Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım. Mehmet Âkif Ersoy
Seçimle Yunanistan Başbakanı olan Miçotakis, ilk yurt dışı ziyaretini Güney Kıbrıs Rum Yönetimine (GKRY) yaptı. Bu ziyareti sırasında yaptığı açıklama, tarihi ve reel gerçekleri yansıtmayan, Aç tavuğun kendini buğday ambarında hissettiği türden içerikteydi. Açıklamasında “Kıbrıs Rum Yönetimi, enerji alanında ki meydan okumalara karşı Yunanistan ve AB’nin desteğini alacaktır.Ülkemizin dış politikasının en üst stratejik talebi Türk işgaline son verilmesidir. Modası geçmiş garantiler kaldırılmadan Kıbrıs çözümünün manası yok” demiştir. GKRY Başkanı Anastasiadis de yaptığı açıklamada “Türk tahriklerini göğüslemek yöntemlerini konuştuk. KKTC’nin Maraş ile ilgili projeleri de güven yaratmak yerine öteki tarafın gerçek niyeti konusunda kuşku ve inançsızlık yaratıyor” dedi. Her zaman sahip oldukları,zeytinyağı gibi üste çıkan zihniyetlerini dillendirmiş oldular. Tahrikleri yapan, tehditleri savuran, istilacı olan, meydan okuyan ve Doğu Akdeniz de ateşle oynayan Rum’ların kendileridir.
Bu açıklamalardan sonra tarihi ve reel gerçekleri , Yunanistan Başbakanı Miçotakis ve GKRY Başkanı Anastasiadis’e birkez daha hatırlatma gereği doğmuştur.
Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yıkan ve bu hale getiren Ada’da savaş suçu işleyerek darbe yapan Yunanistan Cunta idaresidir.Bu darbe girişimini önlemek için, Miçotakis’in ilk yurt dışı gezisinde ziyaret etmiş olduğu ve saygı duruşunda bulunduğu, Kıbrıs Türk’lerine toplu katliamlar uygulayan Makarios’un BM Güvenlik Konseyinde,Ada’ya müdahale etsin diye Türkiye’ye yardım çağrısı yaptığını ,Ada’da yaşananların bütün sorumluluğunun Yunanistan Silahlı Kuvvetlerinin olduğunu söylediğini hatırlatmak isterim.
Türk Silahlı Kuvvetleri, uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları ile Ada’ya müdahale ederek Ada’ya ve Yunanistan’a Demokrasi getirdi.Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in babası Konstantin Miçotakis, Cunta idaresinden kaçmak için Yunanistan’ı terk etmiş, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Ada’ya ve Yunanistan’a demokrasi getirmesinden sonra Yunanistan’a geri dönmüştü.Demokrasi gelmemiş olsaydı oğul Miçotakis’de seçimle ülkesinin Başbakanı olamıyacaktı!
Ahkam keserken bunu da aklından hiç çıkarmasın.
Türk Silahlı Kuvvetlerine Ada’da işgalci diyenler önce darbe yaparak savaş suçu işlemelerinin hesabını vermelidirler. TSK’nın yapmış olduğu müdahalenin meşru olduğuna dair Yunanistan Yüksek mahkemesinin de kararı olduğunu da belirtmek isterim.Oğlunu 15 Temmuz 1974 tarihindeki Yunan Askeri darbesi sırasında kaybeden Yunanlı bir baba, başlattığı hukuk mücadelesini 21 mart 1979 tarihinde kazanmıştır. Yunanistan Yüksek Mahkemesi 2659/79 sayılı anılan kararda “Türk Silahlı Kuvvetlerinin Ada’ya yaptığı müdahaleyi doğru ve yerinde bularak, uluslararası hukuk kurallarına ve anlaşmalara uygun olduğunu, suçlu olanın da Yunan Cunta’sı olduğu kararını onaylamıştır.Yunanistan Başbakanı böyle bir karar olduğunu bilmekte midir? Ada’da Garantör Devletlerin dışında ülkelerin silahlı kuvvetleri vardır, asıl işgalci bunlardır.
AB, önce Kıbrıs Türk’lerinin gasp etmiş oldukları haklarını verecekler, ondan sonra söz söyleme hakkına sahip olacaktır.Türkiye’ye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne tehdit savurmaya uluslararası hukuktan kaynaklanan hiçbir hakkı yoktur.
GKRY, Kıbrıs adasının tek sahibi değildir ve tarih boyunca da olmamıştır.Dolayısı ile AB ve Uluslararası Ülkeler, GKRY’i Kıbrıs’ın tek sahibi olarak göremezler, görmemelidirler.
GKRY’nin 2003 tarihinde Mısır,2007 tarihinde Lübnan ve 2011 tarihinde İsrail ile imzaladıkları Münhasır Ekonomi Bölge sınırlama antlaşmaları Uluslararası hukuka aykırıdır ve geçerliliği yoktur.BM Deniz Hukuku Sözleşmesine göre Ada Devletlerinin kendi istedikleri şekilde ve diğer sahildar devletlerin hak ve çıkarlarını dikkate almadan MEB sınırlandırılmasına girmesi uluslararası hukuka aykırıdır.GKRY’nin yaptığı antlaşmalar T.C ve KKTC’nin uluslararası hukuKtan kaynaklanan hak ve menfaatlarına aykırıdır.T.C 2004 yılında yayınladığı nota ile MEB konusundaki haklarını saklı tuttuğunu, kıta sahanlığı üzerinden ilan etmiştir.KKTC 21 Eylül 2011 tarihinde Akdeniz de kıta sahanlığı sınırlandırması hakkında kı Antlaşmayı imzalamıştır.
Yunanistan Başbakanı’nın söylediği modası geçmiş dediği garantiler ise 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken taraflarca onaylanan Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının ayrılmaz bir parçası olan Garanti ve İttifak Antlaşmalarıdır.Bunların kaldırılması ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin Ada’da istenmemesi ve çözümün ancak böyle gerçekleşebileceğini söylemek Kıbrıs Türk’ünü azınlık görmek ve Ada’nın tek sahibi benim demektir.
GKRY Başkanı Anastasiadis şu sorulara cevap vermelidir. Türk Tarafını azınlık olarak görmek,Kendilerini Ada’nın tek sahibi olarak görüp enerji kaynakları konusunda Türk’leri dışlamak,Garantiler kaldırılsın, Türk Silahlı Kuvvetleri Ada’yı tamamen terk etsin isteğini önkoşul olarak sürmek mi? Yoksa Enerji konusunu ortak bir komite kurup birlikte karar verelim demek mi? Güven yaratmaktır, karşı tarafın niyetini belli etmektir? Doğu Akdeniz de Uluslararası hukuk kurallarını çiğneyerek Kıbrıs Türk’lerinin haklarını göz ardı ederek hareket eden Rum’lar mı? Yoksa uluslararası hukuk kuralları içersinde haklarını kullanan Türk’ler mi tahrik eden olmaktadır?
Bu açıklamalara, KKTC Dışişleri Bakanı Sn. Kudret Özersay net bir cevap vermiştir.”Miçotakis, son derece talihsiz açıklamalar yapmıştır.Çağ dışı düşüncelerini bir an önce kenara bıraksın.Türk Silahlı Kuvvetler’inin buradaki varlığı, Yunanistan’ın darbe ve işgal girişiminin sonucudur.Yasa dışı bir faaliyet arıyorsa Rum’ların tek yanlı adımlarına baksın”
KKTC Başbakanı Sn. Ersin Tatar ise “Miçotakis, tarihi gerçekleri göz ardı ediyor.Miçotakis unutmasın ki Cunta idaresinden kaçan babası Konstantin Miçotakis, Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesinden sonra Cunta’nın çökmesi sonucu Yunanistan’a dönebilmiştir. Kıbrıs Türk halkının ezici çoğunluğu Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi bizim için yegane güvencedir demektedir. Biz bunun dışındaki bir sisteme asla güvenmeyiz. Türkiye’nin Garantörlüğünün modası geçmedi. Türkiye’yi sondaj faaliyetleri nedeniyle tehdide kalkışan, AB’yi yardıma çağıran Yunanistan ve Rum tarafı, bilmelidir ki bizi ve Türkiye’yi haklarımızı korumaktan uzak tutmaları da mümkün değildir. KKTC ve Türkiye küçük Yunanistan ile Rum kesiminin kuru gürültülerine dün olduğu gibi bu günde yarın da pabuç bırakmayacaktır.”dedi. Anastasiadise de cevap veren sn. Ersin Tatar “Rum lider. Türk tarafının Hidro Karbonlar konusunda ortak komite kurulması önerisini rededip , Maraş konusun da ortak komite kurulmasını önerecek kadar gerçeklerden uzaklaşmıştır.Herkes bilsin ki Maraş konusunda geri adım atmayacağız.Yapılması gerekenler sırasıyla yapılacaktır.” Açıklamasını yapmıştır.
Sonuç olarak yazımla ilgisi olduğu için, değerli büyüğüm ve Başkanım sayın Ahmet Göksan’ın 02 Ağustos 2019 tarihinde yazmış olduğu ”Kilidin Anahtarı” başlıklı yazısından aldığım liderimiz Dr. Fazıl Küçük’ün 1980’de söylemiş olduğu sözü kaydetmek istiyorum.
Kıbrıs meselesi evvelden düşünülerek hazırlanmış, planlanmış bir meseledir. ‘Kilise, Kıbrıs’ta Türk tarihini ve Türk varlığını inkar ederek Kıbrıs’ı Yunan yapacaktır (!). Buna engel olan Türk’ler yok edilecek, Kıbrıs adası, Anadolu’nun kalbine vurabilecek bir Yunan üssü olacaktır (!)’.
İşte kilit budur. Bunun anahtarını, kendini ‘Meşru Hükümet’ olarak kabul ettiren saldırgan Rum liderliği elinde tutmaktadır. Kendilerine, şaşkın bir dünya ve şaşırtılmış bir Genel Kurul ‘Hükümet’ dediği sürece de kilide anahtar bulamayacaktır
Mutlu, sağlıklı, bilgili ve uyanık olalım.