Ne tuhaf bir açıklama... Türkler kayıplar konusunu siyasi malzeme olarak kullanıyormuş. Rumların Fileleftheros gazetesinde çıkan bir haber öyle söylüyor.
Rumların bugüne kadar ortadan yok ettiği Türklerin dramı, bütün dünyanın kanını donduracak kadar acı ve trajiktir. Henüz kundakta veya doğmamış yavrularımız, Rumlar tarafından meşhul bir yerde katledilerek meçhul bir yere gömülmeleri nedeniyle, hala babalarını arıyorlar. Hem de hiç tanımadıkları babalarını.
Bunlar Kıbrıs gerçeklerinde acı bir sayfadır.
Hatırlıyorum... 1963 olaylarında öldürülen ve nereye gömüldüğü bilinmeyen Türklerin yakınları, gruplar halinde Ledra Palace sınırına giderek BM Genel Sekreter temsilcilerine muhtıra verirlerdi. Belki yüz defa, belki bin defa. Ama kayıplarından hiç haber alamadı zavallı kadınlarımız ve çocuklarımız.
AP’dan gelen bayan ’ın Santos’un sadece Rumlarla görüşmesi ve Türk temsilci Hakkı Müftüzade ile görüşmemesi, AB’nin yine taraflı davrandığını gösterir.
Güney Kıbrıs’a gelen AP Kıbrıs Kayıp Şahıslar Daimi Raportörü İsabel Santos, kayıplar konusunda trajik başlığın artık kapanması gerektiğini belirtmiş. Kayıplar konusunun çözümünde finansman sorunu olduğuna inanmadığını belirten Santos, “Eğer finansman sorunu varsa, bu büyük skandaldır” ifadelerini kullandı.
Kayıpların araştırılmasına yönelik çalışmalar sürüyor. Şayet parasal sorun gerçekten varsa, bu iş kapandı demektir.
Bayan Santos’un sadece Rum tarafı ile görüşmesi, çok büyük bir ayıptır.
Bayan Santos, bir de şu hususa parmak bastı.
“Asıl sorun, kayıplara ilişkin bilgi akışının sağlanmasıdır. Kazılar için ilgili arazilere erişim ve tespit edilen kayıpların kimliklerinin belirlenerek ailelerine teslim edilmeleridir.”
Bizde bu konuda gizli kapalı bir şey yoktur. Bayan Santos’un sözünü ettiği “bilgi akışı” sadece katledilen Türklerin katliam esnasında bulunan bazı Rumların vicdan azabı çekmeleri sonunda yaptıkları itiraflardır. Rum kayıplar konusu ne zaman gündeme geldi, bayan Santos biliyor mu? Bilmiyor. Sadece yemeğini Rumların kaşıkları ile yer. Türklerin kayıpları onun umurunda değil. Umurunda olsaydı, taraflı davranmazdı. Bu ortak komitenin her iki taraftan oluştuğunun idraki içinde, KKTC’den yapılan davete icabet ederdi. O nedenle Kayıp Şahıslar Komitesi Türk Temsilcisi Hakkı Müftüzade’nın Antropoloji Labratuvarında yapılan toplantıya katılmamasının yerinde bir hareket olduğunu belirtmek lazım.
Tam onbir yıl Türk kayıpların eşleri Ledra Palace barikatında protestolar yaptılar ve eşlerinin akibetini sordular. Dünya kadınlarımızın sesini duydu mu? Duymadı. 20 Temmuz çarpışmalarında ölen Rumların arazide kalan cesetleri kokup şişince, o cesetlerin, sırf etrafa hastalık yaymamaları için toplu halde gömülmek zorunluluğu doğdu. Rumların kayıpları öyle gündeme geldi.
Unutmayalım ki, 15 Temmuz darbesinde Rumların Rumları vurduğu ve o ölenlerin cesetler, kamyonlara doldurularak toplu halde Rum mezarlığına gömüldü. Mezarlık bekçisi Stefani’nin bu konuda itirafları vardır. Bayan Santos bu itirafları okudu mu? Okumadı. AP kendisine bir görev verdi, o da bu görevi yapmaya çalışıyor. Zaten gerek AB, gerekse AP tek taraflı hareket ettikleri ve Rum yönlendirmeleri nedeniyle Kıbrıs sorunu çözümlenemiyor.
Bu gerçekleri dünya kamuoyunun bilgisine sunacağız elbette. Tam onbir yıl anamızı ağlatan Rumlar, hala daha Kıbrıs’ın tümüne sahip olduklarını savunuyorlar. Kuzeyde de bütün kurumları ile bir Türk devleti olduğunu yok sayıyorlar.
Rumların sözünü ettği hangi Kıbrıs?
Yarım Kıbrıs.
O nedenle Fileleftheros gazetesine cevaben bu yazıyı kaleme alıyoruz.
Elbette Türkler kendi kayıplarını dillendirecekler. Dillendirmek, kayıplar konusunu kullanmak değil, tamamen gerçeklerdir.
Bunlar bizim acılarımız ve kayıplarımızdır.
Rumlar neden kendi kayıplarını sık sık gündeme getirirler? Neden dünyaya yalan yanlış bilgiler veriyorlar?
Bir savaş oldu ve ölen öldü, kalan kaldı. Savaşın dişleri arasında hem Türkler öldü hem Rumlar. Bunu kabul etmek lazım.
Görüyorsunuz... Tam altmış yıldan beri kayıp Türklerin kemikleri toprağın altından fışkırıyor.
Bu yazı da, hem Rumlara, hem de bayan Santos’a kapak olsun...