"Biz Kıbrıs'ı 15 Temmuz Darbesi ortamına bir daha getirmeyecek, Türk halkına son 11 yıl insanlık ve ahlak dışı, misli görülmemiş hayâsızca muamelelerini bir daha tekrarlatmayacak, barışçıl! Adil ve şerefli bir çözüm arıyoruz ve özlüyoruz". 1975

Dr.Fazıl KÜÇÜK

Dünyanın içinden geçmekte olduğu salgın nedeniyle bir süredir uygulanmakta olan önlemlerin gevşetilmesine karşın kesin ölüm sonuçları ile vaka sayıları şu ana dek belirlenmemiştir. Resmi açıklamalara göre 100 binden fazla insanın öldüğü Amerika'da bir polisin kendi renginden olmayan kişiyi öldürmesi olayı salgının önüne geçti. Cinayet, kalkışmanın fitilini ateşlemekle kalmadığı gibi Amerika'dan sonra bütün dünyayı da etkisi altına almış bulunuyor.

Başlatılan kalkışmanın nedenlerini araştırmaya gerek olmadığı biliniyor. Seçildiği günden itibaren kuyulara atılmadık taş bırakmayan Trump'ın bu olaydan birinci dereceden sorumlu olduğu yaygın bir kanıdır. Cinayeti işleyen polis, yargının vereceği kararı bekliyor. Buna karşın Bay Trump salgının başlaması ile tedavi sürecini sürü mantığı ile yönetmekle suçlanıyor. George Floyd'un öldürülmesi ise şimdilik son damla oluyor.

Amerikan yargısının ilginçliklere ve eyaletler arasında farklı uygulamalara neden olduğu biliniyor. Suçlanan polisin üçüncü derece cinayetten yargılanacağı duyurulduktan sonra yapılan itirazlar sonrasında diğer bazı eyaletlerde de uyguladığı gibi "birinci ve i-kinci derece cinayetle yargılanması" bekleniyor. Buna koşut 03 Kasım 2020 tarihinde yapılacak olan Başkanlık seçiminin Trump'ın durumunu ne kadar etkileyeceği de tartışılmaya başlandı. Yaşananlara karşın kalkışmaya dönüşen olayların diğerlerinden farklı olabileceğini de kaydetmek istiyoruz.

Salgın sonrasında yönetimlerde ne gibi değişikliklerin yaşanabileceğinin de tartışılmaya başlanması sonrasında ortaya çıkarılan daha baskıcı bir yönetim modelinin uygulanabileceği tartışılıyor. Yaşlı dünyamızın bu tür modeli yıllar öncesinde uyguladığı ve ağır sonuçların yaşandığının da unutulmaması gerekiyor. 20.Yüzyılın başlarında ve ortalarında yaşanan Hitler ve Mussolini örneklerini verebiliriz. Değişimden de söz edilirken Türkiye'nin yakın dönem ilişkilerinde değişmeyen tek olgu 1820 yılından itibaren başlatılan Türkiye'nin Yunanistan ve Kıbrıs Rumları ile olan ilişkileridir. Bu durumun Korona virüsünden daha tehlikeli seyrettiğini kaydetmek gerekiyor.

Dünya salgınla mücadele ederken Türkiye Petrollerinin Doğu Akdeniz'deki alanlarda araştırma ve sondaj yapmak için yaptığı ruhsat başvurusunu Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dandias "Yunanistan'ın egemenlik haklarını gasp etme çabalarında yeni bir adım" olarak gördüklerini duyuruyor. Bazı kişilerin makamları ne olursa olsun Türkiye'nin konuya ilişkin olarak BM'e durumu bildirdiğini de anımsatmak istiyoruz. Aynı şekilde Türkiye'nin Libya Ulusal Uzlaşı Hükümeti ile imzaladığı Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Anlaşmasının da BM'e bildirdiğinin de unutulmaması gerekiyor.

Aynı şekilde son yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısında da "Türkiye karşıtlığı ortak paydasında bir araya gelen bazı aktörlerin ülkemizin Akdeniz'deki meşru ve yasal adımlarına yönelik karşı yaklaşımları değerlendirilmiş, ülkemizin karada, denizde ve havadaki hakları ile ilgili çabalarının ödünsüz devam edeceği" görüşü yer alıyor.

Bölgede Rusya'nın Suriye ve Libya'da bulunmasının nedenlerinin başında Akdeniz havzasında söz sahibi olmaya ve egemenliğini pekiştirmeye yönelik olduğunu vurgulamak istiyoruz.

Kıbrıs adasının bilinen tarihinde çok sayıdaki topluluk veya uluslara ev sahipliği yaptığı biliniyor. Bizler de Kıbrıs Türk'leri olarak adada kalıcı olduğumuzu sıklıkla yineliyoruz. Bugüne değin sürekli olarak şikâyetçi olunan konuların yeniden yapılandırılması düşünülen devlet yapımız içinde ele almamızın gerekli olduğunu belirtmek istiyoruz.

Önümüzdeki süreçte adada kalıcılığımızı sağlayacak olan çalışmaları zaman yitirmeden yapmamız gerekiyor mu ne...

SEVGİ ile kalınız...

 "08 Haziran 2020 tarihinde kaybettiğimiz Liderimiz Dr.Fazıl KÜÇÜK'ün eşi SÜHEYLA KÜÇÜK diyor ki;

Hatıraları ile yaşama tutunduğum, gerçekleştirdikleri ile gurur duyduğum

Eşim Dr.KÜÇÜK Kıbrıs Türk'ünün aydınlık günlerinin güvencesi olarak gördüğü gençleri hep korumuş, hep kollamıştır. Bu nedenle kitabımı 19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA GENÇLİK ve SPOR BAYRAMI’NDA KIBRIS TÜRK GENÇLİĞİ’NE armağan ediyorum.

SÜHEYLA KÜÇÜK 19 MAYIS 2019 "Lefkoşa

Anısı önünde saygı ile eğiliyorum. Işıklar içinde uyusun.