21 Aralık 1963 olayları ile başlayan Kıbrıs çatışmaları, BM tarafından teşkil edilen UNFİCYP, BM Kıbrıs Barış Gücünün o günlerde çok büyük bir önemi vardı.  Özellikle insani konularda fonksiyonları çok büyüktü.
            UNFİCYP’te bize en yakın ve en sıcak askerler İsveçli askerleriydi.  Özellikle insani konularda çok duyarlı olan bu askerin pek çok hatıraları vardır.
            İşte o askerlerden birisi de Anders Arvidsson’du.
            Bu İsveç askeri şu anda KKTC’de bulunuyor.
            Pek çok insan gibi geçmiş hatıraları ile ilgili olarak günlük tutmuş ve günü gelince onları kitaplaştırmış.  Anders sadece kendi yaşadıklarını değil, bazı arkadaşlarının yaşadıklarını onların günlüklerinden alarak kitaba koymuş.
            İsveç dilinde yazılmış olan bu bu kitap Kıbrıs Türklerinin davası açısından İngiliz diline çevrilmelidir bence.
            Kitabının adı: “Kıbrıslı Türkleri Kurtarmak: İsveç’in UNFICYP’E Katkısı 1964-1974”tür.
            Anders bütün duygularını ve gözlemlerini kitapta anlattı.  Özellikle o günlerde Kıbrıs Türklerinin Rumlardan çektiklerini de anlatıyor.
            Rumların Yeşilırmak’ı muhasara etmesi ile ilgili o İsveç askerinin anlattıkları da şöyle:
            “1964’te Limnidi’nin etrafı sarılmıştı.  Erenköy’ün Türkiye ile bağlantısı vardı.  Ancak Limnidi’nin bağlantısı yoktu.  Köydeki terzinin kızlarından bir Ankara’da, diğeri de Londra’da okuyordu.  Aralık 1963’ten beri birbirlerinden haber alamamışlardı.  İsveçli askerlerden biri dedi ki, ‘Bir mektup yaz, zarfın içine koy, kızının adresini üstüne yaz ve bana ver.  Ben onu nişanlıma göndereceğim.  O da İsveç’ten mektubu gönderecek.  Ve kızın İsveç’e cevap verecek.’  Bu o dönemde işe yaradı.   Bu yolla iletişim kurabildiler.  Hangi kız olduğunu bilmiyorum.  Ama kızlardan biri şimdi babasının yanında yaşıyor.  Ben, mektupları getiren kişiyle birlikte onu ziyaret ettim.  İşte böyle küçük katkılarda bulunduk.”
            Esasında Anders ve arkadaşlarının yaptıkları çok büyük bir insanlıktı.  Her taraftan ateş yağarken Rumlar Türklerin haberleşme özgülük ve hakkını da ellerinden almıştı.  Lakin görüyorum ki Anders tevazu gösteriyor.
            Mesela 194’teki Erenköy savaşlarını anlatırken o günlerde bütün İsveç askerlerinin köylerinden olmuş Türklere nasıl yardımcı olduklarını anlatıyor.
            Bölgede mahsur kalmış kadın ve çocukların Lefke’ye nakilleri, susuz kalanlara tankerle su taşımaları hep insani boyutları ile anlatılıyor.
            Hayatın akışında askerlik sonrası eğitimini tamamlaması ve turizm hareketinin içine girmesini de anlatıyor Anders. Zaman onu bir tur operatörü olarak Kuzey Kıbrıs’a getirdi.  Anders 1974’te eşi ile Kıbrıs’a gelişlerini anlatırken şöyle bir ifade kullandı:
            “Temmuz 1974’te eşimle Kıbrıs’a geldik.  15 Temmuz 1974 Yunan destekli darbeden sadece iki gün önce adadan ayrıldık.”
            O bir şanstı kendileri için.  Rumların iç savaşına yakalanmadıkları için çok şanslıydılar.
            Anders 1994’te 25 kişi ile nasıl buluştuklarını da anlatıyor. Ve şöyle diyor:
            “Bu buluşma, benim tur operatörü olarak yeni bir kariyere başlamama vesile oldu.  O zamandan itibaren, yaklaşık 120 grubu Kuzey Kıbrıs’a getirdim.  Bu tur gruplarında, çoğu kişi eski İsveç BM askeriydi.  30, 40, 50 yıl sonra biraraya geldiğinizde eski günleri konuşursunuz.  Bu sayede 1964-1974 yıllarında burada BM askeri olarak görev yapan birçok hikaye dinledim.  Nihayetinde bunları bir kitapta topladım.” 
            Bu İsveç askerini alnından öpmek lazım.  Gördü, idrak etti ve yardımcı oldu.
            İsveç askerleri gerçekten Kıbrıs Türklerine en zor günlerinde yardımcı oldu.  Bunu unutmamak lazım. Esasında Anders, Kıbrıs Türk lobiciliğinin bir parçasıdır.  Bizim davamızı ve haklılığımızı teslim eden bir İsveç askeri, alnından öpülmez mi?
            İsveç askeri denince aklıma bir başka anım geldi...
            Üniversitede benim mezuniyet tezim, Tiyatro ve sanatın Kıbrıs Türk Mukavemetindeki Yeri adını taşıyordu.  Yani birçok yaşanmışlıkları biçimlendirme durumundaydım.
            Özellikle bütün kazalarda birçok tiyatro grupları oluşmuştu.  Mağusa’da rahmetlik İsmet Kotak’ın başa çektiği ve birçok insanın katkı koyduğu etkinlik grupları...  Buğday camiinde tiyatro yapmaları...
Baf’taki etkin gruplar için değerli dostum, eski milletvekili Ali Volkan’a başvurmuştum.  Ali Volkan o zor günlerde nasıl tiyatro yaptıklarını anlatmıştı.  Şöyle ki...
            “Acılı insanlarımızı içinde bulundukları yoksulluk ve ambargoların psikolojik etkisinden kurtarmak için Kasaba’da bir tiyatro grubu oluşturmuştuk.  O tiyato sahnesini de birçok varilin üzerine kalaslar koyarak sahne ve fonu oluşturmak için de eski çarşaf ve kilimlerle donatmıştık.  Bölgemizde çok yakın ilişki içinde olduğumuz İsveç askerlerini de o etkinliğe davet etmiştik.  Çok ince ve anlamlı, hatta çok anlayışlıydı İsveç askerleri.  Bizim bu etkinliğimiz sonrasında bir İsveç Subayı kendi Genel Kurmaylarına yazı yazarak neler çektiğimizi ve nasıl ayakta durmaya çalıştığımızı yazmıştı.  Bir süre sonra İsveç Genel Kurmay Başkanı Kıbrıs’a gelmiş ve tiyatro etkinliğimizi izlemişti.  Çok sevecen ve muhtereem bir insandı.  Mücadelemizde biz hak vermişti.  Bir süre sonra İsveç’e dönünce bize büyük bir para miktarı bağış yapmıştı.”
            İsveç askerleri öyle insanlık dolu ve sıcak insanlardır.  Anders bu kitaba hayat verirken, birçok anılardan yararlanmıştı.  Kendisi ile tanışmış olsaydım herrhalde bu anımı da kendisine anlatırdım.
            Kısacası en önemli şeyin insan olmak olduğunu idrak etmişti İsveç askeri.  Bir yerde KKTC onların ikinci vatanı gibiydi.  Neden güneye değil de kuzeye geliyorlar, bizi sevdikleri ve onları kucakladığımız için.
            Bir kez daha Anders’e şükranlarımı arzediyorum.  O, bizim sevgimize layık bir insandır, diğer İsveç askerleri gibi.
            Anders’in en önemli sözleri şöyledir:
            “Bence Kıbrıs sorunu 1974’te çözüldü.  Bu, tek çözümdü.  İki taraf; biri Rum, diğeri de Kıbrıs Türk tarafıdır.  Esas konu,  dünyanın Kıbrıs Türk Devletini tanımasıdır.”