Pazar günü Türkiye’de “seçimler” var…
Ekranlarda “sanki seçime değil, savaşa gidiyoruz” diyenler oldukça fazla…
Bu “seçimler” Kıbrıslı Türkler’i de çok ama çok yakından ilgilendiriyor…
Hatta, bundan önce Türkiye’deki hiçbir seçim bizi bu kadar derinden etkileme gücüne sahip olmadı…
Tamı tamına 140,000 seçmen TC vatandaşı yaşıyor bu topraklarda…
1974’teki Kıbrıslı Türklerin sayısından çok daha fazla…
Yani “demografik dönüşüm” bakımından Türkiye, bu topraklarda istediğini başardı…
Şimdilerde ise projenin diğer ayağı olan “zihinsel dönüşüm” üzerinde çalışılıyor…
Kıbrıslı Türkler’in “kale”leri bir bir işgal ediliyor…
İşte bu yüzden, adına “seçim” denilen bu “savaş”ı, Kıbrıslı Türkler de yakından izliyor…
TC’deki seçimlerde olası bir iktidar değişikliği sonucunda, “köklü” bir Kıbrıs politikası değişikliği beklemek saflık olur…
TC’de Erdoğan’ın karşıtları da Kıbrıs’ta “statüko”ya milli dava gözlüğünden bakıyor…  
Ancak bu seçimler Türkiye halkları bakımından birçok nedenden ötürü yaşamsal değerde…
14 Mayıs seçimleriyle gelecek olası bir iktidar değişikliği, mevcut “hibrit” rejim yerine, güçlendirilmiş parlamenter sistemin yeniden hayat bulması demek olacak…
Bu da en büyük kazanımı olacak Türkiye’nin…
Türkiye halkları, bugünkü “otoriter” rejimin özellikle son 11 yılında büyük badireler atlattı…
Son bir yıldan beridir, hem siyaset hem de medya, çok kirli bir “meydan muharebesi”nde kıyasıya dövüşüyor…
Dil; nefret dili… Öfke ekranlardan taşıyor… Gazeteciler, politikacılar doğru dürüst bir “tartışma” yapamıyor…
“Sen kim oluyorsun lan yalaka” diyerek yerinden fırlayıp yumruk atmaya çalışan, aydın sandığımız, koca koca ünlü adamlar, birbirine karşı kin ve nefretle saldırıyor…
Türkiye’deki toplum, neredeyse ikiye bölündü…
AKP’li siyasetçiler; Altay tanklarıyla, havuzlu helikopter gemisiyle, İHA’larla, SİHA’larla övünüyor…
Savaş ağzıyla konuşuyor… Propagandasının temel eksenine İslam’ı koymuş…
Öteki taraf “kokainciler, hırsızlar, soygun çeteleri” diyor…
Bir taraf “seccade” ile, öteki taraf “soğan”la savaştaki yerini alıyor…
AKP’nin içinden çıkmış, üleşmede hakkının yendiğini savunan, ihale mafyalarına bulaşmış “mağdur”lar ise AKP’nin yöneticilerine demediğini bırakmıyor…
Bir zamanlar Erdoğan’a “Tayyip abi” diyen yardakçılar, ekranlarda “Tayyip seni yakacam” diye meydan okuyor, “Sen hırsız olmayan adamla çalışmazsın ulan” diye bağırıyor…
Bir başkası, ihale rezilliklerini detaylarla anlatıyor… “Milyarları indirenleri” yukarıdan aşağıya kadar isim isim açıklıyor…
Bir taraf “AKP avaneleri”ne hitap ederken “hain, hayvan sürüsü, dinsiz, edepsiz” demekten çekinmiyor… Bir başkası “Dev-Yol’cu kafir” diyerek, AKP içindeki bir başkasına “ateist, komünist, Fetöcü” diyor…
Bir başkası mafya liderine “delikanlı” diye hitap ediyor…
Ünlü siyasetçi “Sarayda yaşayan yezid olmaktansa; Kerbela çöllerinde şehit Hüseyin olacağız” diye bağırıyor…
Bir başkası “Sen Biden’ın üvey evladısın” diye saldırıyor rakibine…  
Öteki dine sarılıyor: “Kul hakkı yeyenin Allah belasını versin”
Birileri, Saray’da manda yoğurdu, kestane balı, ejder meyvesi yiyeni işaret ediyor…
Öteki yanıtlıyor: “soğan ekmek yeriz, Reis’i yedirmeyiz…”
Bir bakan çıkıyor;  “Hani LGBT+Q diyorlar ya, onun içerisinde hayvanla insanın evlenmesi de var” diyor...

Koskoca bakan, seçmenlere “Onlar gelirse hayvanla insan evlenebilecek” demeye getiriyor…

 
Aynı bakan “14 Mayıs Batı'nın siyasi darbe girişimidir” demekten kendini alamıyor…

AKP’li eski başbakan “Bu seçimler işgalcilere karşı istiklal mücadelesi verenlerin seçimidir” diyor…

Bir başka bakan "14 Mayıs’ta ya şampanya patlatıp kutlayanlar olacak, ya da alnını şükür için secdeye koyup Rabb'ine hamdedenler olacak" diyor…

Seçmenin “din” duygusu oradan oraya savruluyor… İşin içine “mezhep” karıştırılıyor…

“Yeni Osmanlıcı” ile “Mustafa Kemalci” birbirine demediğini bırakmıyor…

Kirli propaganda içinde AKP din üstünden, MHP “milliyetçilik” üzerinden yürüyor… AKP’nin en yaşlı, bağnaz, kafatasçı sadık destekçisi  “CHP'ye verilecek her oy Mehmetlerimize kurşundur” diye bağırıyor…

Kampanyada o kadar dine, bağnaz milliyetçiliğe alan açılmış ki, “muhalif” rakip ve destekçisi partiler de “sol” içerikli söylemden uzaklaşıp, dindar ve milliyetçi retoriklere sarılıyor…  

Kendiliğinden toplanan kalabalıklar “faşizme karşı omuz omuza” diye bağırırken, kürsüdeki popüler muhalif siyasetçi “Allah hepinizden razı olsun…” diye karşılık veriyor…

Arkasından da ekliyor: “Hepinizden helallik istiyorum…”

Türkiye; milli gelirde dünyanın 78. ülkesi… Basın özgürlüğünde 180 ülke içinde 165. sırada…

Yolsuzluk algısında 101. sırada…

Demokrasi endeksinde 167 ülke içinde 103. sırada…

Hapishanelerinde 342 bin mahkûm, 47 gazeteci var…

Economist dergisine göre Türkiye’deki rejim; Uganda, Bolivya, Nijerya, Nepal, Pakistan, Gambiya ile aynı sınıfta…

Son söz: Türkiye’nin “normal”e dönmesi için, Erdoğan ve rejiminin 14 Mayıs’ta sandığa gömülmesi gerekiyor…