"1933 senelerinde tek başıma mücadeleye atıldığım zaman en büyük yardımcım olarak yanı başımda Türk memur ve öğretmenini bulmuştum. Bu fedakar zümre sömürge idaresinin o en insafsız günlerinde topluma karşı olan vazifelerini yerine getirmişlerdir". 1973
Dr.Fazıl KÜÇÜK
Amerika'da Floyd'un öldürülmesi ile düğmeye basılmış gibi yaygınlaşan olaylar yıllar önce yapılan ve tarihe KÖLE TİCARETİ olarak kaydedilen olayların sorgulanmasına neden oluyor. Bu ticaretten inanılmaz paralar kazandığı bilinenlerin doğdukları kentlerde dikilen heykellerini Irak'ta Saddam Hüseyin'in yıktıkları gibi yıkıyorlar. AB'nin kurucu çekirdeğini temsil eden ülkelerin emperyal ülkeler olduklarının unutulmaması gerekiyor.
İngiliz Sömürgeler Bakanlığı da yapmış olan Churchill ile birlikte 18.Yüzyılda köle ticareti yapmış olanların Londra'nın ortasında heykellerinin ne işi var diyerek sorgulanıyor. Biraz daha ileri gidenler Amerika'yı keşfettiği bilinen Kristof Kolomb'un yaptıklarını da mercek altına alıyor. Köle ticaretinin adı geçen kişi ile başladığını savlayanlara da rastlanıyor.
Floyd'un kızı Gianna'nın babasının cenaze töreninde "Babam dünyayı değiştirdi" sözleri, en azından şimdilerde köle ticaretinin sorgulanmasının zeminini de hazırlamış oluyor. Bu yönlü başlatılan tartışmalar yargılamanın ötesinde bundan sonra bu yönlü olayların yaşanmamasını sağlayacak olur ise dünya barışı için de olumlu bir sürecin başlangıcı olabilir. Buna koşut Trump'ın kuyulara attığı taşlar bu sürecin önünde en büyük engel olacaktır.
Bazılarına göre yaşamakta olduğumuz salgının hızını kaybetmeye başladığı savlanırken aksine görüşlerin de olması kafa karışıklığına neden oluyor. Sürecin başlaması sonrasında başarılı sınav verememiş ülkelerin başında AB ülkelerinin olduğu biliniyor. Gelişmiş statüde kendilerine yer ayıran ülkeler sağlık sistemlerini sorgulamaya başladılar. Ölüm sayılarının yüksek olması bu ülkelerin Sağlık sistemlerini piyasanın acımasız kurallarına göre düzenlemenin yanlış olduğunun ayırdına varmalarını sağladığı için iyiye yönelik bir eylem olarak okuyoruz.
Doğu Akdeniz 'de bulunan zengin hidrokarbon yatakları üzerinden satranç oynanmaya devam ediliyor. Bazı oyuncular Türkiye'yi bu oyunun dışında tutabilmek için adeta birbirleri ile yarış ediyorlar. Akdeniz'de en uzun sınıra sahip olan Türkiye'nin konuya ilişkin olarak belirleyici olmaması için Kıbrıs Rum Yönetimi ile Yunanistan ortaklıklar kurarak önlemeye çalışıyorlar. Bölgede bulunan ülkeler Mısır-Ürdün-Kıbrıs Rum Yönetimi-İsrail-Filistin-Yunanistan ve İtalya'nın oyun kurucu olmalarının nasıl tanımlanması gerektiğini sizlerin değerlendirmelerinize bırakıyoruz.
Türkiye'nin oyunun dışında tutulmak istenmesinin birincil nedeni olarak Libya Ulusal Uzlaşı Hükümeti ile imzaladığı Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması ve Askeri Anlaşmayı gösteriyorlar. Cephe kurucusu olan ülkeler benzer anlaşmayı Türkiye ile imzaladıkları takdirde bölgede barışın sağlanmasına da zemin hazırlamış olacaklardır.
Tarihin çöplüğünde kalması gereken Soğuk Savaş yöntemleri ile Türkiye'yi köşeye sıkıştırmaya çalışan Yunanistan, yedeğine aldığı AB ve Rum Yönetimiyle birlikte yeni ortaklıklar kurmak için çaba harcıyor. Son olarak İsrail'e giden Bay Kriyakos Mitçotakis, "Türkiye yayılmacı boru hattı rüyasından vazgeçse bizimle eşit koşullarda ve yasalara uygun bir ortaklık yapabilir" diyerek hem yargıç hem de savcı rolüne soyunuyor. Bunun ötesine geçerek Türkiye'ye baskı yapılmasını da istiyor.
Bugüne değin değişik evrelerden geçilerek gelinen Kıbrıs uyuşmazlığının bir toprak, işgal veya gasp olayı olmadığının bilinmesine karşın dünya kamuoyunun bu konuyu kulaklarının arkası ile izlediklerinin artık bilinmesi gerekiyor. Uyuşmazlığın temelinde yatan neden Kıbrıs Türk'leri açısından eşitlik, özgürlük, adalet ve güven sorunudur. Bu gerçekler kabul edilmiş olsa idi günümüzde yaşamakta olduğumuz uyuşmazlığı yaşamıyor olacaktık.
Ekim ayında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimine doğru geri sayım devam ederken buna ilişkin olarak yeni bir dönemin başlangıcı olmasını diliyoruz be sıklıkla yineliyoruz. Yetişmiş insan gücümüzün görmezden gelinmemesini kaydetmek istiyoruz.
Kendi geleceğimizin güvencesi olacak bu yönlü çalışmalar, torunlarımızın emanetine saygı duymamızı gerekli kılıyor mu ne...
SEVGİ ile kalınız...