Nedense bu bilgi bize ulaşmadı veya biz farkına varmadık, Rum başkanlığı makamının uçağı olduğunu.
            Vay be!...
            Hristofidis ne büyük bir devlet adamıymış da bizim haberimiz yokmuş.
            Uçakla ilgili bilgi, Rum basınına şöyle yansımış, Politis gazetesinden.
            “10 Temmuz’dan beri Portekiz’de bulunan uçağın bakım masrafları, 2 milyon euro tutuyor.  OGMA Havacılık Şirketi tarafından uçağın bakımı yapılmaktadır.  Uçağın tüm aksamları ile tamamen güvenli hale getirilmiştir.  Uçağın bakım masrafları Başkanlık ödeneğinden karşılanacaktır.”
            Siz biliyor musunuz ki bu uçak, diğer harcamalar gibi Türklerin parasıyla alındı ve uçuyor?
            Yıllarca %30 anayasal hakkımız, tam 60 yıldan beri yenmektedir.  Bütün dış yardımlar ve olması gereken gelirler, hep Rum  emellerine hizmet etmektedir.
            Rumların savunma sanayii de bizim paralarımızla beslenmektedir.
            Sırf Türkleri vurmak için harcıyorlar, bu paraları.  Yani bizi, bizim paralarımızla aldıkları harp malzemeleri ile vurma hevesindeler.
            Rumlar Kıbrıs sorununun temelli çözümünü mü istiyorlar?
            O halde Akdeniz doğalgazını da bizimle paylaşmak zorundadırlar.  Bu konudaki bütün iyi niyet teklif ve önerilerine hep karşı çıktılar ve hala karşı çıkıyorlar.
            Hatırlayınız bakalım...  Bir dönem Rum bankalarının iflas ettiklerini ve dünyaya el avuç açtıklarını.  Bundan başka Avrupa Birliği’nden de beslenmeleri cabası.  Lakin onlar hep aynı saksıya işerler. Avrupa Parlamentosu  Başkanı söylemedi mi, yarım Kıbrıs’la AB’nin yarım kaldığını?
            İngiltere Jack Straw’un iki beyanatı olmuştu. Biri iki yıl önce, diğeri de bir iki ay önce.
            Jack Straw beyanatında hem iki devletli çözümden bahsetmiş, hem de Güney Kıbrıs’ın (yani yarım Kıbrıs’ın) Avrupa Birliği’ne alınmasının büyük bir hata olduğunu ifade etmiştir.
            Rumlar o yarım Kıbrısları ile direk uçuşlarını yapıyorlar.  Ayrıca Rum Başkanlık makamının uçağı bile varmış.
            Yalan mı?
            Bütün bu atıp tutmaları Türklerin hakkı olan paralarla yapılmadı mı?
            Kapılar ilk kez açıldığında ilk gözlemlerim, Rum tarafındaki lüks hayattı.  Halbuki bizler, Anavatanımız Türkiye’nin yardımları ile bu günlere gelmişiz, çok şükür.
            İlk kez Rum tarafında geçtiğimde tuhaf duygularla dolup taşmıştım.  Bana müthiş itici gelmişti Rum tarafı.  Tam Türk sınırına gelip de Türk tarafına geçince, “Oh be özgürlük bir başkaymış” demiştim çocuklarıma.  Aynı duyguları pek çok Türk yaşamıştı.
            Yine Rum basınında edindiğimiz bilgilere göre, birçok insan güneyde hayli maddi sıkıntı yaşıyormuş.  Bu insanalar boğaz tokluğuna bir hayat sürerken, Hristofidis’in uçağının bakımı için 2 milon euro harcanıyor.
            Rum tarafından siyortalarından emekli insanlarımız vardır.  Bu sigortalılar, Rumların aldıkları paranın yarısını ödeniyorlar.  Rumların bu durumu değerlendirmesi de, sigortadan emekli maaşı alan Türklerin güneyde yaşamamalarıdır.  Bu nasıl adalet?  Bu nasıl insan haklarına saygıdır?
            Anımsadığım kadarı ile bu durumdaki Türkler, haklarını aramak için Avrupa İnsan Haklarına müracaat ettiler. Lakin henüz bir sonuç alınamamışlardır. Bizden uyarması. Bir gün gelecek bu durumdaki Türkler, haklarını söke söke alacaklardır elbette.
            Yani anlayacağınız, Rum 60-70 yıl önce bıraktığımız Rumdur.  Dost görünen ve hançeri arkadan saplayan kalleş düşman...