Bugün 1 Ağustos... TMT’nin kuruluşunun tam 65’inci günü...
1 Ağustos 1958 tarihinde kurulan Türk Mukavemet Teşkilatımız (TMT)’yi neden kurduğumuzu yeni nesillerin çok iyi blmesi lazım.
Bu konuda pek çok kitap yazıldı. Sadece Aydın Akkurt’un kaleme aldığı “Türk Mukavemet Teşkilatı (1957-1958 Mücadelesi” kitabı, herşeyi gözler önüne seriyor.
Şayet o kitabı okursanız, TMT ve yer altı örgütlerimiz hakkında bilgi sahibi olacaksınız.
Denktaş hatıralarında TMT’nin Kasım 1957’de kurulduğundan söz eder. Halbuki tarih, TMT’nin kuruluş gününü 1 Ağustos, 1958 olarak verir.
Esasında kuruluş tarihlerinde bir çelişki var gibi görünüyor. Rahmetli Dr. Burhan Nalbantoğlu, rahmetli Denktaş ve yine rahmetli TC Ateşesi Kemal Tanrısevdi’nin Eğlence’deki evinde buluşmaları ve ilk TMT Bildirisini kaleme alışları, Kasım 1957’dir. Sanırım ilk adımı kuruluş tarihi olarak belirlemiş Denktaş.
TMT’den önce, Rumların EOKA’sına panzehir olarak teşkil edilen küçün küçük örgütlerimiz, gerçekte tam örgütlü bir şekilde örgütlenmemizin sinyallerini veriyorlardı.
Kara Çete ve 9 Eylül mücadele grupları pek etkili olamamış ki, rahmetli Dr. Küçük, mobilyacı Şakir Özel’le VOLKAN’ı kurmuşlardı. Volkan, TMT’nin mayasıydı esasında. VOLKAN pek çok gencimizin kanını tutuşturmuştu. Artık bireysel bazda temin edilen silahlar, el yapımı bombalar ve Rumca kaleme alınmış ve Rum mahallelerine dağıtılmış bildiriler, mücadelenin en önemli süreciydi. Dr. Küçük hatıralarını bana yazdırırken bu mücadeleden söz eder.
Köy isimlerinin değiştirilmesi, Türk kadınlarının başlarını açmaları ve Rumca konuşma yasağının konması da bu süreçte başlar.
TMT ve diğer örgütlerle olan süreci, DR. FAZIL KÜÇÜK’LE GEÇEN GÜNLERİM adlı kitabımda uzun uzun anlattım. Hatta Luricina köyümüzün ismini bizzat Dr. Küçük’ün koyduğunu ve o köyün artık AKINCILAR köyü olarak anılmaya başladığını da yazmıştım.
Dr. Küçük neden o köye AKINCILAR ismini koymuş?
Akıncılar halkının bir akşam otobüslere doluşarak Rum köyü olan Kiracıköy’e baskın düzenlemesi ve bir Akıncılarlı bir Türkün köy papazı tarafından alıkonulması ve bir Rum kızıyla evlendirilmek istenmesi, Rumların elinden kurtarılmasına dayanır.
TMT’nin kuruluşu ile bütün VOLKAN’cılar bu teşkilata kaydı ve bölgelerde TMT yemini yaptırılarak teşkilatın büyümesi sağlandı.
Bir taraftan TMT kurulurken, öte araftan da rahmetli Başbakan Adnan Menderes’le Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun öncülüğünde, Genel Kurmay Başkanı Daniş Karabelen ve Albay İsmail Tansu harekete geçerek, Kıbrıs Türklerini teşkilatlandırma ve silahlandırma kararı almışlardı.
İsmail Tansu, yazdığı “ASLINDA HİÇ KİMSE UYUMUYORDU” adlı kitabında, Kıbrıs Türklerinin teşkilatlanmalarını ve silahlanmalarını uzun uzun anlatır.
İlk silahlar dediğimiz şey, birkaç Erenköy’lü balıkçının kayıkları ile Anamur’a çıkarak silah talep etmeleri, İsmail Tansu’nun yönelimindeki harekete denk gelir. İşte ilk silahlar o bakıçılar tarafından taşınmış ve silah edinme, mutad bir hal almıştı. Silahları taşıyan balıkçılara “BEREKETÇİLER” adı verilmişti.
1958 yılı, EOKA’nın azıttığı yıllardı. Onlar azıtmıştı ama, biz Türkler de artık hem örgütleniyor, hem silahlanıyorduk.
Unutamadığım en acılı anılarımdan birisi de, İstanbul Tıp Fakültesi son sınıfında olan Omorfolu Dr. Erol Ahmet’in Omorfo’da hasta annesine bir Rum eczacıdan ilaç aldığı sırada, çapraz ateşle öldürülmesiydi. Benim için o olay neden acı bir hatıradır? Çünkü Erol’un Ablası Aliye hanım bizim komşumuzdu ve Omorfo’ya, Erol’un öldürülmesinden korktuğumuz için oraya gidiyorduk. Giderken beni de götürmüşlerdi. Bizler maalesef o acı haberin üstüne vurmuştuk. O nedenle bu acı olayı unutamıyorum. Ve bunun gibi nice olaylar...
EOKA çılgınlığı, pekçok insanımızı göçe zorladı. Göç edenler arasında pek çok TMT’ci öğretmen, din adamı ve çiftçilerle köylüler vardı. O bir inanç işiydi. Davaya inananlar, kendilerini bu yola feda etmişlerdi.
Artık TMT, bütün bölgelerde hakimiyet kurmuşlardı. Küçük küçük kantonlara hapsedilen halkımızı o mücahitler bekledi ve korudu.
20 Temmuz 1974 tarihi, Kıbrıs Türklerinin özgürlük ve kurtuluş tarihidir.
15 Temmuz’la 20 Temmuz 1974 arasında Limasol’da kıstırılan meşrubatçı Erol Akbulut, Türk karargahına sığınmasından bir süre sonra Türklerin Rumlar tarafından esir alınma olayında başından geçen önemli bir olayı şöyle anlatır:
“15 Temmuz darbesinde ben de ailemi Lefkoşa’da bırakarak, Limasol’a meşrubat dağıtımına gitmiştim. 15 Temmuz olunca bizim mücahitlerin karargahına sığınmıştım. 20 Temmuz’la beraber Rumlar bizleri esir almak üzereyedi ki, Limasol Sancakları bana emir vermişti. ‘Oğlum, indir Türk bayrağını ve beyaz teslim bayrağını göndere çek’ deyince ağlayarak Türk bayrağını gönderden indirmiştim. Ondan sonra da bizi esir alarak stadyuma hapsetmişlerdi.”
TMT’nin gösterdiği kahramanlıklar saymakla bitmez. Bugün varsak, mutlaka TMT ve kahraman mücahitler sayesinde varız.
1 Ağustos tarihi ile TMT’nin tarihsel sürecini anlatmak da yine bize düşen görevlerdir. Herkes de bunu böyle bilsin. Madem ki hayattayız, TMT’yi ve TMT’nin kahraman mücahitlerini ölene kadar anlatacağız.