UBP’nin, son iki yılda parti içine ve siyasal yaşamımıza yapılan “karışma”ları içselleştirmesi nedeniyle, yerel seçimlerde büyük bir “fatura” ödemesi gerekmekteydi…
Ödemedi…
Büyük bir “şamar” belki aklını başına getirebilirdi…
Ama küçük bir “tokat”la kurtuldu…
CTP; yerel seçimlere ilişkin çalışmalarına genel seçimlerden önce başlamış, adaylarını ta o zamandan saptamıştı. Büyük iddia sahibiydi. Yanına kimseyi yaklaştırmadı. İttifak yapmaktan kaçındı.
Pazar günkü seçimlerde hem kazandı, hem kaybetti…
Ne “tam” bir başarısı var; ne de tam bir “yenilgisi”…
Hani derler ya; “ortaya karışık birşeyler”
Bizim “yerel seçimler” de aynen öyle oldu…
Kimin eli, kimin cebinde anlaşılmadı…
Özellikle UBP, adaylarını saptarken çıkan “kavgalar” yüzünden, kendi parti üyelerini karşısında “rakip” olarak buldu.
Bazı “bağımsız”lar hem UBP’li, hem de CTP’li gibi davrandı ve sandıktan çıkmayı başardı…
Kısacası; partili sistem, bizim bu yerel seçimlerimizde buhar olup havaya uçtu…
“Kişiler” partilerin önüne geçti…
Bu yüzden, seçim sonuçlarına bakarak siyasal çıkarımlı bir “analiz” yapmak, çok da gerçekçi olmayabilir…
Ne UBP, belediyecilikteki başarıları dolayısıyla Gönyeli’de kazandı, ne de CTP, harika işler başardığı için Girne ve Mağusa’yı aldı…
Ancak yerel yönetimlerde mevcut “tablo” isimler ve partiler bazında değişmiştir…
Bugünden itibaren, KKTC’nin ilk üç büyük ilçesinin belediyesi “muhalif” partiler tarafından yönetilecektir.
Sözünü ettiğimiz “muhalif partiler” federal çözümü destekleyen partilerdir.
UBP’nin hem Mağusa’yı, hem Girne’yi CTP’ye kaptırması çeşitli biçimlerde okunabilir…
Hatta; her iki kent, zaten CTP’den UBP’ye geçmişti, şimdi CTP bu iki kenti geri aldı da denilebilir…
CTP’nin bu iki ciddi kazanımı dışında büyük sayılabilen kayıpları da vardır.
Alayköy ve Gönyeli, CTP’nin elindeydi. Şimdi ikisi birlikte UBP’ye geçti…
Geçitkale CTP’den gitti, Mehmetçik de öyle…
Üstelik Gönyeli, CTP’nin gururuydu… “Marka belediye” diye takdim ediliyordu…
CTP, propagandasını “yıldızlı belediyeler” üzerine oturtmuştu…
Şimdi bu “tez”in halk nezdinde hiç de “prim” yapmadığı anlaşılıyor…
Gönyeli’de UBP’li Hüseyin Amcaoğlu’nun “ezici” galibiyeti, CTP’nin aldığı en büyük darbedir.
Öte yandan, Lefkoşa’da, her iki kişiden birinin Harmancı’yı tercih etmesini de doğru okumalıyız…
Yüzde 4’lerde oy alan bir partinin adayı olarak Harmancı’nın yüzde 49’dan fazla oy alması bir hayli nedene bağlanabilir…
En başta, Lefkoşa halkının, genel anlamda “belediye hizmetlerinden” memnun olduğu sonucu çıkarılabilir…
Lefkoşa Belediyesi’nin battığı yerden “kurtarılması” ve özellikle Pandemi sürecindeki performansı Harmancı’ya oy olarak yansımıştır…
Kısacası; karşımızda yeni bir yerel yönetimler “tablosu” var…
UBP’nin “güç kaybına uğradığı” CTP’nin ise bu alandaki sorumluluğunun arttığı bir tablodur bu…
Belediyelerin sayısı 28’ten 18’e düşürülürken, elbette “demografik” olarak bir “proje” çalışması yapılmış ve bunun da bazı sonuçları bu seçimlerle görünür olmuştur.
Bu yeni “yapı” önümüzdeki dönemde tüm çarpıklığı ile ortaya çıkacaktır…
Güvercinlik’teki Başkan’ın Beyarmudu’nda Belediye yönetmesi, Görneç’teki Başkan’ın Geçitkale’de belediye yönetmesi gibi “garip” durumlarla ve bunların etkileriyle karşılaşacağız…
Ama hepsinden önemlisi, büyük iddialarla ve muhalefetin de katkılarıyla Meclis’ten geçirilmek istenen Belediyeler Yasası ne olacaktır?
Bu konuda aceleci davranan UBP’nin eski “istekliliği” yerinde duruyor mu? Bunu bilmiyoruz.
Ancak bir tek şeyi net olarak biliyoruz: UBP sözünde durur va CTP’nin de desteklediği yasayı geçirirse halkın belediyelere ödediği vergilerde büyük artışlar olacak…
Özellikle birleşitirilmiş belediyeler bu yeni ama çok “sancılı” dönemde “taşınma” ve “yerleşme” sorunlarıyla uğraşacağı için büyük ölçüde hizmetler aksayacak…
Bu yüzden “yerel yönetimler”i, bütünsellik içinde yeniden yapılandırmaya odaklanmalıyız.
Bölgesel değil, köysel değil, bütünlüklü davranmak zamanıdır şimdi…
28’ten 18’e düşen sayıya anlam katmak, bu küçülmeden fizibilite üretmek zamanıdır şimdi…
Yerel yönetimlerin “topunu birden” standartlara kavuşturmak zamanıdır şimdi…
Kentlerdeki çirkinlik abidesi “demir kamera ayakları”ndan kurtulmak, master planları yapmak, su işlerinde, ağaçlandırmada ortak “norm”lar üretmek zamanıdır…
Personel politikalarını yeniden tanımlamak zamanıdır…
“Lefkoşa modeli”nden dersler alıp, belediyeleri partilerin “çiftlikleri” olmaktan kurtarmak zamanıdır…
Kadın sığınma evinden, hayvan barınağından yola çıkmak zamanıdır…
Büyük kentlerde “saravallagi”lerle “arap saçı”na dönen toplu taşımacılığı disipline etmek zamanıdır…
Bütünsel düşünmek, toplu çözümlere yönelmek zamanıdır…
Bu küçük coğrafyada, böylesine küçük bir ölçekte sadece kendi “mahallemizi” kurtarmak yetmez…
Haydi CTP, UBP ve TDP oturun bir masaya ve “yerel yönetim” modelinde ve reformunda anlaşın…
Şimdi tam da zamanı…