeyecek kabul edilemez öneriler ortaya koymaktadır.” dedi. Sn. Tatar şöyle devam etti: “Bize göre artık Kıbrıs’ta zaten var olan iki ayrı Devlet, iki ayrı egemenlik esası üzerinden yolumuza devam etmeli, uluslararası camiada çoktan hak ettiğimiz yeri alabilmek için adımlar atmalıyız. Rumlarla konuşacaksak eğer, AB çatısı altında iki devletli çözümü konuşmalıyız.” Sn. Tatar’ın söyledikleri doğru. Ancak Rumlar, iki devletli çözümü değil görüşmek, duymak bile istemez. AB’ye gelince: AB yıllar boyu adadaki iki “toplumu” birleştirmek ve Kıbrıs Cumhuriyeti egemenliği altında yeni bir “federal cumhuriyet” kurma politikasını, Rumlara acayip destek vererek sürdürmektedir. Bu koşullar çerçevesi içinde politikasını sürdüren AB’nin, AB çatısı altında iki devletli çözümü kabul etmeyeceği kesin... Bu gerçekler ortada dururken, KKTC Devleti için tek seçenek var. O da Türkiye’nin desteği ile tanınma yoluna girmek...
KKTC Devleti için tanınma istenecekse doğrudan BM’ye gidilir ve tanınma istenir. Ancak bu adımı atmadan önce yabancı devletlerle ikili görüşmeler yaparak tanınma konusuna zemin hazırlamak gerekir. Bu iş de KKTC Dışişleri Bakanlığının işi. Bizim KKTC olarak en büyük hatamız hep Rumlara karşı tepki politikaları ile zaman geçirmemizdir. Tepkiden vazgeçip kendi tanınma politikamızı hemen uygulamaya koymamız gerekir. KKTC, böyle bir politika izlediği takdirde kimse yarım asırdır süregelen “Kıbrıs Sorunu”na çözüm bulma konusunda ısrarcı olmayacaktır.
Konuya ilişkin olarak son yıllarda iki eski BM Genel-Sekreteri’nin, “Kıbrıs adasında federal çözüm mümkün değildir. İki devletli çözüm en uygun çözüm olacaktır.” açıklamalarını da unutmamak gerekir. KKTC, yıllardır kökleşmiş bir devlet. Kimse, BM de dahil bu gerçeği inkar edemez. 1983’de bağımsızlığını ilan eden bu KKTC Devleti’nin yokmuş gibi sayılmasına imkan yok. Bu gerçeği uluslararası toplum da biliyor. “Kıbrıs Sorunu” müzakerelerinin tekrar başlama olasılığı, KKTC’nin tanınmasını engellemektedir. İşte artık bu yüzden gerçeklerle yüzleşmeli ve tanınmaya yol açmalıyız.