Dünyanın 77 ülkesinin katıldığı ve partiler tarafından katılımı gerçekleşen Sosyalist Enternasyonal Toplantısı’nda hem bizim Kıbrıs’tan hem de Türkiye’den katılımlar oldu. Bu önemli toplantıya Türkiye’den CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve Kıbrıs’tan da CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman ve milletvekili Fikri Toros katıldı.
Böyle toplantılarda bütün katılımcılar seslerini ve tezlerini beyan ederler. Özgür Özel bu toplantıya katıldığında, ABD’deki Enternasyonal Prezidyum topantısınde ilginç ve kabul edilmez birşey oldu.
Toplantı sırasında Rumların AKEL Partisi Genel Sekreteri Stefano Stefanou’nun Türkiye’nin gerçekleştirdiği Kıbrıs Barış Harekatı’nı “işgalcilik” olarak nitelendirmesinin hemen akabinde Özgür Özel’in salonu terketmesi, cesur ve en etkili bir protesto oldu.
Özgür Özel salonu terkederken Tufan Erhürman’ın da bu sözler üzerine salonu terketmemesi acıdır. Neden Tufan da Özgür Özel gibi salonu terketmedi, sorusu kafalarda döndü dolaşti. Halbuki Tufan Erhürman da Özgür Özel gibi salondan ayrılsaydı, çok etkili bir tepki olarak tarihe geçecekti.
Ben şahsen Özgür Özel’in bu hareketini Ecevit’vari bir davranış olarak niteliyorum. Cesur, kararlı ve etkileyici...
Özgür Özel salonu terketmezden önce Stefanu’ya şu cevabı verdi ve salonu terketti.
“Barış Harekatı hem Türklere, hem de Rumlara barış getirmek için yapılmıştır.”
Gerçekten Mutlu Barış Harekatı adaya huzur ve barış getirmek için yapılmıştır. Harekattan bugüne kadar bir damla kan dökülmedi. Tek bir Türk sokaklardan alınıp meçhul yerlerde katledilip, meçhul yerlere gömülmedi. Bu da neyi gösteriyor? Mutlu Barış Harekatı’nın adaya huzur ve barış için yapıldığını gösterir.
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar Özgür Özel’i Türk evinde kabul ederek, onu bu davranışından ötürü onu kutladı ve memnuniyetini dile getirdi.
Oldum olası bütün Türk siyasiler içlerinde ne kadar kavga ederlerse etsinler, Kıbrıs davasında bir bütün olurlar. Özgür Özel hem bu davranışı ile, hem de beyanatı ile bu durumu ve Kıbrıs gerçeğinde bir bütün olduklarını gösterdi.
Hatırlıyorum... 30’ncu bölükte çerpışırken, kulağım minicik radyomuzdaydı. Ve o minicik radyodan Bülent Ecevit’in BBC’ye verdiği beyanatını dinliyordum. Bülent Ecevit şöyle konuşmuştu, Özgür Özel gibi.
“”Türk askeri adaya barış ve huzur getirmek için gelmiştir. Hem Türklere, hem de Rumlara yönelik bir barış çıkarması. Rumlar şunu da bilmelidir. Kendilerine kurşun sıkmayana kurşun sıkılmayacaktır.”
Bu sözler dünyada yankılandı yankılandı durdu. Ama Rumlar hiç akıllanmadılar. Girne açıklarında çıkarma yapan Türk askerlerine kurşun yağdırdılar. Ne yani... Düşman size kurşun sıkacak ve siz karşılık vermeyecek misiniz?
O çıkarmada hem Türk askerlerinden hem de Türk askerlerine kurşun yağdıran Rumlardan pek çok ölenler olmuştur.
Özgür Özel’in Ecevit tarzındaki açıklamaları, hem Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, hem de KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın elini güçlendirmiştir. Olası bir masa toplantısında Ersin Tatar Kıbrıs Türkünün tezini savunurken bu durumu da karşı tarafın dikkatine getirecektır.
BM Genel Kurulu’nda yeniden konuşma yapan Erdoğan’ın “KKTC’yi tanıyın” daveti, boşa gidecek bir davet değildir.
Bundan bir süre önce BM Genel Sekreteri Guterres’in bir gazeteciye verdiği beyanatta, Güvenlük Konseyi kararlarını ve duruşlarını ağır bir şekilde eleştirmiş ve bu eleştirisi ile dikkatleri üzerine çekmişti.
BM Güvenlık Konseyi’nin 4 Mart 1964 tarihli kararı da modası ve etkisi geçmiş kararlardan biridir. Bence bu kararın uygulamadan kalkması, Kıbrıs sorununun çözümünde anahtar olacaktır.
Görüşmelerin üzerinden yıllar geçti ve bir arpa boyu yol katedilmedi. Rumlar uyguladıkları ambargolarla Kıbrıs Türkünü yıldıracağını sanıyor. Lakin bir gün, Rumların bu tür insanlık dışı uygulamaları da iflas edecektir. O yol uzak değildir. Nitekim Türk Devletleri bize yeni bir kapı aralamıştır. Ben ve benim gibi düşünenler, KKTC’nin bir gün o aralanan kapıdan içeri girecek ve Rumların bütün stratejileri darmadağın olacaktır. Gün doğmadan neler doğar...