Geçenlerde kuzeye geçecek Rumlara hitabeden bir yazı verildi. Yazının sahibi, “Magromadis Milli Kulübü” imiş.
Yazıda şu ifadeler yer alıyor ve kuzeye geçecek Rumlara telkinlerde bulunuluyor.
“Dikkat!” diye başlıyor yazı...
Sonra ekliyorlar...
“”kuzeyde kutsal topraklarda ve kiliselerde ibadet; evlatlarına, halis Yunan mirası ile atalarının mezar ve evlerini göstermek” amacı dışında bir ziyarette bulunmayınız”
Daha da devam edelim...
“Hatırlayınız!”diyor. (Neyi hatırlayacaklar merak ediyoruz.)
“Oturup yemek yediğiniz o yerde Elen kanı aktı. Bulunduğun ve eğlenmekte olduğun gazino ve eğlence yerinde özgürlük mücadelecileri yatıyor.”
Bu mesajdan ne anlarsınız?
Bu mesaj, resmen kuzeye geçmek isteyen Rumların devam eden geçişlerine engel koyamayan ve bu geçişlerden rahatsız olan Rum idaresinin aciz bir durumda halkın duygularını sömürerek, kuzeye geçişlerini engellemeye yöneliktir. Yani kırk yıldan beri sürdürdükleri politikaları bir yerde iflas etmiştir.
Sanki güneyde kullandıkları Türk mallarında Türk malları ve katlettikleri Türklerin toplu mezarları ve kanları yokmuş gibi böylesine acaip mesajlar veriyorlar. Taşkent’ten alınıp toplu halde katlettikleri masum Türkleri unutuyorlar.
Kim duyar seni arkadaş? Kim duyar?
Kaç bin kişiyi etkileyebileceksin bu topraklara gelmeye?
Bu yayınlanan mesajı gördüğümde ve zincir zincir ta Karpazdan Yeşilırmak’a kadar akan üç harflı Rum araçlarını izlediğimde şunu aklımdan geçirdim. “Demek akıllı Rumlar da vardır. Demek mantık ve adalet çerçevesinde doğruları gören Rumlar da vardır. Demek Rumların kırk yıl ayak basamadıkları toprağı görme haklarını ellerinden alanların Türkler olmayıp, ENOSİS tellallığı yapan sapık ve dengesiz, hatta maceraperest Rum siyasiler olduğunu idrak edenler de vardır.” diye düşündüm...
Geçen Pazar günü mayolarını alarak kuzeyin masmavi sularına kendini bırakan Rumları gördüğümde, bu davranış içinde olan ve kuzeyin güvenilir bir ortam içinde olduğunu idrak eden ve Türk dostlar edinen bu insanların mantıklarının ve bireysel düşüncelerinin, hep Rum siyasilerinin maskaralıklarının önüne geçtiğini anlıyorum.
Bir süre önce de yine Rum tarafınca hazırlanan ve sınırlarda güneye geçen Türklere verilen bir broşür daha vardı. Bozuk bir Türkçe ile kaleme alınan yazı, “Girne Göçmenler Derneği”ne aitti...
Onlar kandan ve sözde özgürlük mücadelecilerinin yattığından bahsetmiyorlar kuzey için. Sadece tırnak içinde “Zincire Vurulamaz Girne” Derneği şeklinde ifadelerle bıraktıkları evlerde Türkiye’li göçmenlerin ikamet ettiklerini ve onlar için de “yerleşikler” ifadesini kullandıkları görülür.
Rumların bu çıkışlarından bu yöntemlerinden şunu anlıyoruz. Durmaksızın sivil örgütleri devreye sokarak kuzeye geçişleri engellemeye çalışan aciz Rum idaresinin, gerçekler karşısında ve dünyanın gözü önünde çırpındıklarını anlıyoruz.
Artık Kıbrıs’ta dengeler ve görüşler değişti. Kuzey de güney de birbirlerinin taraflarını gezerek, görerek ve yaşayarak bir kez daha kesinlikle geri dönüşün olmadığını idrak ediyorlar ve Kıbrıs sorununa daha gerçekçi gözlerle bakma şansını elde ediyorlar.
Kuzeyden güneye geçen Türklere “sakın güneye geçmeyin, orada tüccarlardan alış veriş etmeyin ve yemeklerini de yemeyin” demiyoruz.
Türkler gayet uygar ve medeni bir davranış içinde kuzeye geçiyorlar ve oralarını görerek ve Rum restorantlarında yemekler yiyerek kendilerine değişik bir eğlence ve gezme mekanı buluyorlar. Hatta bazıları Rumlar gibi onlar da güneydeki evlerini gidip görüyorlar ama tepki göstermiyorlar. Kabul ettikleri bir gerçeğe parmak basarak oradan ayrılıyorlar.
Kuzeyden güneye geçişlerde Rum barikatlarında da savaşlarda ölen Rumların resimlerini koyarak, hem yabancı turistleri hem de kendi halkını etkilemeye çalışıyorlar.
Bizde böyle bir şey var mı? Yok!
Bizde sadece Beşparmak dağlarında iki bayrak var. Hem de kocaman iki bayrak. Birisi Türk bayrağı, diğeri de KKTC bayrağı. Bu bayraklar ta Trodos dağlarının Şonistra tepelerinin doruklarından görülebiliyorlar. Barikatlara niye şehitlerimizin resimlerini asalım ve acı dolu ifadelerle turistleri ve geçiş yapan insanları etkileyelim. Bu topraklarda savaştan ölen insanların olduğu bilinen bir gerçek.
Bizim Beşparmaklara kazıdığımız o bayrağın içinde bizim şehitlerimizin özü vardır, ruhu ve kanı vardır. O bayraklar çok şey ifade etmiyor mu?
Bütün bunları görerek ve bir kanıya vararak Rum siyasilerin oynamak istedikleri ve başarı sağlayamadıkları oyunun tutmadığını gören akıllı Rumlar, kuzeyde gerçek dost arayışına ve ticari ilişkiler için zemin arayışına girdiler bile...
Artık gerçekleri gören akıllı Rumların karınları bu palavralardan doymuş bana göre.
Onlar da gördüler ki ne Girne, ne Mağusa, ne Lefkoşa ve ne de Güzelyurt zincire vurulmuştur. Bu beldelerimiz, Rumların bıraktıklarından çok çok daha güzel ve cazip hale getirilmiştir.
Şimdi soruyorum Rum dostlarımıza!
Sokaklarda yürürken ve huzur içinde bir lokantada yemeğinizi yerken ve hatta masmavi denizimize girerken, hangi Türk sizi taciz etti ve kaç tane Türk askerini sokaklarda bölük bölük, manga manga gördünüz?
Hangi sokaklarımız tel örgülerle kesilmiş?
Hangi bölgelerimizi tanklar ve tüfekler kesmiş?
Artık geçrekleri görünüz beyler. Gerçekleri...
Unutulan zamanda kalan acıları ve geçmişte yaşananları bir tarafa bırakarak kuzeyde de bir devletin varlığını idrak ediniz ve kendi siyasilerinizin yüzüne haykırınız!
“Kuzeyde bir Türk vatanı yaratılmışsa, bunun müsebbibleri sizlersiniz ve evlerimizde başka göçmenler oturma durumunda kalmışsa, bunun mimarı da sizsiniz.” deyiniz kendi siyasilerinize.
Akıllı Rumlar çıkıp bu gerçekleri kendi siyasilerinin yüzüne haykırdıkları zaman herşey iyi yola girecek ve kalıcı barışa zemin oluşacak.