St. Hilarion tepesindeki kalede iki tane pencere var…
Birinden bakıyorum; bu şehir, bu ışıklar, bu binalar “normal” gibi duruyor…
Ötekinden bakıyorum; “anormal…”
Kim delirtti bu şehri?
Nasıl bir “anormallik” bu?
Şeher, Lefkoşe olalı beri bunca “absürt”lük görmedi…
Öteki pencereye koşuyorum…
Ortasından bölünmüş şehir, hiç de “normal” gibi görünmüyor gözüme…
Bir kocaman “anormalliği” barındırıyor…
St. Hilarion kalesinden bakınca, bu “normal” sayılmayan şehirde, “normal” gibi durmayan bir “devlet” görüyorum…
6 milyar 900 bin insanın “normal” kabul etmediği bu “devlet”in başında, “normal” olmayan bir seçimle oraya oturtulmuş birini görüyorum…
“Ulusal Birlik Partisi kurultayı sonucunda, parti başkanlığı görevine seçilmeniz nedeniyle sizleri kutluyorum.” diyor “anormal” seçimin “anormal” sonuçlarının keyfini süren kişi…
“Normal” olmayan bir şey söylüyor:
“Seçilmeniz nedeniyle…”
Bir seçim olmadan, birileri ile yarışmadan bir adayın seçilmesi “normal” mi?
Seçime girmemiş adamın, seçildiğini zannetmek ve onu seçildiği için kutlamak “normal” mi?
Diyelim ki, yukarıdakinin her şeyi “normal”leştirme gibi bir “takıntısı” var…
Ama “Başbakan” diye koltuğa oturtulan kişi de öyle…
Kurultayda “Yarışırız ama asla kavga etmeyiz” demez mi?
Hangi yarış? Ne yarışı? Kim yarıştı? Yarışmacı vardı da biz mi görmedik?
Bir “anormal” birşeyler söylüyor, öteki ondan geri kalmıyor…
Bunların “normal”leri bizi “anormal” yapacak neredeyse…
Aslında politikacıların önce Başbakan, sonra parti başkanı olması, eskiden beri bu “anormal” siyaset kurumunda “normal” değil miydi?
UBP’de ansızın ikinci tura kalan iki adaya “ikiniz birden çekilin” diyenlerin davranışı mı “anormal”, yoksa buna karşın gösterilen uyum mu “anormal”?
Yoksa her ikisi birden mi “anormal”?
Kurultay’da en çok oy alan 2 adayın “bakan”lık almaması mı anormal, yoksa 691 oy alan Çavuşoğlu’nun, 688 oy alan Dursun Oğuz’un, 575 oy alan Ünal Üstel’in bakan olması mı?
Yoksa hepsi mi “normal” yoksa tümü mü “anormal”
En çok oy alan Sucuoğlu’na “çekil” denilmesi “anormal” ise, Sucuoğlu’nun açıklamaları ve davranışı, sözleri, kabulleri “normal” mi?
Sucuoğlu’nun elinden alınan “başkanlığın” ardından, geçen Pazar günü tek adaylı kurultaya gidip  “Olay artık bitti gitti.” demesi normal mi?
Gündeminde ve dilinde birazcık da “demokrasi” ya da “irade” sözcükleri yer etseydi bu çok mu “anormal” olurdu?
Peki; “Bütün yaşananlar UBP’nin iç meselesidir” demek “normal” mi?
Anayasa’da “siyasal partiler demokratik yaşamın vazgeçilmez unsurlarıdır” diyen bir maddenin olması “anormal” mi?
UBP’nin; bu anayasal tarif içinde sadece kendi üyelerine değil de topluma karşı da sorumluluğunun olduğunu söylemek “anormal” mi?
Bir partinin Parti Meclisi, kendisini kurultaydan daha yetkili görerek “Tek adaylı olacak” demesi “normal” mi, yoksa “anormal” mi?
Kurultayda seçilmeyen birinin kurduğu “Hükümet”i “normal” görüp, “hani ya bu kabinede kadın bakan yok” demek, “anormal” mi?
“Normal” olmayan bir hükümetin içinde dama taşı gibi bakanların yerleri ile oynamak “normal” mi?
Tarımcıyı “maliyeci” maliyeciyi eğitimci yapmak “normal” mi?
Bakanlar Kurulu’ndan “tart” ettiği bir bakanı birkaç ay sonra kendi imzası ile tekrar “bakan” yapan ve bunun gerekçesini topluma anlatmayan bir siyasetçinin davranışı “normal” mi?
Böyle “anormallikleri” fark ederek soru sormayı beceremeyen gazetecilerin olmaması bir ülke için “anormal” bir durum mu, yoksa bu da normal mi?
Başbakanlık koltuğuna ısınmadan, bir siyasetçinin Ercan’da terminal binası inşaatını gezmesi “normal” mi yoksa “anormal mi?
Hele yanında Tahsin Ertuğruloğlu’nu götürmemesi “normal” mi yoksa “anormal” mi?
Öte yandan, HP’den istifa eden üç vekilin “güvenoylaması”nda “çekimser” kalmaları normal mi yoksa anormal mi?
Peki; BRT’nin ısrarla Ersan Saner hükümetine “azınlık hükümeti” dememesi “normal” mi?
“Türkiye’den para getirecek bir hükümet kurulsun” diyebilen vekillerin olduğu bir Meclis’te “Türkiye’nin şu ya da bu partisi iç siyasetimize karışmasın” deme cesaretini gösteren vekillerin bulunmaması “normal” mi?
Seçimler döneminde az mi “anormallikler” yaşadık…
Bir adayın, zikir evinde Arapça dualar yapması mi “normal”di?
Yoksa; aynı adayın koalisyon ortağına Maraş konusunda “madik” atması mı?
Maraş’ta “piknik” mi normaldi? Ankara’da bir aday için “tanıtım” töreni düzenlemek mi?
Ne yazıktır ki, “anormallikler” her geçen gün artıyor…
En sonunculardan biri:
Güney’e öğrenciler karantinasız geçebiliyor, işçiler geçemiyor…
Lokantalar açık, meyhaneler kapalı…
Artık “anormal”in de sınırlarını zorluyorlar…
Bir ileri safhaya geçtiler: Yapılanlar “anormal”den öte; absürt…
Ne yazıktır ki; bu kadar “anormal”liği birkaç aya sığıştıranlarla uğraşırken, bizi de “anormal” edecekler…
En iyisi; tüm “anormal”lerden ve “anormallik”lerden korunmak için mutlaka maske takalım ve “mesafe”yi daha da açarak koruyalım…