Uluslararası şirketlerin enflasyon ile ilgili dertleri farklıdır. Bundan dolayı artan enflasyon ve kurdaki volatilite karşısında hemen zam yapmayı düşünmezler.
 
Makro ekonomik volatilitenin yüksek olduğu bu tür dönemlerin hem kendileri hem de rakipleri için pazar payı kazanmak için büyük fırsat penceresi olduğunu bilirler.
 
Halka açık olan uluslararası şirketler bu dönemleri hissedarlarına sinyal vermek için kullanırlar.  Stratejilerine ne kadar güvendikleri ile ilgili bir nevi özgüven testinden geçerler.
 
Enflasyonun kurumlarda verimsizliğin üstünü örten bir araca dönüşmesi, kısa vadede kar ve karlılık üzerinde yapacağı etkiden daha büyük bir risk olarak görülür.
 
Enflasyon ve devalüasyon yarattığı “iklim” ile çok daha sıklıkla fiyat artışı yapılmasına şirket içinde zemin ve gündem hazırlar.
 
Kurum yöneticilerinin fiyat artışını yalnızca enflasyonun maliyetler üzerinde yarattığı etkileri dengeleme aracı olarak değil, verimsizlikle ilgili problemlerin de çözüm aracı olarak görmeye başlama riski vardır.
 
Verimsizlik olarak ele alınması gereken bir alan ya da süreç fırsat bu fırsat diye fiyat artışının içine yedirilerek gündemden düşürülebilir. Verimsizlikle ilgili problemin olup olmadığı tartışmalarına ve kalıcı çözümün ertelenmesine vesile olabilir.
 
Enflasyonun minimal seyrettiği iklim, sürdürülebilir büyüme için kritik öneme sahip olan yaratıcı çözümler sunmayı şirketin iş yapış kültürüne dönüşmesine ciddi katkı sağlar. Tüm iş süreçlerinde yaratıcı çözümler ile müşteri odaklılık devrededir.
 
Tersten düşünecek olursak, enflasyonun gündem olmadığı ortamda karlılığı artırmanın yolu, uçtan uca tedarik zincirinde yapılacak olan inovasyonlar yoluyla satış hacmini artırmak ve verimlilik çalışmaları ile giderleri düşürmeye bağlı olur.
 
Orta ve uzun vadede zam yoluyla çözüm bulma alışkanlığı önü alınmazsa kurum üzerinde yarattığı etkinin kalıcı olmasından bundan dolayı endişe duyulur.
 
Endişe edilen de şirket kültürüne (en kısa tanımıyla, “biz bu şirkette işleri böyle hallederiz”) yaptığı etkidir.
 
Enflasyon ve devalüasyon ile mücadelenin makro ya da felsefi tarafı bu.
 
 
***
 
Peki mikro bazda ne tür uygulamalar devrededir.
 
Esas olarak markaya bağlılığı ve tüketici nezdinde rekabetçi olmayı hedefleyen enteresan bir uygulama makro volatilitenin yüksek olduğu dönemlerde sağladığı fayda ile ön plana çıkar.
 
Uluslararası şirket sattığı hammadde veya bitmiş ürün fiyatını yerli iş ortağı firmanın tüketiciye yansıyan nihai fiyatına endeksli olacak şekilde mutabık kalınan sabit oran (%) üzerinden ve ticari faaliyetin yürütüldüğü bulundukları ülkenin para birimine dayalı belirler.
 
Bu uygulamadan dolayı kur ile ilgili ciddi bir volatilite olduğunda panik ile hareket edilip hemen zam yapılmaz. İstişare yapılır.
 
Diğer bir deyişle firmadan alınan hammadde ya da bitmiş ürün devalüasyona rağmen yerli para biriminde fiyat artışı yapılmadan ithalatı devam eder.
 
Sağlıklı karar alınması ve stratejilerden vazgeçmemek için zaman kazanılmış olur. Gelen kur ve enflasyon şokunun etkisi ana firma ile paylaşılmış olur.
 
Yerli iş ortağı son çare zam yaptığında hammaddenin ya da bitmiş ürünün de fiyatı belirlenmiş olan sabit yüzde endekse bağlı olarak artar. Tüketiciye yansıyan fiyatta indirim olursa da düşer.
 
Uluslararası şirketlerin yerel iş ortakları ile oluşturduğu bu adaletli yöntem gerek Türkiye gerekse kendi içimizde kullanabileceğimiz bir araç olarak kullanılabilir. Stratejik ortaklığın nasıl bir şey olabileceğine ilham veren bir bakış açısıdır.
 
KKTC’de sabit TL fiyat ile bu çerçevede Avrupa’dan ithalat yapan bir tane üretici şirket olduğunu biliyorum.
 
Diğer enteresan bir uygulama da performans ölçümlemesi ile ilgilidir. Firmaların bir kısmı devalüasyona bağlı enflasyonun yüksek oynaklık gösterdiği ülkelerde mali sonuçlarını yabancı para cinsine çevirirken iş planında aylık olarak bütçelenen döviz kurunu sabit tutarak ölçmeye devam eder.
 
Bu durum performans ölçümlemesinde bir süre sonra faaliyet gösterilen ülkenin gerçeklerinden iyice uzaklaşmayı da birlikte getirme riski taşır.
 
Buradaki amaç kısa dönemde aniden oluşan ve kontrol edilemeyen makro ekonomik bir unsuru uzun vadeli stratejileri bir kenara koyup yönetmeye çalışmanın getireceği kısa dönemli düşünme ve karar almanın önüne geçmektir. Yazının girişinde atıfta bulunduğum temel felsefe ile bu uygulama uyumludur.
 
***
 
Karlılık sorumluluğu verdiği birim yöneticileri için aylık kuru iş planındaki kur ile sabitlerken insan kaynağı performans değerlendirmesi prosedürlerinde yazılı olmayan bir kurala da zemin hazırlar.
 
Performans ölçümlemesinde, kar hedefini yıllık iş planındaki aylık kurun sabitlendiği haliyle tutanlar o yıl hak ettiği “yıllık bonusunu” alır.  Bulundukları ülkenin o yılki beklenmedik enflasyon ve devalüasyon oynaklığının yarattığı gerçeklerine uygun olarak gerçek kur rakamlarına rağmen stratejiden sapmayarak hedeflerini tutanlar organizasyonda bir üst göreve yükselirler.
 
Enflasyon ve devalüasyon ile yaşamak biz Türklere özgü bir şey değildir. Tek haneli enflasyon ile biz mücadele etmeye tenezzül bile etmeyiz diyeceksiniz. Doğrudur ama başına geldiğinde yapabileceklerini düşünüp planlayan organizasyonda, enflasyon ve devalüasyon ile mücadele etme bir hayli stresli olmakla birlikte yine de kıskanılacak derecede öğretici, geliştirici ve keyiflidir!
 
Enflasyon ile mücadelede görüldüğü üzere farklı uygulamalar ve dertler vardır. Esas olan iklime göre öncesindeki hazırlık ve çeşitli boyutlardaki kararlı mücadeledir.