“Gördük ki kağıt üzerindeki Rum imzaları, bugün için bir mana taşımıyor. Mesul Rum idarecileriyle yapılan antlaşmalar altındaki imzaların mürekkebi kurumadan bozulmuş, inkar edilmiş kendi çıkarlarına göre hareket etmekten geri kalınmamıştır. Başımıza gelen felaketler bizleri o kadar titiz davranmaya mecbur bırakıyor ki her aklıselim sahibi bu titizliğimiz karşısında haklı olduğumuzu kabul etmektedir. Türkçede bir Atasözü vardır, ‘sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer derler. Bunu bildiğimiz içindir ki Adayı daimi rahatlık ve huzur içinde bırakacak bir antlaşma olsun istiyoruz…

         Fiili garantiler üzerinde sonuna kadar ısrar edeceğimizi ve bu inadımızdan dönmeyeceğimizi peşin peşin söylemiştik.” 1968

 

                                                                                             Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

         Fransanın başkenti Pariste yaşanan son saldırılardan sonra dünyanın her yerinde bu saldırılar kınandı. İçinde insanlık duygusu taşıyan her kes bu ve benzeri saldırılar sonrasında benzer tepkiyi vermek durumundadır. “Benim ülkemde terör tehdidi yoktur” diyerek köşeye çekilmek anlamsızdır. Etkin mücadeleye katılmayanlar terörün ekmeğine yağ sürmüş olurlar. Çocukların yetersiz beslenmesinin bir nedenin de terör olayları olduğunu da kaydetmek gerekiyor.

         Suriyeden daha iyi bir yaşama ulaşabilmek için yollara düşenlerin yaşadıkları dram ötesi durumlar herkesin gözleri önünde yaşanıyor. Pariste gerçekleşen saldırıyı Suriyelilerin Avrupaya göçlerini önleyebilmeye yönelik bir saldırı olarak okumak olasıdır. Her nedense dünyanın diğer bölgelerinde yaşanan saldırıları görmezden gelenler Parisi öne çıkarıyorlar. Diğer ülkelerdeki saldırıları yapanlar kısa haber olarak sunulurken Paris saldırısını yapanlar ise günlerce anlatılıyor.

         Kıbrısta toplum liderleri yoğunlaştırılmış ve hızlandırılmış görüşme maratonuna devam ediyorlar. Bu maratonda yorgun düştüklerinden olsa gerek yaptıkları açıklamalarla kafa karışıklığına da neden oluyorlar. Mülkiyet konusunda ilerleme yaşandığını belirtirlerken bir veya birkaç gün sonra başat konu olan mülkiyet konusunda her hangi bir ilerlemenin olmadığı ve konunun dondurulacağı açıklamasını yapıyorlar.

         Benzer açıklamaları diğer bütün konulara ilişkin değerlendirmelerde görmek olasıdır. Öze ilişkin olarak hiçbir konuda ilerlemenin yaşanmadığı ve 1968 yılında Beyrutta başlatılan noktada olduğumuz biliniyor. Güneşin balçıkla sıvanmadığı noktadan bir türlü ayrılamıyoruz. Öze yönelik olmayan uzlaşmaların sağlanmasının da bir değerinin olmadığını yazdığımız zaman da bize kızmasınlar.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurulduğu ve Barış Harekatlarının gerçekleştirildiği günlerde karşı tarafın saldırganlığı boyut kazanarak devam ediyor. Bu saldırıları her dönem yapılıyor. Bu yıl da yine Türklere ait araçlara saldırarak zarar verdiler. Polisin yaşananları izlemekle yetinmiş olmasını eleştiri konusu yapmak kadar anlamsız bir yaklaşım olamaz. Saldırganlarla polisler aynı eğitimi gördüklerine göre bu durum son derece doğaldır. Türk olmak saldırıya uğramak için yeterli nedendir.

Saldırgan Elam örgütünün kapatılmasını istemek ucuzluktan öte bir anlam içermiyor. Neden içermiyor diye sormamıza fırsat kalmadan mendil büyüklüğündeki ülkenin Eğitim Bakanı Bay Kostas Kadis, (PSEM) Tüm Kıbrıs Öğrenci Eşgüdüm Komitesi ile yaptığı bir değerlendirme toplantısında “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ilanının kınanması etkinliklerinin kapalı alanlarda değil barikatlarda yapılmasına” devam edilmesi kararının alındığı belirtiliyordu. Filelefteros gazetesinde yer alan haberde Bay Bakan, “ Anti işgal etkinlikleri artık denetimli şekilde yapılacak” diyordu.

Bu gelişmelere koşut adada Kıbrıs Ermeni Ulusal Komitesi de bir açıklama yaparak ortalık yerlere çıktı. Yaptıkları açıklamada, “Kıbrıstaki Ermeniler yurdumuzun yeniden birleştirilmesi yönündeki ortak  hedefe inanmakta ve adadaki tüm toplumlarla köprü kurulması çabalarına aktif bir şekilde katılmaktadır. Ermeniler Kıbrısın herkesin yurdu olması hedefini özleyenler için adadaki tüm toplumlarla kurduğu ilişkilerin örnek olması gerektiği” belirtiliyor.

Saldırıdan sonra uğranılan zararları karşılayacağız açıklamasını kafir diye öldürüp şehit diye namazını kılmak olarak okumak gerekiyor mu ne…

 

SEVGİ ile kalınız…