“Hedef ve gayemiz, Yunan idaresinin bu adada görülmemesi için geceyi gündüze katarak çalışmak, didinmek ve uğraşmaktır. Bunu bizler çoktan prensip olarak kabul etmiş ve yola koyulmuşuzdur”. 1954
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Eylül ayına doğru geri sayım çalışmaları yürütülürken bir yandan da Newyork seferine çıkmak için denkler hazırlanıyor. Son dönemde BM Genel Yazmanı adadaki çözüm için umutlu konuşmuyor olsa bile tarafları bir araya getirmek çabasını sürgit ediyor. Buna koşut süreçten mutlu olmadığını sıklıkla dillendiriyor. Umutsuzluğunun bir nedeninin ise 04 Mart 1964 tarihinde alınan 186 sayılı BMGK’nin kararı olduğunu kaydetmek gerekiyor. Çözüme hiçbir katkısının olmadığı bilinen bu kararın daha sonraları alınan kararların da bu kararın gölgesinde kalınarak alındığı biliniyor.
Anılan kararlar Kıbrıs Türklerinin hakları üzerinden dozer geçilmiş duruma indirgenmiştir. Ada’da gerçek bir çözümden yana iseler fazla zaman yitirmeden anılan kararın düzeltilmesi gerekiyor. Bu konuda gösterilecek cesaretli bir adım çözümün tıkanıklığını açacaktır. Karşımızdaki unsurun inandırıcı olmayan söylemlerle çözüm istiyor görüntüsünü vermesi de dünya kamuoyunu kandırmaya yönelik 9 kusurlu hareketlerden yalnızca bir tanesidir. Ada’da yaşanan çözümsüzlüğün Rumlar tarafından Kıbrıs’ın iç meselesidir söyleminin inandırıcılıktan uzak olduğu gerçeğinin bilinmesi gerekiyor.
Rum Milli Muhafız Ordusu Komutanı Korgeneral Diamaktios Zervakis, silahlanmaya neden gerek duyuyor. Uzun soluklu müzakere süreçlerinde karşımızdakilerin hiçbir zaman Barış sözcüğünü neden kullanmadıklarının nedenlerine açıklık getirmeleri gerekiyor.
RMMO’nun Komutanı Kıbrıs Cumhuriyetinin egemenliğini savunmaya her zaman hazır olduklarını savladıktan sonra bakışlarımız her gün Beşparmak dağları, Güzelyurt ve Maraş’a dikilidir. Hedefimiz ise Kıbrıs’ın toprağını özgür görmektir diyor. Bay Komutanın fazla zahmet etmesine gerek yoktur. Bulunduğu yerden baktığı zaman özgür toprakları rahatlıkla görebilir. Konuya ilişkin olarak Alithia gazetesinde ilginç değerlendirmeler yapılıyor. Türkiye’nin ve Yunanistan’ın katıldığı Denktaş – Klerides’in Meclis Başkanı sıfatıyla devam ettirdiği genişletilmiş müzakerelerde varılan uzlaşmanın reddedildiğini ve bunu 15 Temmuz 1974 Yunan Cuntası darbesi ile 20 Temmuz 1974 Barış Harekâtlarının izlediğini yazıyor. Varılan uzlaşının Kilise tarafından anlayışla karşılanmadığı belirtiliyor.
Kıbrıs’taki bölünmenin Türkiye’nin planları nedeniyle değil Kıbrıs Rumlarının beceriksiz ve yanlış yönetiminden doğduğu belirtiliyor. Taraflar arasında varılan nerede ise bütün uzlaşıların bizzat Makarios tarafından kabul edilmediği, Klerides’in anılarını yazdığı kitabında yer alıyor. Türklerin ortak hükümete dönmelerinin de aynı kişi tarafından reddedildiği belirtiliyor. Bu nedenle de Türkiye’nin planlarını uyguladığı kaydediliyor. Makarios’un ölümünün üzerinden yıllar geçmesine karşın benzer taktik uygulamalarla çözümsüzlüğün üzerine beton dökülüyor.
Kendilerini savunamayacak olan ölmüş kişilerin arkasından konuşmak onlara göre son derece doğaldır. Doğal olmayanın ise iki toplum arasında adeta kemikleşmiş olan güvensizliğin nasıl ortalıklardan kaldırılacağına çözüm üretmekten geçiyor. Bugüne değin yaptıkları suçlamalardan ne gibi bir kazanım elde ettiklerinin de hesabını yapmaları gerekiyor.
Bugüne değin yapılan müzakere süreçlerinden siyasi bir çözüme ulaşılamadığı bilinirken ısrar etmenin kimseye yararının olmayacağının bilinmesi gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…