Avrupa Parlamentosu seçimleri, önümüzdeki Pazar günü yapılıyor. “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin bu parlamentoda 6 sandalyesi var.
AKEL; “Sol-Yeni Güçler” konsepti ile bu seçimlerde “kapsama alanı”nı genişletti. Üstelik, Prof. Niyazi Kızılyürek’i listesine alarak, Kıbrıslı Türklere yönelik ciddi bir “siyasi atak” denemesi yaptı…
Prof. Niyazi Kızılyürek, bu partinin üyesi değil… Ayrıca, tarihsel süreçte AKEL’e ciddi ve tutarlı eleştirilerde bulunmuş bir akademisyendir.
Buna karşın; AKEL’in bir “Kıbrıslı Türk”ü aday göstermesi, aslında “risk” içeren bir siyasi adımdı…
Ancak partinin bu “radikal” tavrı, öyle anlaşılıyor ki Rum toplumu içinde beklenen olumsuz tepkilere yol açmadı. Tam tersine, Niyazi Kızılyürek’in, partinin tabanında ciddi biçimde “kabul” gördüğü ve adaylığına yönelik desteğin her geçen gün arttığı ortaya çıktı.
Niyazi, içinde yaşadığı Kıbrıslı Rum toplumunu çok iyi analiz etti. Yıllardan beridir, en ücra köylerde bile tanınan, bilinen bir “Kıbrıslı”dır…
İzlenimim odur ki; Türk tarafından gelecek oylara fazlaca bir gereksinim duymadan bile seçilmesi mümkündür.
Ancak; buna karşın, Türk tarafında bizdeki siyasal partilerin beceremeyeceği kadar hareketli bir “seçim propagandası” yürütüyor…
Medyayı, sosyal medyayı, meydanları, panoları “profesyonel” biçimde kullanıyor… Hatta resmi olmamakla birlikte kampanyasına sol partilerin kadrolarını katmayı da başarmıştır.
Niyazi Kızılyürek’in aslında Rum toplumu içinde bu “kabul” aşamasına gelmesi; alın terinin, duruşunun ve mücadele inadının bir sonucudur. Rum toplumu içinde; fanatik, faşist, sağcı, EOKA’cı kesimler ona hep saldırdı. Birçok tehditlere maruz kaldı. “Persona Nan Grata” ilan edildiği günlerde ötekileştirildi, yalnızlaştırıldı…
Üstelik yalnızca Rum tarafında değil, Türk tarafında da fanatik toplum kesimleri tarafından “istenmeyen şahıs” ilan edildi.
Bugün de, Niyazi her iki taraftan da pozisyonu ve siyasal duruşu nedeniyle milliyetçi kesimlerle hiç uzlaşmadı, uyuşmadı…
Rum seçmenlerle yapılan son ankette (SIGMA) Prof. Kızılyürek, AKEL adayları içinde ilk sırada bulunuyor.
Aynı ankete göre; oy sıralamasında birinci sırada bulunan DİSİ (Anastasiades’in partisi) ile AKEL arasındaki oy farkı da her geçen gün azalıyor…
Bu yüzdendir ki; DİSİ Başkanı ve adayları; Niyazi Kızılyürek üzerinden AKEL’e saldırılarını artırdı.
Kısacası; Prof. Kızılyürek’in adaylığı, bu seçimleri “ilginç” kılan en önemli faktör oldu.
Ama Rum tarafında asıl merak edilen konu; Kıbrıslı Türkler’in bu seçimlere ne oranda ilgi göstereceğidir.
Ortaya çıkmıştır ki; yoğun bir Kıbrıslı Türk seçmen katılımı, Rum tarafında AKEL’i birinci parti yaparken, Anastasiades’e bir tepki mesajı olur ve aynı zamanda Neo-Nazi ELAM’ın gücünü de kırabilir.
Peki; Kıbrıslı Türkler, bu seçimlere katılmalı ve oy kullanmalı mı?
Geldiğimiz aşamada; artık böyle bir sorunun hiçbir anlamı kalmadı. Kıbrıslı Türkler, önlerine çıkan her fırsatı tereddütsüz değerlendirmek zorundadır.
2004 referandum sonucunun, arkasından gelen çözüm çabalarının duvara toslamasının ve en son yaşanan Crans Montana başarısızlığının dayattığı bir zorunluktur bu…
AB’nin kimliğini ve pasaportunu taşıyan her Kıbrıslı Türk, bu seçimlerde oyunu kullanmalı ve yaratabileceği “toplu” bir etkiyi küçümsememelidir.
İyi de; AKEL’e, çözüm yanlılarının ve Annan Planı’na “evet” diyen kesimlerin “kırgınlığı” ne olacak?
Bu seçimler; belki de AKEL’in tarihsel süreç içinde, Kıbrıslı Türklere yaşattığı “hayal kırıklıkları” ile yüzleşmesini de sağlayacaktır.
AKEL’in, son zamanlarda Anastasiades’in Kıbrıslı Türkleri adeta rencide edici tavırları ve söylemleri karşısındaki tavrı olumlu ve umut vericidir.
Kıbrıslı Türklerin federal yapılardaki “etkin katılım” talebine yaklaşımı ve Anastasiades’e bu konuda yönelttiği eleştiriler de yerindedir.
Peki; AKEL adayı Prof. Kızılyürek kimdir? Desteklenmeyi ne kadar hak ediyor?
Niyazi; bana göre “Türkçe de konuşan bir Kıbrıslıdır.”
Ana dili Türkçedir ama, Rumcaya da “ana dili” gibi egemendir… İngilizcesi, Almancası, Fransızcası ile derinliği hayranlık uyandıran bir dünyalı entellektüeldir.
Avrupa Parlamentosu’nda ondan bir “ulusal aidiyet” temsilcisi gibi davranmasını beklemek, onun dünyalı kimliğinden haberdar olmamak demektir.
Niyazi Kızılyürek sayesinde; elbette Kıbrıslı Türklerin, bu dünya formunda “görünür”lüğü artabilecektir. Orada “sesimiz” yankılanabilecektir…
Ama sakın ola “resmi duruşların” ya da “milliyetçi kesimlerin” sesi olabileceğini aklımızın ucuna bile getirmeyelim…
Bu onun “etnik kimlik” ötesi duruşuna büyük haksızlık olur…
Niyazi; çok dilli kişiliği ve derin entellektüel birikimi ile Kıbrıs’ın yakın “hınç ve şiddet” tarihini hallaç pamuğu gibi savurmuş, her hücresini mercek altına almış, bu konuda yeni nesillere dev bir “külliye” armağan etmiştir.
Akademik çalışmalarının odağında hep Türk ve Helen “milliyetçiliğinin” kıskacındaki Kıbrıs toplumları yer almıştır…
Hep “ortak vatan” belgisine sarılmıştır. Milliyetçiliğin yıktığı, istismar ettiği, yaraladığı duyguları analiz ederken, çözümler için de kafa yormuştur.
Niyazi bir düşünce ve aksiyon insanıdır. “Federal çözüm gailesi”nin, her iki tarafta da ete kemiğe bürünmesinde büyük katkıları olmuştur.
Bıkmadan, usanmadan “Oliki Kipros/Total Kıbrıs” demektedir… Ortak vatanda barış içinde bir arada yaşamaktan söz etmektedir.
Niyazi’nin oy talep ettiği, destek almak istediği “kesimler” bellidir. Bu da net biçimde federal çözüm yanlılarıdır…
Pazar günü, Kıbrıslı Türkler; AP seçimlerinde yüksek katılımları ile “belirleyici” bir rol oynamayı başarabilirlerse, bu çorak ve umutsuz ortamda azıcık da olsa “serinleyeceklerdir…”