Ta başından beri; bu hükümetten “dev projeler” beklemediğimi, yaşadığımız bu topraklarda küçük küçük dokunuşlarla minik “mutluluklar” üretmelerinin yeterli olacağını yazar dururum...

Temel parametrem ise “günlük yaşam kalitesi”ndeki değişimdir...

Seçtiğimiz ve kocaman koltuklara oturttuğumuz, emirlerine Türkiye’nin trilyonları “emanet” edilen yöneticilerin “çapı” artık günlük yaşamımızda bize acı acı batıyor...

Zekâları, pratik olmayışları, çözüm üretememeleri bize dokunuyor...

Örneğin; ülkenin turizm kenti Girne’nin Lefkoşa ve Ercan ile bağlantısını sağlayan iki anayolun aynı dönemde trafiğe kapatılmaları ya da trafik kısıtlaması, en sağlıklı insanı bile çıldırtabilecek bir “absürd”lük değil de nedir?

Böyle bir kararı alan “yönetici”nin aklından, tecrübesinden, pratikliğinden şüphe ettiniz mi “idare”ye saygınızı yitirirsiniz...

İşte o zaman da “Bunlardan hiçbirşey olmaz” demeye başlarsınız...

Gönyeli Çemberi’nin Girne yolu girişine “Otobüs durağı” düzenlemesi yapan “yönetici”nin “yaya”nın oraya nasıl ulaşacağını hesap etmediğine her Tanrı’nın günü tanıklık etmenin “eziyeti” az mıdır?

Çember’den ve kaçış yollarından bu “durağa” ulaşmak için; yabancı öğrencilerin, refüjlerin üzerinden uçarcasına atlamalarına ve araçların arasından sıyrılıp koşmalarına her gün şahit olmak insanı yormaz mı sanırsınız?

Ya; trafik çemberleri ve refüjler içindeki çakıl taşları...

İnsanın psikolojisini, kentin dokusunu bozan bu çirkinlikler, günlük yaşam kalitesinin ömür törpüleri değilse nedir?

Sanayi Bölgesi’nin ana girişinde yol ortasındaki kocaman çukuru aylarca göremeyen “yönetici”nin “ahmak” olduğunu, kör olduğunu düşünmeye başladınız mı, hapı yuttunuz demektir…

Yoldaki dört çukuru asfaltlayıp, birini bırakan, görmeyen, körlenmeyen, çekip giden asfaltlama ekibinin yaptığını gören vergi mükellefi “Harram olsun” demez mi?

Yolun kenarında aylardır hurda olarak park edilmiş araçları, Kıbrıs gazetesinin hemen yanında, ana yola akan çirkefi, caddenin tam ortasında iki aydır yerde yatan sökülmüş trafik tabelasını görmeyen, körlenmeyen “yönetici”nin zerre kadar değeri var mı?

Belediye’nin ve devletin kadrolarının bu yetersizliği, yurttaşı çileden çıkarıyor, günlük yaşamının kalitesini aşağıya çekiyor, psikolojisini bozuyor…

Lefkoşa’da Dereboyu’nda ana caddenin köşesi üzerinde açılan “Cafe”nin trafiği bu derecede allem kallem etmesine “izin” veren, tolerans gösteren yöneticiye sempati duymak mümkün mü?

Aynı yerde aniden tek yol yapılan daracık mahallenizde, yolun yarısını park yeri olarak ayıran bir “yönetici”nin, yaşamınızı bu kadar etkilemesini içinize sindirmek “travma”ya teslim olmak değil mi?

Yılda bir hafta kullanılan “Fuar Alanı”nın kapısına kilit vurarak etraftaki trafikte insanlara eziyet eden “yönetici”nin aklından zoru olduğunu düşünmekle fıttırmak aynı değil mi?

Ne yazıktır ki; aklından, kabiliyetinden, bilgisinden, tecrübesinden şüphe etseniz de, bu ülkede “bol maaşlı” yöneticiler vardır, her şeyi kendileri biliyor ve gelip hoyratça günlük yaşamınızı altüst edebiliyorlar...

Bir “cafe” uğruna, Kumsal’da bir sokakta aileleri evlerine hapseden bir yeni “uygulama”nın mimarı, mühendisi, trafikçisi hepsi ama hepsi “akıl”dan yoksun olabilir mi?

Ve ben; bu kentinkıdemli bir sakini olarak bu “karikatür”ü sevdiğim kentin sokağında gördüğümde rahat edebilir miyim?

Bu yola, yangın arabası nasıl girecek? Çöp kamyonu nasıl girecek? diye saf saf sorular soran insanları izlediğimde “Yöneticilerimiz akıllıdır” diyebilir miyim?

Hele Girne’de, belediyenin fırt zırt önceden haber vermeden dilediği anda yolları kapatmasını, insanları trafik içinde hapsetmesini “sindirmek” ne kadar olasıdır?

Uzmanlığı olmayan insanların “idare”de yaptıkları, her geçen gün bana daha çok dokunuyor...

Lefkoşa’dan Gönyeli’ye uzanan geniş bir ana cadde var...

Adı; Belediye Bulvarı...

Güzelyurt ve Gönyeli’den Lefkoşa’ya akın eden sabah trafiğinde kilometrelerce uzanan araç kuyruğunu gördükçe “Bu yolu herhalde dört şerit yapacaklar” diye düşünürdüm...

Bu trafiğin süratli akışı başka türlü sağlanamazdı herhalde...

Şimdilerde “yol daraltma çalışmaları” yapıyorlar... Bu geniş caddeyi iki yanından tırtıllayıp kaldırım, cep ve bisiklet yolu yapıyorlar...

Daha şimdiden o yolu kullanan araçlar, Cumhuriyet Parkı’na saparak kaçmaya başladı... Bir kocaman kuyruk da orada oluşuyor sabahları...

Peki, genç “Ulaştırma Bakanı” bu akıl almaz uygulamaya müdahale edecek mi?

Etse bile, bu kadar paranın sokağa atılmasını önleyecek bir mekanizma kurabilecek miyiz?

Akıldışı absürd maskaralıklara “dur” diyecek “akıllılar” lazım bize...

Çevremizde moralimizi bozan “ahmaklıklar” değil, güzellikler görmek istiyoruz...