İsrail’in durmaksızın devam eden insan katliamları, Hizbullah Lideri Nasrullah’ı nihayet çileden çıkardı. Çileden çıkma olayının içinde, Güney Kıbrıs da vardır. Özellikle Hizbullah liderinin açık açık güney Kıbrıs’ı tehdit etmesi, çok önemlidir.
Bu tehdit, 2010’lara dayan İsrail-Güney Kıbrıs ve Yunanistan dostluğuna ve askeri işbirliğine dayanır. Hizbullah liderinin parmak bastığı husus, güneydeki İngiliz üsleri vasıtasıyla İsrail’e askeri destek sağlanabileceği gerçeğine dayanır.
Hatta Hizbullah Lideri, güney Kıbrıs’ı resmen İsrail’e destek vermekle suçladı. Bir televizyon programında söyledikleri çok önemlidir.
“Olası bir savaşta, güney Kıbrıs savaşın bir parçası olur.”
Bu sözler Rumları alarma geçirdi. Havalimanlarında, limanlarda, sınır kapılarında ve kamuya açık yerlerde tedbirler çoğaltıldı. Yani anlayacağınız Rumların paçaları tutuştu.
Rumlar yüz çeşit kıvıran fahişeye benzer. Çıkarları oldu mu melek olurlar. hatta Türkiye’nin aleyhine gelişecek bir durum vukuunda, hemen cephe alırlar ve arkasına aldığı güçlerle, bir güç oluşturmaya çalışırlar.
Hani bir söz vardır...
“Düşmanımın düşmanı benim dostumdur” misali bir söz.
Rumlar hep bu söz üzerine bina etmişlerdir siyasi stratejilerini.
Bir de başka bir güzel söz vardır.
“Bir atlar çekirge, iki atlar çekirge sonunda yakalanır.”
Türkiye’nin mavi vatandaki askeri tatbikatları, hem kendi güney sahillerine, hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhurşyeti’ne karşı oluşacak askeri harekata karşı tatbikatlardır. Doğrusunu söylemek gerekirse, ne Güney Kıbrıs, ne İsrail, ne de Yunanistan Türkiye ile askeri bir harekata girişebilir. Bunu NATO da biliyor.
NATO’nun en güçlü ülkesi ve doğunun en güçlü kalesi Türkiye’dir. Öyle olduğu halde Türkiye kendi askeri tedbirlerini çok sağlam bir şekilde almış ve almaya da devam etmektedir.
Rumların ABD ve İsrail’e göz kırpması, tümden kaypaklığına dayanan bir husustur. Rum toplumu lideri Hristodulidis Hizbullah Lideri’nin tehditlerine karşı bir açıklama yaptı.
“Bizim öyle bir tavrımız yok. Hatta yardım korudoruna destek verdik” mealindeydi.
Hizbullah Lideri’nin tehdidine karşı AB’den cevap gelmekte gecikmedi.
AB sözcüsü şöyle bir açıklama yapmıştır.
“Kıbrıs AB üyesi bir devlettir. Üye devletlerimizden biri aleyhindeki herhangi bir tehdit, AB karşısında bir tehdit olduğu anlamına gelmektedir.”
Şu soruyu sorma durumundayım.
Hanbi AB üyesi ülkede var o yürek bu tehdite fiilen karşılık versin? Veya savaşabilsin. Hep laf, hep safsata. Ama kendi güçlerini böyle sözlerle belirtmeye çalışıyorlar.
Bu durumu Rumlar da biliyorlar. Bir savaş halinde tamamen yalnız kalacaklarını biliyorlar.
Bu gibi durumlarda Rumların ikili oynadıklarını sadece Rusya anlamıştır. Rusya-Ukrayna savaşında bütün limanlarını Ruslara kapatan ve batının uyguladığı ambargoları Rusya’ya uygulayan Rumların neticede maskeleri düşmüştür.
Yıllarca Rsuya’nın gücünden yararlanan ve Rusya’ya yağ çeken Rumlar, Rusya’dan ne kadar çoksilah almıştı zamanında Türkleri vurmak için. O nedenle Ruslar’ın Rumların şimdi ne mal olduklarını gördükleri anlaşılmıştır.
Hizbullah liderinin tehditleri, Filistin’de öldürülen masum insanlara yapılan bombardumanlara son verilmesine yöneliktir. İsrail adeta bir ölüm makinası gibi Filistinlilerin başına bombalar ve füzeler yağğdırmaya devam ediyor.
Bu iş nereye kadar sürecek. Bence İsrail’in bu acımasızlıkları, Arap dünyasını bir araya getirecek. Kendi aralarında ne kadar hizipleşmeleri olsa da, bu savaş onları birleştirecek.
Görüntü, 3’ncü Dünya Savaşı’nın mesajını veriyor. Olası bir savaşta Rumlaın pozisyonu da daha netleşir. Yani Rumlar sütten çıkmış ak kaşık değildir. Gelişmeler hangi safhaya gelecek? Bu tehditin sonunda ne gibi tavırlar sergilenecek, göreceğiz.
Kısacası Rumların paçaları tutuştu.