Gazimağusa’nın tanınmış isimlerinden ve iş adamlarından Ali Babaliki’yi de kaybettik maalesef.  Ali dostumuzun erken gittiğini düşünüyorum.
            Kendisi ile zaman zaman bazı toplantılarda ve yazlık sitemizde bir araya gelir ve uzun uzun sohbet ederdik.  Onun varlığı sitemize renk katardı.  Sadece üzüldüğüm bir şey vardır ki, uzun yıllar çektiği bel fıtığı nedeniyle gittiği Ankara’da kendisini ameliyat eden doktor, onu sakat ve yürüyemez yaptı.  Esasında bu ameliyatı Kıbrıs’ta olsaydı sanırım felç olmazdı.
            Bel fıtığı gibi rahatsızlıklar biraz da şans ister.  Kimisinin rast gelir, kimisinin rast gelmez.
            Bir de şöyle düşünmüşümdür, onun adeta işkence görürcesine taşınmasını görünce. 
“Ali Babaliki, acı dolu ve işkenceli bir hayat sürdü.  Bu hayat hayat değildi.”
            Onun tekerlekli sandalye ile deniz kenarına gelişi ve denizden çıkarılışı o kadar zordu ki, zavallı eşi ve yakınları kendisi ile beraber derin acılar yaşadılar.
            Her zaman korkmuşumdur o duruma düşmekten.  Bereket versin aynı şey başıma gelmedi.  Beni Gata’dan gelen bir profesör yaptı ve iyiye doğru giderken, yarı felç geçirdim.  Şimdi nasılsın dediklerinde, buna da şükür, yatalak olmadım, derim.
            Ali Babaliki kalın gövdeli ve ağır yapılı bir insandı.  O nedenle ailesi de kendisi de çok çekti.  Şu felç olayı galiba herkesin başında.   Herkes birbirine soruyor, beynime neden emboli attı, diye.
            Bu sorunun cevabı galiba koronavirüs aşılarında gizlidirş.  Şu emboli atma işi o kadar çoğaldı ki, insan hayret ediyor, neden insanlar felç oldu diye.
            Ali kardeşim çok sosyal ve aktif birisiydi.  Politikayı da çok severdi.
            Bir ara UBP’den aday adayı oldu ve seçimleri kaybetti.  O da parti içi oyunların kurbanı oldu.  Her buluştuğumuzda sebep olanlara veryansın ederdi, ilginç lehçesi ile.
            İlginç lehçesi diyorum, çünkü kendisi ve bütün kardeşleri, Kaleburnu’luydular.  Esas büyük Babaliki tarihe geçmiş bir insandı. 
            Son haftalarda Mücahitler Sitesi’ne ve Milli Mücadele Müzesine yapılan heykellerden birisi de baba Babaliki’nindir.  Başındaki fesi ile, bize geçmişi hatırlatır.
            Büyük Babaliki’nin heykelinin neden oraya diktiklerini anlamamıştım.  Sonra yaptığım araştırmalardan, onun Kıbrıs Türkünün davasına çok hizmet eden bir değer olduğunu öğrendim.
            Mağusa çarşı eşrafını saydıklarında, her zaman Ali Babalik’nin adını sayarlardı ilkin.  Yani onun adı bir mühür gibi damgasını vurmuştur, çarşı eşrafının yüreğine.
            Ali Babaliki, Küçük ailesinden almıştı eşini.  Yani Küçüklerin damadıydı.
            Bizim Dr. Fazıl Küçük Vakfı olarak yönetim kurulu ile bir gün Doğu Akdeniz Üniversitesi’ne gitmiştik, bazı ihtiyaçlı öğrencilere burs temin etmek için.  Malum Dr. Küçük Vakfı özellikle görevleri arasına burs işlerini de ekledi.
            Bir gün vakıf yönetim kurulu olarak Doğu Akdeniz’e gittiğimizde o da oradaydı.  O gün öğrenmiştim Ali kardeşimiz de DAÜ Yönetim Kurulu’nde olduğunu.  Yaptığımız toplantıda çok pozitif ve yapıcı noktalara temas etmişti.
            Esasında bu gibi görevlere girenler, birikimleri ve tecrübesi olan insanlardır, Ali Babaliki gibi.
            Hem de o felçli haliyle bu görevleri yürütüyordu.  Öylesine büyük bir vazife aşkı vardı benliğinde.
            Allahtan kendisine gani gani rahmet, yaslı ailesine başsağlığı dilerim.  Yattığı nur olsun.