Arkada bıraktığımız eski yılda neler bıraktık, yeni yılda neler bulduk? İnsanlar yeni yıl gelince ve eski yılı arkamızda bırakırken, hereşeyin değişeceğini sanırlar. Halbuki değişen sadece takvim ve yıllardır.
İki yıldan fazla devam eden Rusya-Ukrayna savaşı hala daha devam ediyor ve insanlar ölüyor. İsrail-Filistin savaşı da öyle.
Bu iki savaş, tarihe damgasını vurmuştur.
Özellikle savunmasız kalan Filistin halkının çektikleri bazı şeyleri de beraberinde getiriyor.
“İnsan hayatı bu kadar mı ucuzdur?”
Ve o soruyu da yine soruyorum.
“Dünyada neyi paylaşamıyoruz?”
Koronavirüs döneminde bütün ülkelerde hayatlarını kaybeden insanların sayısı çok yüksekti. Bu kadar insan mütemadi bir makinanın dişleri arasında kalmışlar gibi hayatlarını kaybedip sıra sıra cesetleri hastane koridorlarına, balkonlara ve bahçe toprağına dizilmeleri dehşet vericiydi. Salgın hastalığa diyecek yok. Sadece reaksiyonum, inasanların insanları öldürmeleridir.
Tabii afetlere de diyecek yok. Doğanın azizliği olan doğal afetlerde hayatlarını kaybedenlere de hayli üzülüyoruz.
Hemen hemen her akşam şiddete maruz kalan kadınların, ayrıldıkları eşleri tarafından öldürülmeleri de kabul edilecek birşey değildir.
İnsanlar ne kolay öldürüyorlar birbirlerini.
Bizde ateşli silahlar kanunu vardır. O ateşli silahları kullanmak da Bakanlar Kurulunun iznine tabidir. Bizde durum bu.
Ancak Türkiye’de tabancası olmayan insan nerdeyse yok gibi... Hatta Türrkiye’den göçen TC vatandaşlarının çoğunda tabanca vardır.
Türkiye televizyonları bizim de televizyonlarımızdır. Onları izlemeden edemiyoruz. Bazı kanallar, ki hemen hemen bütün kanallar anlaşmış gibi, Türkiye’de meydana gelen şiddet olaylarını dallanıp budaklayarak veriyorlar. Niçin? Rating için. Bence televizyonların hakkı yoktur insanların morallerini bozmaya. Ama yapıyorlar.
Bizde de, özellikle zencilerin gerçekleştirdikleri katliamlar ve uyuşturucu ticareti, ayrı bir bela olarak karşımıza çıkıyor.
Esasında günlük gazetelerin başlıklarına göz attığımızda, ne kadar çok olumsuzluklar görüyoruz.
Bir ülkenin asayişini sağlayan elbette polistir. Sanırım artık polis de yetersiz oluyor asayişte. Polisi küçültmek istemiyorum. Bilakis çok takdir ediyorum canla başla çalışmalarını.
Ne bileyim...
Günde kaç tane sürücü trafikten men edildi... Kaç kişi ülkede kaçak olarak kalıyor ve bunların kaçak kalışları, tesadüfen polis tarafından yakalanınca meydana çıkıyor. Bunun önlemini almak herhalde çok zordur diye düşünüyorum.
Geçtiğimiz yıldan bize kalan sendikal faaliyetler, sanırım bu yıl da devam edecek. Mesela kimsenin hakkı yoktur öğrencilerin hayatlarından zamanı çalmaya. Ama sendikalar hak arayışını sağlamak için uğraşıyorlar. Halbuki o değerli zamanları heba ediyorlar. Ülkede sendikacılara çok mu yetki verildi?
Geçtiğimiz yıl pahalılıkla büyük mücaleler verildi ve hala veriliyor.
İlgili bakanlık pahalılığn önüne geçmek için denetim mekanizmasını maalesef istenen düzeyde gerçekleştiremiyor. O bağlamda bu yılki denetleme mekanizması istenen düzeyde kendini gösterecek mi?
Maalesef ülkemizde trafik terörü mevcuttur. Ruhsatsız ve sorumsuz insanlar direksiyon başına geçince aslan kesiliyorlar. Sizin durduk yerde kaldırımda yürümeniz de yeterli olmuyor hayatınızı kurtarmak için. Yani siz istediğiniz kadar korunun, bela gelir sizi bulur.
Hapishanelere de değinelim.
Bir zamanlar hapishanelerimiz bomboştu. Ama şimdi hapşhanelerimizde yer kalmadı. Suçlular ve suçlar kabardıkça, çanak ilgili bakanın başında patlıyor. Peki... Ne olacak bu memleketin hali?
Velhasıl geçen yıldan bu yıla kalan bir sürü olumsuzluk hepimizin uykularını kaçırıyor. Bu ülkede o kadar olumsuzluk devam ettiği sürece, polisimiz elbette ki yetersiz kalıyor.
Yani hayatımız pamuk ipliğine bağlı yaşıyoruz yaşayabildiğiiimiz kadar.
Ama esas mesele insan hayatıdır. Şu anda savaşlarda ölen insanların sayısı kabardıkça, şu soruyu sorasım gelir.
“İnsan hayatı bu kadar mı ucuzdur?”