Hepimizin yüreklerini dağlayan o korkunç deprem ve o depremde hayatını kaybeden gencecik yavrularımızın acısı henüz dinmedi. Herşey sessizliğe gömülse de, için için kanayan bir yaradır o yavuların yokluğu.
Türkiye adaletinin gereğini tam anlamı ile yapacağını umuyoruz. Yahut da siyaset o kararı da mı etkileyecek? Bilemiyorum...
İSİAS Hotel’de hayatlarını kaybeden yavruların aileleri ateş üstünde çıkacak kararı bekliyorlar. Bütün mesele kısmen acıların dinmesidir. Acılar, İSİAS Hotel’in sahiplerine verilecek tatmin edici bir ceza ile dinebilir ancak.
Adıyaman Cumhuriyet Savcılığı, 6 Şubat depremlerinde yıkılan ve 72 kişiye mezar olan İSİAS hotel ile ilgili iddianameyi tamamladı. İddianamede şüphelilerin her birinin 22 yıl 5 aya kadar hapislik cezası ile cezalandırılmaları talep ediliyor.
Bir asır veya ömürboyu hapislik verseler ne yazar. Gidenler geri gelebilir mi?
Gelemezler. Sadece verilecek ceza ile onların ruhları huzura kavuşabilir.
İki apartmanın birleşmesinden oluşan otelin sütunları da kesilince o koskoca bina yerle bir oldu ve o yıkım altında kalan insanlar can verdi. İşte Şampiyon meleklerimiz orada can verdiler.
Allah kimseye öyle acı vermesin. Ateş düştüğü yeri yaksa da, bizim de yüreğimizdeki ateş hala sönmedi.
Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği konuyu çok canlı tutuyor. Hemen hemen her gün medyada ses veriyorlar. Özellikle dernek başkanı Ruşen Karakaya televizyonlarda, meclis toplantılarında ve medyanın gündemindedir.
Bu davanın sağlıklı seyretmesi için bina sıvalarından ve harçlarından örnekler alınmıştı. Hatta sütun parçaları avuçta ufalanıyordu. Bunlar resmen bir suçtur. Bizim şampiyon meleklerimiz orada kısılmasalardı, başka başka insanlar öleceklerdi. Hepsi de candır. Ailenizden ve sizin kanınızdan birisi bu şekilde ölüme gidince, kin ve nefret duyarsınız.
6 Şubattaki depremde koca şehir un ufak olmuştu. Başka illerde de bu şiddette deprem olsaydı, sonuç değişmeyecekti. Yani müteahhştlerin kafası hep şeytanlığa çalışır. Bütün Türkiye illerinde müteahhitler inşaatlardan malzeme çalarak kendilerine rant elde etmişlerdi.
6 Şubat Depremi bütün siyasileri uyandırdı. Özellikle Recep Tayyip Erdoğan dönemde bu yolsuzluklar düzeltilemezse, başka zaman hiç düzelmez.
Şu anda yapılmakta olan binalar, her şeyiyle kontrola alındı. Yine de müteahhitler bir şeytanlık uydurarak birlik olmuşlar ve inşaat malzemelerine ağızbirliği yaparak yüklü artış getirmişler. Bunun farkına varan hükümet gerekli önlemleri aldı. Bundan başka bizim bilmediğimiz duymadığımız daha neler var, kim bilir.
Her depremde büyük yıkımlar olur. 6 Şubat depremi gibi Yalova’da da büyük yıkımlar olmuştu. Hatta bir müteahhiti deşifre ederek, sütunlara bile kağıt parçaları sokuşturduğu ve binaların direncinin kalmadığı saptanmıştı. Anımsadığım kadarı ile Yalova depremi Adıyaman depremi kadar şiddetli değildi. Öyle olduğu halde pek çok bina yıkılmıştı.
Güzelyurt’ta hırdavatçılık yapan rahmetlik Hasan Asova’nın kardeşi çok uzun seneler önce Türkiye’ye yerleşmiş ve büyük bir iş adamı olmuştu. İsmini unuttuğum o beyle tanıştığımızda bana bir teklif yapmıştı Yalova’da inşa ettiği apartmanda kendi dairesinin karşısındaki daireyi yazlık olarak almam için. Hatta çok büyük ödeme kolaylıkları yapacağını söylmişti. O günlerde eşimle Türkiye’den bir yazlık alma düşüncemiz vardı. Düşündük taşındı, senede kaç kez o yazlığa gideceğiz oraya demiştik ve vazgeçmiştik. Yalova depreminde o bey, kendi apartmanının yıkıntıları altında can verrmişti. Demek bizim şansımız varmış. Yani anlayacağınız, o bey de inşaat malzemelerinden çalmıştı.
Rahmetlik Saffet Anibal anlatmıştı bana Yalova depremini. Her yıl adet edinmişti. Yazın göbeğinde kendine bir ay izin verir ve Yalova’da aldığı apartman katında tatil yapardı.
Saffet Anibal’in dairesi üçüncü kattaydı. Safet bana şöyle demişti:
“Türkiyede müteahhitler hep hırsızdırlar. Harcın içinde çimento yok. Ama biz bu durumu bilmiyorduk. Depremden sonra bazı müteahhitleri tutukladılar. Deprem olunca biz, üçüncü kattan zemine düşmüştük. Yani üç kat yerin dibine çakılmıştı. Biz evimizden yürüyerek dışarı çıktık.”
Bereket versin ki bizde çok sağlam bir inşaat kontrolluğu var. Proje çizilir ve belediyeye gider. Belediye o projeyi Mimar Mühendis Odasına gönderir ve sonra Şehircilik Dairesi de denetler. Öyle harcını çalmakmış, demirini çalmakmış bizde bunlar yoktur. Tabii ki bu uygulama ve denetim bize İngiliz zamanından kalma bir uygulamadır.
İsias Hotel davası devam ededursun, Türkiye kaç bin kişi ile mücadele edecek Allah bilir. Özellikle sismograflar belirtiyor. Bir kuvvetli deprem olsa, İsranbul’da taş taş üstünde kalmayacak.
İsias Hotel’den ve 6 Şubat depreminden nerelere gelmişiz...
Olayı paket olarak düşünmek lazım. Bizim şampiyon meleklerimizin davası bir yana, daha nice davalık binalar ve müteahhitler var.
Herşeye rağmen Şampiypn Meleklerin ailelerinin ahları yerde kalmasın. Gidenler geri getirilmeyecek ama, ölüme sebep olanların yaptıkları da yanlarına kalmayacak veya kalmamalıdır.
Adaletin kestiği parmak acımaz. Adalet mekanizmasının doğru bir karar vereceğine inanmak isteriz. Torpil mekanizmasının da işlememesini temenni ederiz.
Sonucu bekleyeceğiz... Özellikle davaya bakanların empati yapmalarını da rica ediyoruz. Şayet bu durum kendi yakınlarının başına gelmiş olsaydı, davaya bakan yargıçların, hiç acımadan ve gözünün yaşına bakmadan esaslı bir ceza vereceklerine inanmak istiyoruz.
Yani Şampiyon Meleklerimizin ruhları için...