‘Tarih yazmak, yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır. M.Kemal Atatürk

  

     Kıbrıs tarihinin önemli başlıklarla incelenmesinin ve şuanda Adada yaşayan herkesin gözünün önüne getirilmesinin önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Hani, Adanın tek sahibiyiz, Türkler azınlıktır ve köledir diyenler var ya! Onlarda bu sayede tarihi gerçekleri hatırlarlar ve uslu çocuk konumuna geçerek, her zaman yaptıkları gibi yalanları doğru kabul edip insanları kandırmaktan vazgeçerler.

   Kıbrıs tarihi incelendiği zamanda, Kıbrısta yaşayan Rumların kökeninin Yunanlılıkla ilgisi olmadığını, hiçbir zamanda Adanın tek sahibi ve egemeni olmadıklarını görürüz. Kaldı ki tarih boyunca Ada hep dışarıdan yönetilen olmuştur. Adada egemen bir devlet kurulmamıştır. Rahmet ve saygı ile andığım H.Fikret Alasyanın ‘Tarihte Kıbrıs kitabından aldığım bilgilerde bunu söylüyor. Kıbrıs Adası sırası ile, M.Ö 15 Hititler, Mısır, Hititler, Finikeliler, Asurlular, Mısır, Persler, Büyük İskender ve Halefleri, Ptolemyler, Roma ve Bizans, Muaviye, Bizans, 1192 yılından 1432 yılına kadar yerli halka karşı baskı ve zulmün arttığı Frank dönemi- (Lüzinyalar), Venedikliler. 1571 Osmanlı İmparatorluğu, İngiltere geçici (1878-1914), 1914 yılında Osmanlı Devletinin Almanyanın safında yer alması sonucu İngiltere Adayı hukuksuz olarak ilhak etmiştir. Daha sonra İngilterenin bırakması sonucu 1960 Kıbrıs Ortaklık Cumhuriyeti ve sonraki siyasal gelişmeler. Burada önemli olan konu bana göre; yine ‘Tarihte Kıbrıs kitabından öğrendiğime göre; 1-Bizanslılar döneminde Adada hrıstiyanlığın yayılması, Kıbrıs Ortodoks Kilisesinin kurulması, Rumcanın ortak dil olarak kabul edilmiş olmasıdır. Bunun sonucunda Kıbrısta yaşayan değişik milletlere sahip halk arasında dil ve din birliği sağlanmış. Aslen Yunanlılıkla ilgisi bulunmayan melez insanlar kendilerini Yunanlı saymaya başlayarak günümüzde Kıbrıs Rumları olarak anılan toplumun kökenini oluşturmuştur. 2- 1563 yılında iki Kıbrıslı Rumun İstanbula gelerek Kıbrıs Adasını Venediklilerin elinden kurtarması ve kendi korumasına alması için Osmanlı Padişahına başvurmuş olmasıdır. Bunun sonucu 1571 yılında Kıbrıs Adası Fetih edilmiş ve Adaya can ve mal güvenliği gelmiştir. 3- Bunlar olurken Yunanistan diye bir devletin olmamasıdır. Yunanistan 1821 yılında Mora Yarımadası isyanı sonucu Osmanlıdan ayrılmış ve 1829 yılında Fransa, Rusya ve İngilterenin desteği ile bağımsızlığını kazanmıştır. 1814 yılında kurulmuş olan Yunan ‘Filiki Eteriya adlı gizli örgütün and içtiği megalo ideaları maddeleri içinde Kıbrısın Yunanistana ilhakı da vardır. 1878 yılında Osmanlı Devletinin Rusyaya karşı savunma acizliği yüzünden İngilterenin yardım etmesi şartıyla Adanın yönetimi İngiltereye geçmiştir. Bu tarihlerde hukuken Ada, Türk toprağıdır. 1914 yılında Osmanlı Devletinin Almanyanın yanında yer alması sonucunda oldu bitti ile Ada İngiltereye ilhak olmuştur. Şimdi burada da önemli olan konu, 1931 olayları, Rum ayaklanması İngiltereye karşı neden yapıldı? Sorusunun cevabıdır. Rumlar, Adada Enosis düşüncelerini gerçekleştirmek için Adanın kendilerine devrini istiyorlar. Türkleri dışlamak en büyük arzuları. İngiltere buna müsaade etmeyince Rumlar 1931 yılında ayaklanıyorlar. Burada suçları olmadığı halde Türklerde zarar görüyor. İşte Kıbrıstaki Rumların hayat felsefesi. Venediklilerden zulüm görüyorlar, kurtarıcıları kim, Osmanlı Devleti. Yetiş Osmanlı, daha sonra kurtarıcıları olan Türkleri Adadan atmak için İngiltere hükümeti. Yani hiçbir dönemde Adaya sahipte değiller, egemende değiller. Sonra ki yıllar Kıbrıs Türk halkının, Rumların yaptığı zalimliklere ve saldırılara karşı direnmesiyle geçmiştir. 1960 yılında kurulmuş ortaklık Cumhuriyetine bile tahammül etmemişler ve ortaklığı bozarak Türk halkını, devre dışı bırakmışlardır. Üstelik bu hukuksuzluğu Dünya ülkelerinin büyükleri ve ABde destekleyerek de suç ortağı olmuştur.

   Sorularımızı sormaya başlayalım. 1821 yılına kadar Osmanlıya bağlı olan  Yunanistanın bağımsızlığını kazandığı 1829 yılından 258 sene önce Adayı fetih eden Osmanlı İmparatorluğu gerçeği varken, önceki yıllarda Bizans egemenliğinde iken Adada yaşayanların kendilerini Yunanlı kabul etmeleri tarihte yerini almışken, Bu Ada kimin Ata yurdu olmalıdır? Adaya hiçbir şekilde sahip ve egemen olmayan Rumların Adanın tek sahibi oldukları iddiaları inandırıcı mıdır? 1814 yılından beri Yunanlıların Kıbrıs Adasını Yunan Adası haline getirmek düşüncesi ve yaptıkları, yapılanlar, istilacı, işgalci ve katliamcının kimler olduğunu göstermiyor mu? Tarihi gerçekleri görmezden gelmekte, saptırmakta, kendilerine göre yanlışları doğru kabul etmekte usta olan Dünya ülkeleri büyükleri ve AB, sizler ne düşünüyorsunuz bu hususta? Cevap vermenize gerekte yoktur aslında. Çünkü cevap, tarihteki geçmişlerin de soykırımın en acısını yapan Almanların ve daha önceki yıllarda değişik ülkelerin parlamentolarının sözde Ermeni soykırım oylamaların da bulunmaktadır. Tarihinde soykırımın en acısını gerçekleştirmiş Almanyanın böyle bir konuyu parlamentosuna getirmesi ‘Abesle İştigaldir. Ayrıca soykırım yapıldı iddialarının olduğu dönemde kendini Rus saldırılarına karşı koruyamayan, zorluk çeken Osmanlı ordusunun başında Alman Generaller vardı. Yani sözde soykırım varsa bu soykırımı Alman Generaller yapmıştır. Böyle aciz olan bir devlet nasıl soykırım yapabilir ki? Ayrıca böyle bir konu Dünya Gündemine geldiği zaman Almanlar tarafından büyük soykırım görmüş Yahudi lobisinden en büyük sesin çıkması gerekmez miydi? Hep bir ağızdan ‘Önce kendine bak utanmıyor musun!? diye haykırmaları, doğru davranış olurdu değil mi? Ama böyle olmuyor işte. Menfaatler her şeyin önüne geçiyor. Dünya parasını idare edenler, gerçekleri söyleyebilirler mi? Tabiî ki hayır ve öylede oluyor. Alman parlamentosunda bayan bir parlamenter red oyu verirken, Dünyaya, Adalet Divanının kararlarında olduğu gibi cevap veriyordu. ‘Tarihi olaylara Parlamentolar karar veremez. Tarihi, belgeler ve tarihçiler ortaya çıkarır işte gerçek budur. Aslında Kıbrısta da olması gereken budur. Siyasal, jeopolitik, stratejik, ekonomik ve enerji paylaşımlarının sağladığı menfaatlerin tarihi gerçeklerin önüne geçmeden, gerçekler saptırılmadan, hukukla ve insan haklarına aykırı olmayacak şekilde, tarih incelenmeli ve ona göre davranılmalıdır. Kıbrısta 24 Aralık 1963 Ayvasıl katliamında, 21 Türk toplu mezarının kazıları, Kızılhaç görevlileri yerli yabancı basın mensupları, radyo televizyon görevlileri ve foto muhabirlerinin gözü önünde yapılmıştır. Yani Dünyanın gözünün önünde olmuştu her şey. Yine de sözde Ermeni soykırımı iddialarında olduğu gibi Dünya, Ermeniler lehinde, Kıbrısta da Rumlar lehinde kararlar çıkarmaktadır.

    Eğer tarihi doğru okumak ve bilgi sahibi olmak gerekiyorsa, o zaman eldeki arşivler açılmalı ve gerçekler ortaya çıkmalıdır. Bunun dışında yapılanlar ‘Abesle İştigaldir. (gerçek dışı boş işlerle uğraşmak)

    Tarihi silemeyeceğimize göre, geleceğimizi gerçek tarih üzerinde giderek yaşamaya bakalım.

Mutlu, sağlıklı, bilgili ve uyanık olalım…

 

Kaynakça;

-         H.Fikret Alasya ‘Tarihte Kıbrıs kitabı syf 1-10

 

-         Filiz Köksal- ‘Türk basınında KKTCnin kuruluşu kitabı syf. 14 Kıbrıs Türk Kültür Derneği Yayını.