Cumhurbaşkanı Akıncı, “Corona” konusunda 3 Şubat günü ilk adımı atmıştı…

Durum ciddiydi ve birşeyler yapılması gerekiyordu…

Bu “Corona” denilen virus sınır tanımıyordu; Türk ve Rum bilmiyordu… Yani “düşman” ortaktı ve ortak mücadele ile düşman karşısında çok daha güçlü olmak mümkündü…

21 Mayıs 2020 günü iki toplum lideri; “işbirliği” konusunda bir ileri adım attılar ve Türk ve Rum taraflarının Corona konusunda “bilimsel” verileri paylaşmasına karar verdiler…

İki taraf da “Epidomiyolojik Rapor”larını hazırlayacak ve 1 Haziran günkü “Sağlık Teknik Komitesi” toplantısında sunacaktı…

Cumhurbaşkanlığı, 23 Mayıs’ta resmi bir yazı ile böyle bir “rapor”u Sağlık Bakanlığı’ndan talep etti.

Rum tarafı, daha 1 Haziran gelmeden, Türk tarafına ilk “rapor”u sundu…

Sağlık Teknik Komitesi’nin Türk üyeleri, 1 Haziran toplantısına “elleri boş” gittiler…

Yazılı rapor olmadığı için sözlü sunum yaptılar ve adeta utana sıkıla “Gelecek toplantıya raporu getireceğiz” dediler.

Ama Sağlık Bakanlığı, bu toplantıya da “rapor”u hazır edemedi…

Cumhurbaşkanlığı bu konudan çok rahatsız oldu… Sağlık Bakanlığı’na birçok uyarılar yaptı. Baktı gördü ki yine olmuyor, kamuoyu ile “sıkıntı”yı paylaştı…

Sağlık Bakanlığı gene tınmadı… Ali Pilli, Cumhurbaşkanı’na anında “laf” yetiştirdi ama işini de yapmadı…

Bunun üzerine “Sağlık Teknik Komitesi” Türk üyeleri, Komiteler Koordinatörü Meltem Onurkan Samani ile birlikte 4 Haziran 2020 tarihinde Başbakan Ersin Tatar, Sağlık Bakanı Ali Pilli ve Sağlık Müsteşarı Ali Çaygür ile Meclis’te bir toplantı yaptılar.

Bu toplantıda üyelere, Başbakan’ın huzurunda “Rapor birkaç güne kadar Cumhurbaşkanlığı’na ulaştırılacak” sözü verildi…

Tatar da, Pilli de sözlerinde durmadılar…

Sağlık Komitesi Türk üyeleri 17 Haziran’daki toplantıya da “raporsuz” gittiler…

Bu “mübarek” rapor tam 51 günden beridir hazırlanamadı…

Oysa Rum tarafı bu süre içinde tam 3 kez, raporunu güncelleyerek Türk tarafına sundu.

Birincisi; 28 Mayıs’ta…

İkincisi; 4 Haziran’da…

Üçüncüsü; 11 Temmuz’da…

Bugün (14 Temmuz) Sağlık Teknik Komitesi “rapor” gündemli üçüncü toplantısını yapacak ama komitenin Kıbrıslı Türk üyelerinin elinde bir “Rapor” olacak mı, belli değil…

(Sağlık Bakanı; Salı günü elinizde olacak dedi ama inanmak çok zor.)

Bu arada, Sağlık Bakanı Ali Pilli, iki toplumlu komitede “eş başkan” olarak görev yapan kendi bakanlığının üst düzey yöneticisi ile bazı komite üyelerine raporu geçtiğimiz Pazartesi günü önce Meclis’le sonra da Cumhurbaşkanlığı ile paylaşacağını söylemiş ancak bundan da “cırlamıştır…”

Cumhurbaşkanı Akıncı, tüm bu gelişmeleri Pazar günü kamuoyu ile paylaşmış bulunmaktadır…

Akıncı, yapılanları “büyük bir ciddiyetsizlik ve sorumsuzluk örneği” olarak nitelendirmiştir.

Bunda da yerden göğe kadar haklıdır…

Bu basiretsizlik, normal vatandaşı bile çileden çıkaran, öfkemizi kabartan bir rezilliktir.

KKTC Yönetimi, bilimsel bir raporu 51 günde hazırlamaktan aciz midir?

Rapor verilmeyecekse, neden başından beri bu söylenmiyor?

Neden Türk tarafı hem Rum tarafı karşısında, hem de BM karşısında küçük düşürülüyor ve itibar kaybına uğratılıyor?

Bütün bunlar; sadece Tatar’ın “Akıncı fobisi” ile izah edilebilir mi?

Hükümet’in iki ortağı da bu “sabotaj”dan sorumludur…

Bu toplumun sinir uçları ile oynanmaktadır…

“Barikatlar” konusunda da aynı tutum sergilenmektedir…

Cumhurbaşkanı’nın, Anastasiades ile doğrudan “mutabakat” sağladığı konuları “sulandırmak” için her türlü “maskaralık” sergilenmektedir…

Tatar ile Özersay’daki  “Akıncı korkusu” artık zarar vermeye başlamıştır…

Rum tarafı ile hiçbir “uzlaşma” sağlamadan barikat açılıp kapatmaktadırlar…

Pirgo’da Rumlara adeta eziyet edilmektedir…

Barikattan, insanlar gerisin geri Lefkoşa’ya gönderilmektedir…

Sıkışınca da BM yetkilileri Dışişleri’ne çağrılarak “Önerilerimizi Rum tarafına iletin ve uyumlaştırın” denilmektedir…

Liderler arasında “diyalog” yürürken, Sağlık Komitesi devrede iken, sorunları “diyalog”la çözümleme imkanı varken, bu iki partili koalisyon ortağı sol kulaklarını sağ elleri ile arkadan tutarak BM’ye “bizi uyumlaştırın” demektedirler…

Bu iki koalisyon ortağı öfkelerine, korkularına, ihtiraslarına yenik düşebilir…

“Akıncı’nın gölgesinden” ürkebilirler…

Ama; yaptıkları şey; Kıbrıslı Türklere hakarettir, onu aşağılamaktır, BM nezdinde bizi “aşiret” gibi göstermektir…

Tabii; bir “son dakika” gelişmesini de aktarayım: Akıncı’nın bu sert çıkışı ve uyarısından sonra Sağlık Balkanı Pilli; “rapor Salı günü komitenin elinde olacak” deyiverdi…

Yani; Cumhurbaşkanlığı’nın 51 gündür bekleyen yazılı talebi varken, Dr. Pilli, “telefon etseydi hazır olduğunu söylerdik” gibi garı ciddi yanıtlar veriyor…

“Özürü kabahatinden büyük” davranışlarla bu ihmali, bu ciddiyetsizliği, bu maskarılığı örtmeye kalkışıyor…

Bay Tatar, Bay Özersay, Bay Pilli; bu konuda “çuvalladınız…” Bizi BM nezdinde, Rum basınında, kamuoyunda rezil ettiniz. Görevinizi yapmadınız… Korku ve ihtiraslarınız size teslim aldı…

Yaptığınız bu “ortak” tahribat, siyasi geleceğiniz bakımından hiç de “hayra alamet” bir durum değil…