İkinci Barış Harekatı öncesi Türk askeri henüz Mesarya’ya ulaşmadan, EOKA’cılar Muratağa, Atlılar ve Sandallar’da yaşayan savunmasız Türkleri katletmişler ve sonra da tümünün cesetlerini bir çukura gömmüşlerdi.
            O katliamın üzerinden tam 50 yıl geçti.  Ve maalesef hala daha acılar devam ediyor.
            Bu katliam, Rum eski Dışişleri bakanı Erato Markulli tarafından “Bu katliamı biz yaptık” sözleri ile yeniden gündeme gelmiştir. Markulli bu itirafı ile, Türklerin egemenlik talep etmekte haklı olduklarılarını gösteriyor.
            Markulli , birkaç gün önce Muratağa İlkokulu’nda çekilen ve katliam kurbanı olan çocukların fotoğraflarını paylaştı.  Ve o paylaşımda şöyle diyor:
            “Tüm çocuklar, EOKA ‘B’ tarafından öldürüldü.  Bu fotoğraf, yaşanan trajediyi bir kez daha ortaya koyuyor.”
            Bu paylaşımın ardından bazı Rum sosyal medya kullanıcılarının tepkisine yol açtı.  Bu tepki üzerine Markulli, söz konusu fotoğrafı kapak fotoğrafı haline getirdi.
            Öte taraftan Muratağa katliamında öldürülen aynı fotoğrafını, 14 Ağustos’ta katliamın 50. Yıl dönümünde Yunanlı yazar Nikos Sarantakos  tarafından da paylaşıldı.  Yazar paylaşımında, EOKA ‘B’nin gerçekleştirdiği o katliamdan sadece o fotoğrafta yer alan Şafak Nihat’ın kurtulduğunu hatırlattı.
            Sarantakos’un bu paylaşıma yine tepki yağdı.  Hem Yunanistan’dan, hem de Kıbrıs Rumlarından.
            14 Ağustos 1974 günü katledilenlerin tamamı kadın, çocuk ve yaşlıladan oluşan 126 kişi katledilerek toplu mezara konmuştur.
            Tümüne Allah’tan rahmet diliyorum.
            Maalesef o katliamda benim öz halam Emine Mehmet Salih de var.  Yani evlerine yüreklerine ateş düşmeyen Türk yoktur.
            Katliam üzerine bir açıklama yapan Şafak Nihat, “Katliamın üzerinden 50 yıl geçti.   Şimdi o katliamı biz yaptık diyebiliyorlarsa, bu düşündürücüdür” demiştir.
            Rumlar bu katliamın, Türk Barış Kuvvetleri’nin 2. Aşaması nedeni ile yaptığını iddia ederler. Ya Taşkent katliamı.  Taşkent’te evlerinden alınıp toplu mezara gömdükleri Türkler güneyde yaşıyorlar ve olacakları izliyorlardı.  Onların da sonları, EOKA’cıların katliamları ile noktalandı.  Tek bir Suat Hüseyin’den başka.
            Markulli’nin açıklamaları sanki katiller adına bir günah çıkarma gibidir.
            Hani vicdan dedeğimiş şey.
            Markulli vicdanen rahatsız mı oldu?  Olsun canım.   Markulli bu günah çıkarmayı daha önce de yapmıştı. Meçhul yerlerde öldürülen ve meçhul yerlere gömülen Türkler için de Markulli vicdanının sesini duyarak açıklama yapmıştı.
            Merhum Rauf Denktaş da Markulli’nin açıklamalarına tepki göstermiş Rumlara bir insanlık dersi vermişti.
            O nedenle değil mi ki yeni bir geleceği Rumlarla paylaşmanın çok zor ve kabul edilmez olacağını söylüyoruz.
            Bacanağım rahmetlik Vural Eralp, bana hatıralarını not ettirirken bana aynen şöyle demişti:
            “Muratağa katliamında benim iki kızkardeşim ve okula giden yeğenlerim vardı.  Bu kadar acıdan ve bu kadar gaddarlıktan sonra Rumlarla bir araya gelmek mümkün değil.”
            Herhalde sözü edilen o fotoğrafta, Vural’ın ilkokula giden yeğenleri de vardır.
            Markulli gibi daha kimler günah çıkracak merak ediyorum.  “Filan katliamı biz gerçekleştirdik” desinler.
            Eğlenceli iki fanatik Rum’un itirafları da bu kervana katılabilir.  O iki EOKA’cı artık yaşlandılar ama içlerindeki suçluluk duygusu, ruhlarında hala mevcuttur.
            O EOKA’cılar şöyle demişlerdi:
            “1963 olaylarında Lefkoşa’dan Larnaka’ya giden Türk arabalarını durdurur ve arabadaki Türkleri alarak, onları meçhul yerlerde öldürerek, meçhul yerlere gömerdik.  Şimdi öldürdüğümüz Türklerin yerlerini bize sorsalar kesinlikle bulamayız.”
            İşte gerçekler ortadadır.  Rumlarla yeniden biraraya gelmemiz mümkün değil.  Birleşmiş Milletlermiş, Avrupa Birliğiymiş ve büyük güçlermiş... Hepsi fasafiso.  Bu acıları yaşayan bizleriz onlar değil.  Özellikle Rum siyasilerin söyledikleri dikkate alınmaz ve “yeni bir Kıbrıs” sevdası ile tutşanlara bu da nazire olsun.
            Kıbrıs Türklerinin tek arzuları, bundan sonra tamamen bağımsız, egemen ve kendi toprakları olan bir devlet çatısı altında var olmaktır.  Bu da Markulli’nin kulaklarına küpe olsun.