“1974 Barış Harekatı’nı hazırlayan Türk Mukavemet Teşkilatı’dır. Kahraman Türk askeri, ecdadının kanıyla sulanan topraklara kendi kanlarını katarken yanında TMT’cileri bulmuştur. Türk askeriyle yan yana bir adım gerilemeden bildiği ve inandığı dava uğruna hayatını fedadan çekinmemiştir”. 1981
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Birleşik Amerika Devletlerinde 03 Kasım günü yapılan Başkanlık seçimini önümüzdeki dönemde uzun süre konuşacağız gibi görünüyor. Seçimin sonuçlarını bizim ülkemizde yapılmış gibi havaya kapılanlar Trump’çı Biden’cı olarak ikiye ayrılarak tartışmayı sürdürüyorlar. Gereksiz yapıldığına inandığımız bu yönlü tartışmaların başka bir ülkede aynı düzeyde yapıldığını düşünmüyoruz. Buna koşut resmi olarak açıklanmamasına karşın Biden’ın seçimi kazandığı duyuruluyor.
Trump seçimin sonuçlarını açıklanmadan kabul etmeyeceğini seçim sürecinde tekrarlayıp duruyordu. Tarihsel sürece baktığımız zaman Türk Amerikan ilişkilerinin inişli çıkışlı bir seyir izlediğini kaydetmek istiyoruz. Yine bu süreçte Amerika’daki Başkanın siyasi görüşü ne olursa olsun birbirine benzer politikalar izledikleri biliniyor. Amerika’da yoğun çalışmalarda bulunan lobi çalışmalarının Başkanları diledikleri gibi etkileri altına aldıkları biliniyor. Bu nedenle Başkanlar hangi görüşte olursa olsun bizler kendi ülkemizin çıkarları ne ise ona göre strateji izlememiz gerekiyor.
Soğuk Savaşın sona erdirilmesi görüntüsü ile başlayan süreçte lobilerin esareti altına giren Başkanların Kıbrıs konusunda tarafsız olmadıkları biliniyor. Türkiye’ye baskı uygulayıp sonuç almaya çalıştılar. Türkiye’nin Garantör ülke olarak yaptığı müdahalelerden sonra silah ambargosu dahil her tür baskıyı uyguladıkları belleklerdeki tazeliğini koruyor. Buna koşut BM Güvenlik Konseyi’nin 04 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararı ile adanın Rumlara peşkeş çekilmesine katkı verdikleri unutulmamıştır.
Amerikan Başkanlarının Türkiye’ye bakışları bir dönem televizyon tanıtımlarında varlığı ortadan kalkmış “Yok aslında birbirimizden farkımız, biz Osmanlı Bankasıyız” söylemi ile bire bir örtüşmektedir. Bu nedenle bir kez daha yineliyoruz. İlişkilerde önemli olan Türkiye’nin çıkarları olmalıdır.
Bay Trump seçim sonucunu tanımamaktaki ısrarı ile konumunu Latin Amerika ülkelerindeki liderlerin konumuna düşürerek faşizme kapıyı aralamaktadır. Bu durum ise dünyanın yeniden yapılanmaya çalıştığı günlerde büyük bir yıkımın habercisi olmaktadır.
İngiliz Dışişleri Bakanı eskisi Bay Jack Straw adada iki devletli bir yapının olduğunu bu nedenle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması gerektiğini söylüyordu. Garantör ülke olan İngiltere’nin bu çıkışına ne yazık ki gerekli ilgiyi görmediğini anımsatmak istiyoruz.
Diğer yandan İngiliz Devletleri Topluluğu’nun (eski sömürgelerinin yer aldığı topluluk) Maraş’taki gelişmelerden rahatsızlık duyduklarını açıklamış olmaları hayli düşündürücüdür. İngiliz sömürge döneminde uygulanan stratejilerle konunun içinden çıkılamaz noktaya evrilmesinin birincil nedeni olduğunu anımsatmakla yetineceğiz.
Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında yaşadıklarımız geleceğimizin olumsuz yönde etkilenmesine neden olabilecek düzeye geliyor. Hükümetin kurulması aşamasında bütün siyasi partilerin sorumluluklarının gereğini yapacaklarına inanmak istiyoruz. Buna koşut önümüzdeki dönemde başlayacağı duyurulan müzakere süreçlerinde elimizin güçlü olması hepimizin ortak dileği olmalıdır. Bu noktada uzun yıllardır dillendirdiğimiz gibi ULUSAL KONSEY’in kurulması gerektiğini yinelemek istiyoruz.
Cumhuriyetimizin kuruluş gününde sıkıntılı günlerden geçerken bir araya gelerek sorumluluğumuzu almamız gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
13 Kasım 2020 – Ankara -