Rum toplumu lideri Nikos Hristodulidis’in Türklere yönelik sözde “jest”i inandırıcılıktan hayli uzak. Özellikle özellikle BM Genel Sekreteri’nin kişisel Kıbrıs Temsilcisi Maria Angel Cuellar’ın Kıbrıs’a geleceği günlere denk gelmesi bayağı düşündürücüdür. Ki bu da, gerçekten hem aldatıcı, hem de inandırıcılıktan uzaktır.
Özellikle uzun zamandan beri Türkiye doğumlu Kıbrıslılara vatandaşlık ve kimlik verilmesi önerisi, daha da gülünçtür, Çünkü var olan bir hakkın yeni bir olaymış gibi sunuluyor.
Bunun yanında güneyin sağlık hizmetlerinden yararlanılması ve ilaç temini konusu da sözde jestin bir parçasıdır.
Rumlar işlerine geldiğinde “Şu kadar Türk Kıbrıs pasaportu ve Kıbrıs kiimliği aldı” derler, sonra da şimdi yaptıkları gibi bu insanları rahatlatıyorlarmış gibi bir durum yaratırlar.
Öte taraftan Haspolat arıtma tesisinin iyileştirmesi fikri, çok saçma. Halen tıkıt tıkır işleyen Haspolat arıtma tesisi zaten hizmet vermektedir. Tabii Rum hastanesinin atıkları bu tesisten geçtiğini de söylemek lazım.
Hristodulidis’in önerileri tıpkı bir tavşana uzatılan havuç gibidir. Hristodulidis bayan Cuellar’a “Bakınız biz ne kadar iyi niyetliyiz, Türklere çok güzel öneriler sunuyoruz” demeye çalışıyor bu önerileri ile.
Bir süre önceki yazımda bayan Cuellar’a bazı tavsiyelerde bulunmuştuk. Bu görevinde başarılı olması için hem güneyi hem de kuzeyi bütün yönleri ile yakından görmeli ve devlet olmanın erdemlerini tartmalıdır. Bayan Cuellar 31 Ocak tarihli açıklamasında Türk tarafını olumsuz, Rum tarafını da olumlu olarak nitelendirmiştir. Bayan Cuellar Kıbrıs gerçeklerini bilmeden balıklama bu sorunun içine daldı. Bu durumda Kıbrıs sorunu bu süreçte olumlu bir çizgiye gelemeyecek. Esas olan nedir? Esas olan eşit egemenliktir. Bayan Cuellar bunun farkında mı?
Hristodulidis’in bu önerilerine de kanılmamalıdır. O önerilerde elle tutulacak bir şey yok. Hala Kıbrıs görüşmelerine bıraktığımız yerden yeniden başlamalıyız, diyorlar. Federasyon argümanı da artık değerini yitirmiş bir formüldür.
Hristodulidis’in sözde iyi niyetli önerilerinden biri de “Müslümanların kendi anıtlarına erişim kolaylığı” imiş.
Halbuki Rumlar ada genelinde pek çok ibadethanemizi yıkmışlar ve yerlerine otopark ve yollar yapmışlardır. Hatta rahmetli Aslan Mengüç güneyde yapmış olduğu tespitlerde bir Türk köyünün tamamen ortadan kaldırıldığını görmüş ve kitabında bunu anlatmıştı.
1974’ten sonra harekatta elimize geçen Küçükkaymaklı’daki mezarlığa gittiğimizde pek çok şehit mezarının dipçikle kırıldığını görmüştük. Bu da Rumların tahammülsüzlüğünü gösterir.
Aklıma bir husus geldi. Bayan Cuellar’a bir tavsiyemiz var. Gelsin bizim Saray Otel’in roofbar’ına çıksın ve her iki tarafı da aynı anda kıyaslasın. Güney, tamamen betonlaşmış ve Türk izleri silinmiştir. Halbuki Türk tarafı otantik dokusunu koruyarak turzim amaçlı görünümü korumuştur.
Tam on bir yıl kaybettiğimiz yakınlarımızın mezarlarına gidememiştik. Çünkü Rumlar bizi gettolara hapsetmişlerdi. Sadece mezarlıklar değil, kendi mallarımıza bile gidememiştik.
Türk ve Rum tarafından bir kısım insan bir araya gelerek, sözde birleşik Kıbrıs için eylem yapıyorlar. Bu görüşü savunan ve müşterek eylem yapan insanların sayısı çok azdır. Lakin sinek de küçüktür ve mide bulandırır. Dıştan Kıbrıs’a bakanlar, “Bakınız insanlar yine birleşmek istiyorlar” derler.
Geçmişte Rumlar tarafından yapılan soykırımlar hala ortadadır. 1963’te sokaklardan, iş yerlerinden ve tarlalardan Rumlar tarafından toplanıp meçhul yerlerde öldürülen ve yine meçhul yerlere gömülen Türklerin kemikleri, ancak 50 yıl sonra toprağın altından çıkmış ve o kayıpların aileleri yıkılmıştır.
Şimdi bayan Cuellar’a ve Hristodulidis’e soruyoruz!
“Siz bizim yaşadıklarımızı yaşasaydınız yeniden birleşir miydiniz?”
Hemen hemen her Türkün evine ateş düşmüştür, EOKA faaliyete geçtikten sonra. Bunun hesabını kim verecek? Bedeli ne olacak?
Ve Hristodulidis hayatımızı kolaylaştıracakmış. Hadi canım siz de.
İsterseniz Nikos Samson’un hatıralarını okuyunuz. Ne kadar itiraf var içinde, bir görün. Lakin adamlar kafalarına bir çivi gibi soktular. “Birleşik Kıbrıs” diyorlar da başka birşey demiyorlar.