Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu ile sendika arasında devam eden sürtüşme, insanı düşündürüyor.  Özellikle muhalefetin yangına benzin döker gibi bir tavır sergilemesi, resmen bu eylemlerin siyaset koktuğunu söyler.
            Nazım Çavuşoğlu veya olası bir başka siyasi, Eğitim Bakanlığında bulunduğu süre zarfında kahvede her gün ayaklarını birbirine üstüste kolup rahatına bakma lüksüne sahip değil.  Okullar kapandı, okullar açıldı okullar açılacak...
            Özellikle Adıyaman’da meydana gelen depremde, Kıbrıs’taki okulların güvenilirliğini gündeme getirdi.  Bütün bu çalışmaların depremden sonra olayı tetiklediğini düşünüyorum.
            Ben şahsen eski bir İskan memuru olarak gezdiğim bütün bölgelerdeki okullara şöyle bir göz atmıştım.   Bunların içinde belki beş veya on tane kısmi tehlike arzettiğine tanık olmuşumdur.  Yani Rumlardan kalma okullarda.
            Yeniden yazmam gerekecek.  Kıbrıs’taki bütün binalar, Türk veya Rum bölgesinde olsun, tam imar kurallarına göre yapılmıştır.  Özellikle beton binalar sapasağlamdır.  Zaman içinde beton yorgunluğundan dökülen sıvalar insanları rahatsız ediyor.  Haklılar da.  O sıvalar öğrendilerin başına düşse, gibi endişe duyuyorlar.  Nazım Çavuşoğlu’nun bu durumdaki okul tamiratlarına öncelik verdiğini biliyorum.  Kaldı ki, derslerin kısa bir süre konteynerlerde yapılması gerçeği de var.  Muhalefet Nazım Çavuşoğlu’nun yerinde olsaydı öğrencileri konteynerlere koymayacaklar mıydı?
            O deprem sonrasında bizde de okullar yeniden gözden geçirildi ve geçirilmeye devam ediyor.  Bu işler öyle “hop” derkenden olmaz. Gördüğüm kadarı ile Nazım Çavuşoğlu depremden bu yana canla başla çalışıyor.  Üstelik Mimar Mühendis Odaları ile de istişare ederek.  Nazım Çavuşoğlu’nun elinde sihirli değnek yoktur ki, tüm binalar teknik öneriler doğrultusunda yenilensin, iyileştirilsin veya baştan yapılsın.
            Bu işler zaman ister.  Zaman bu işlere hiçbir zaman kafi gelmez.
            Nazım Çavuşoğlu bu konuda çok geniş bir açıklama yaptı.  Şu kadar bina yaptık, şu kadar binayı iyileştirdik, şu kadar binanın tehlike arzettiğini tespit ettik.  Ve hala çalışmalarımız devam ediyor.
            Muhalefet aldı kılıcı eline habire vuruyor.  Veya sazı aldı eline habire çalıyor.
            Bu durumu dibine kadar yaşayan Nazım Çavuçoğlu ve ekibidir.  Ondan ötesi yoktur.  Ne yani Nazım Çavuşoğlu okulların açılmasını bir hafta ertelemişse, bunu takdirle karşılamaları lazım.  Çünkü gerçekçilik ilkesine dayanarak Çavuşoğlu okulların bir hafta sonra açılmasına karar verdi.  Demek okulların kullanılır veya iyileştirilir hale gelmesine zamanı yetmedi.
            Muhalefet sazı eline aldı ya...
            Ben de şunu soruyorum.  Sendikalar eylemlerle okulların tedrisat yapmalarını siyasal nedenlerle engellerlerken iyi de, Çavuşoğlu’nun okulların açılmasını bir hafta ertelemesi mi kötüdür?  Beyler politikayı bırakın da gerçekleri görerek hareket edin.
            Bence iktidarın sendikal faaliyetler nedeniyle okulların kaç zaman kapalı veya tedrisat yapmaz duruma geldiklerini araştırıp halkın önüne koymalıdır.  O türdeki sendikal faaliyetler, öğrencinin mağduriyetlerini düşünmeden greve gidiyor.  Bu ne şalgam, bu ne turşu?
            Sendikaların görevi, öğretmen haklarını korumaktır esasında.  Sendika bu konuda iyi çalışıyor.  Öğretmen eksikliği, veya boş kadroların doldurulması gayretlerine diyeceğim yok, tepkilerine saygı duyuyorum.  Lakin okulların tamir ve iyileştirme çalışmaları yüzünden okulların açılmasının bir hafta ertelenmesine ilişkin eylemlere katılamıyorum, kusura bakmasınlar.
            Maksat öğrenciler geri kalmasınlar.  Amaç buysa, öğrencilerin sendikal eylemler nedeniyle ders yapamamalarını da sorgulama durumundayız.
            Bu devran dönecek.  Elbet bir gün muhalefet de göreve gelecektir.  O zaman göreve gelecek Milli Eğitim Bakanını da göreceğiz.  Hani bir laf vardır.  Davulun sesi uzaktan kulağa hoş gelir.  Bir de tokmağı ele alıp vurunca o davulun vuruş darbeleri beyinleri nasıl sarsar, onu da anlamak lazım.
            Şayet muhalefet halkın ve özellikle çocukların iyiliğini istiyorlarsa, samimi olarak Eğitim Bakanlığı ile işbirliği içinde çalışmalarını sürdürmelidir. Kaldı ki, adeta bir haftalık erteleme için muhalefetin gerek başkanı, gerekse genel sekreteri ve sözcüsü mal bulmuş mağrubi gibi vuruyor da vuruyor.
            Benim siyasi görüşümü herkes biliyor. Sırasında muhalefeti alkışlamış, sırasında iktidarı eleştirmişimdir.  Önemli olan gerçekçi ve samimi eleştiri yapmak.
            Lakin bu devran dönecektir.  Önümüzdeki genel seçimlerden yine UBP iktidara talip bir parti olarak çıkacaktır.  Bir gün gelecek ve daha çoklu koalisyonlar olacaktır.  Yani muhalefetin empati yapması lazım.  “Bir gün itidara geldiğimizde UBP ne yapacak, bizim icraatlarımızı nasıl eleştirecek?” sorusunu kendine sormalıdır.