“İktidarda bulunanlar hiçbir hatanın, hiçbir usulsüzlüğün, aksaklığın yazılmasını ve gazete sütunlarına geçmesini istemiyorlar. Onlar, her şeyin sütliman ve tozpembe gösterilmesini arzu ediyorlar....
“İktidarda bulunanlar hiçbir hatanın, hiçbir usulsüzlüğün, aksaklığın yazılmasını ve gazete sütunlarına geçmesini istemiyorlar. Onlar, her şeyin sütliman ve tozpembe gösterilmesini arzu ediyorlar. Peki ama eğer işler böyle değil ise, biz ortalığı böyle gösterecek kudrete sahip hokkabaz mıyız? Hokkabaz olmadığımıza göre biz gerçekleri yazmaya devam edeceğiz. Vicdanımız bunu emrediyor. 1975 Dr. Fazıl Küçük Politika yönetime talip olanlar ve yönetenler için çok önemli bir duruş ve yol haritasıdır. Politika üretenler ve yapanlara bilindiği üzere politikacı denir. Günümüzde dünyada ve bizim ülkemizde yapılan ve uygulanan politikalar insanlara göre doğru mudur yanlış mıdır? Bunun tespiti demokratik ülkelerde seçim sonuçlarıyla, demokratik olmayan Ülkelerde dış gözlemcilerin tespiti ve o ülke halkının tepkileriyle olanaklı olmaktadır. Ayrıca devlet politikalarında devamlılık şarttır ve önemlidir. Bu yönden halkın yapılanları çok yakından takip etmesi, kendi ve ülke çıkarları doğrultusunda en doğru olan politikaları desteklemesi ve bu politikaları uygulayabilecek olanları seçmesi gerekir. Burada sevdiğim ve önemsediğim bir Latin atasözünü sizlere aktarmak istiyorum. “Taşı delen suyun gücü değil damlaların sürekliliğidir.” Politikalar ülkelerin menfaati ve istikbali yönünde üretilmelidir. Siyasilerin yaptığı hareketler, davranışlar, söylemler bence politikayı kapsamıyor. Bizim ülkemizde siyasiler yaptıkları hareketlerle ve söylemlerle çok eleştiriliyorlar, oysa o eleştiriler politikaların üzerine olmalıdır. Siyasiyi eleştirebilmek için aynı siyaset kazanının içine girmek gerekir. O kazanın içindeki şartları bilip aynı Kazanda kaynayarak karşı fikirler söylenmeli, üretilmeli ve eleştirilmelidir. Halk arasında sıkça söylenen “Bekara eşini boşamak çok kolaydır” değişte olduğu gibi önce evleneceksin, içinde bulunduğun duruma göre karar vereceksin ve konuşacaksın. Gerçeklere bakıldığı zaman dünya ülkelerinin (bizim ülkemizde dahil) politikaya, benim düşüncelerime göre ters anlam verdiği görülür. Onlara göre politika siyasilerin hareketlerini, davranışlarını ve söylemlerini kapsar. Fransız Cumhurbaşkanı Felix Faurenin (1809-1889) söylediği “Politika kokoreç gibidir. Bir gıdım tezek kokmalıdır ama iki gıdım değil” sözündeki ve halk arasında söylenen “Politika yalan söyleme sanatıdır” sözündeki anlam bu görüşümü doğrulamaktadır. Değerli büyüğümüz ve Bakanlarımızdan Fazıl Plümerın anılarının yazıldığı kitapta Rauf R. Denktaşın 1.6.1985 tarihinde Fazıl Plümere yazdığı mektubu yayınlanmıştır. Bu mektupta rahmet ve saygıyla andığımız Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf R. Denktaş şöyle yazıyor.” Azaptan ve çirkeften başka bir şeyi olmayan politika kazanında bir dönem daha kaynamak için insanın gönüllü olabilmesinin nedenini ilim henüz bulamadı. Kader diyoruz, dava diyoruz, her gün küfür işitiyoruz. İnşallah bu dönemi de alnımızın akı ile atlatırız.” Burada da politika siyasilerin hareketleri ile karıştırılmıştır. Dünya ülkelerindeki politikalar yıllar geçtikçe çağa uygun şekilde değişmektedir. Çıkarların şekli değişmiştir. Büyük devletler kendi ülke çıkarları için dünya siyasi coğrafyasını yeniden düzenlemek için savaş senaryoları yazmakta, yeni politikalar uygulamaktadır. Enerji savaşları ön plana çıkmıştır ve ülkeler birbirleri ile savaşan durumuna getirilmişlerdir. Buna bağlı olarak silah ticareti de önemli bir yere gelmiştir. Nerede kaldı insan hakları, barış. Gel de büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi bir lideri şu dünya içinde arama? Olacak şey değil. “Dünyada Barış Yurtta Barış” hayal oldu gibi geliyor insana. Çıkarlar söz konusu oldu mu hak, hukuk birden buharlaşıyor ve yok oluyor. Dünya politikaları ne kadar değişirse değişsin ortada değişmeyen çelişkiler kalmaktadır. Bu çelişkilerin en önemlileri KKTC politikalarıdır. Avrupanın ortasındaki Çekoslavakya, Çek Cumhuriyeti ve Slovak Cumhuriyeti olarak ayrıldı. Hrıstıyan bölgesi olan Doğu Timor Adaları da Endonezyadan ayrılarak bağımsızlaştırıldı. Kosova, Abazhya, Osetya ve diğerlerinde olduğu gibi dünya ülkeleri bütünleri ayrıştırırken KKTCyi birleştirmek için uğraşıyorlar. Bu çelişki değil de nedir? Soykırımdan, insanların çektiği zulumlerden bahsedenlerin, insan hakları diye haykıranların KKTCye izolasyonları uygulayarak Sn. Ahmet Göksanın dediği gibi “Ekonomik soykırım (soykırım sadece silahla olmaz)” yapmaları çelişki değil midir? Kıbrıs Cumhuriyeti 1960 Anayasasına göre başka bir kuruluşa, ortaklığa girmek için Garantör Devletler evet dese dahi, Kıbrıs Türk-Rum halkının ikisinin birden evet demesi gerektiği, biri hayır derse bunun olanaklı olmayacağı ortada iken Kıbrıs Rum yönetiminin Kıbrıs Türk halkının oluru olmadan tek taraflı Kıbrıs Türk halkının hakları gasp edilerek ABye alınması çelişki değil midir? Garantör Devletlerden İngilterenin üslerinin adayı terk etmesinden bahsedilmez iken adaya barış ve Yunanistana demokrasi getiren Türkiye Cumhuriyetinin silahlı kuvvetlerinin adadan çekilmesini istemek çelişki değil midir? Maraş Bölgesinin açılmasının adada nihai çözüm olmadan olanaksız olduğuna dair BM kararı olmasına rağmen Maraş Bölgesinin açılmasını istemek görüşmelerde gündeme getirmek çelişki değil midir? Karşı taraf (Rum)un birlikte yaşamak için yaptığı açıklamalar ile eylemlerinin birbirine ters olması çelişki değil midir? Taşınmaz mal tazmin komisyonunun açıklanan verilerine göre Rum tarafının kuzeyde bulunan 13.952.234 metrekarelik malları gönüllü olarak sattığı görülüyor. Buna kosut olarak takas ve tazminat yöntemi ile 1.196.739 metrekarelik arazinin el değiştirdiği belirtiliyor. Alanın satanın razı olduğu noktada bu konuların görüşmelerde gündemde olması çelişki değil de nedir? Özellikle mal tazmin konularını üzülerek takip ediyorum. Rum mallarının 1974 sonrası Kıbrıs Türkleri tarafından gasp edildiğini söyleyen KKTC vatandaşları olduğunu ve bunların arasında baro başkanlığı yapmış avukatlarında olduğunu Türkiyedeki dergi vs yayınlarda bu düşüncelerini yazdığını biliyorum ve çok üzülüyorum. Bu kardeşlerimize taşınmaz mal tazmin komisyonun açıkladığı verileri ve vakıf (Evkaf) mevzuatını incelemelerini öneriyorum (Bakınız: Türkiyedeki güncel hukuk dergisi Ağustos 2015 syf 10-11) Kıbrısta yaşananlar karşısında özgürlük ve mücadele liderimiz Dr. Fazıl Küçükün 1975 yılında söylemiş olduğu ve başlıkta yazdığım sözünde olduğu gibi yazılı ve görsel medyanında politikalar üzerine doğruları aktararak halkımızın düşünmesini ve özellikle gençlerimizin tuzak politikalara karşı uyanık olmasını sağlaması gerekmektedir. Beğeneceğinizi umduğum derin anlamlar taşıyan bazı sözleri siz değerli okurlara aktarmak istiyorum. Francoıs Bacondan -“ Bizi güçlü yapan yediklerimiz değil, hazmettiklerimizdir.” -“ Bizi zengin yapan kazandıklarımız değil, muhafaza ettiklerimizdir.” -“Bizi bilgili yapan okuduklarımız değil, kafamıza yerleştirdiklerimizdir.” Van Goghtan -‘Vicdan insanın pusulasıdır. William Shakespeareden -‘Buz kadar lekesiz, kar kadar temiz olsan bile iftiradan kurtulamazsın. Bütün çelişkilerin ortadan kaldırılacağı bir dünya ve çelişkisiz ortamlarda yaşamak dileğiyle. Mutlu sağlıklı ve uyanık olalım.