Sağlıkta sosyal devlet anlayışına sığmayan gelişmelerin yaşandığı şu günlerde iktidarda ve muhalefette kafalar karışık gibi görünüyor.
Özellikle yürürlükte olan ama tam olarak uygulanmayan Kamu Sağlık Çalışanları Yasası’nın Anayasa Mahkemesi’nden geri dönen bir maddesi gerekçe gösterilerek sağlıkta Bakan olduğum dönemde (2005-2009) hazırladığımız projeler görmezden geliniyor veya yok sayılıyor.
Mevcut mahkeme kararından sonra siyasiler Anayasa Mahkemesi’nin kararına yeni yorumlar getirerek, yargıya yürütme misyonu vermeye çalışıyorlardı ve sonunda başardılar.Topu yargıya atarak Mandamus Kararı alınmasına vesile oldular. Elbette mahkeme kararına saygımız sonsuz ancak tüm sorumluluk görevini yapmayan hükümetlerdeyken bana göre yargı yürütmenin bu topu taca atma temalı siyasi oyununu dikkate almalıydı.Yürütme de kendi yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekirken sorumluluğu yargıya atmamalıydı.Kısaca yürütmenin yapacağı tek şey Anayasa Mahkemesi’nin anayasaya uygun bulmadığı bir maddenin değiştirilmesi veya düzeltilmesi idi. Bunu yapacaklarına “ne yapalım yasa Anayasadan geri döndü” veya “ Anayasa mahkemesi Hekimlerin saat 15’ten sonra muayenehaneye gidişini yasakladı” şeklinde, bence yanlış ve eksik yorumlarla 2010’dan bu güne gelindi. Geçmiş tüm hükümetlerin kimisinin çeşitli lobilerin etkisiyle kasıtlı olarak, kimisinin de duyarsızlıktan ötürü çamura yattığını yaşadık ve gördük.
Kamu hekimlerinin yetersiz buldukları maaş sorunundan dolayı, kırk yıldır devletteki mesailerinden sonra özelde de çalışmasına izin verildiği sanki bilinmiyormuş veya yeniymiş gibi davranıldı.Sanki 40 yıldır Kamu doktorlarına özeldeki muayenehanelerinden dolayı ayrı yüksek bir vergi dilimi uygulanıp yasal olmayan bu kliniklerden vergi hiç alınmamış, vergi belge ve levhalarını bu devlet kurumları vermemişti.Şimdi sadece kamu doktorları için herkes seferber oldu. “Doktorlar iki iş yapmamalı”.
Ne söylediklerine bakarken aynı zaman da söyleyenlere de bakmak lazım. Ama can tatlıdır ya her ihtiyaç olduğunda da “aman doktor kurtar” diyenler.Bir diğer grup Serbest Çalışan Hekimler, “pasta kavgası” yüzünden “kamu hekimleri içeriye” diyenler.Kimdir bu arkadaşlar? Sırasında kamu hekimleriyle ortak olup özel hastahaneler açan veya sahip oldukları özel hastahanelerde kamu doktor meslektaşlarıyla beraber çalışanlar. Özel hastahanelerinde veya kliniklerinde başları sıkışınca hastalarını Devlet hastahanelerine terk edenler. Yoğun Bakım servisleri olmadığından ölümcül komplikasyon olduğunda ambulans çağırıp hastayıDevlet hastahanesine atıp kurtulmaya çalışanlar.
Devlette otuz yıl çalışırken öğleden sonraları da kliniğine giderek özelde de çalışan ve daha sonra emekli veya milletvekili olan arkadaşlara ne demeli?Emeklilik haklarını kazandıktan sonra bu arkadaşlar “Kamu Hekimlerinin özelde çalışmasına karşıyız” diyorlar. Ne zaman? Kendileri emekli olduktan sonra. Neyse tüm bunlara rağmen biz çözüm önerilerimize bir kez daha değinelim.
Çağdaş ülkelerde Sağlık Bakanlığı, sosyal devlet anlayışına uygun olarak ücretsiz hizmet veren devlet ayağının tercih edilmesini sağlamak için özel sektörle, devletin sağlık servislerinin kalitede ve nitelikte rekabet etmesine olanak sağlayacak sistemleri geliştirme görevini üstlenir.
Bunu sağlayacak olan da Avrupa’da ve gelişmiş çağdaş ülkelerde uygulanan performansa bağlı döner sermaye sistemidir. KKTC Sağlık Projesi’nin beş ayaklı bir masaya benzettiğimizi Bakanlığım döneminde tekrar tekrar yazmış, söylemiştim. Sistemin adı koruyucu hekimliğin en iyi modeli olan “Aile hekimliği üzerine oturtulacak ve bu sayede 1. basamak sağlık servislerinden 2. basamak sağlık servislerine yani tam teşekküllü hastahanelere sevk zinciri kurulacaktı.Genel Sağlık Sigortası yasası tüm sağlığın genel finansmanını sağlayacaktı ancak KKTC Sosyal Sigortalar Kurumunun batmış olmasından dolayı bundan vazgeçilmişti.Döner sermayeyle devletin sağlık servislerinin finansman sorununun çözülmesi hedeflenmişti.Hasta Hakları yasası hastaların uğrayacağı maddi manevi haksızlıkları giderecekti, özel hastahaneler yasasındaki revizyon da özel sektörün denetimi ve olmazsa olmaz kurallarını belirleyecekti.
Yeri gelmişken söyleyelim de her zaman her konunun Profesör’ü olan arkadaşlar başımıza ulema kesilmesinler. Dünyada ve Türkiye’de aile hekimliği artık bir ihtisas dalı olmuştur ve bizim ülkemizde henüz yeterli sayıda aile hekimi yoktur. Ancak sağlık uzmanlarının görüşlerine göre geçiş dönemlerinde bu konuda pratisyen hekimlerden yararlanılabilinir. KKTC’de var olan neredeyse tüm hekimlerin uzman hekim, yani pratisyenliğin üzerine dört yıl daha ihtisas yapan hekimler olduğunu düşünerek geçiş döneminde, Aile Hekimliği’nde mütehassıs branşlardan özelde hizmet alabilmek için bize özgü bir tür aile hekimliği modeli olması hedeflenmişti.
2004-2009 CTP koalisyonları döneminde bu sistem kurma çalışmaları sürdürülürken neler yapılmıştı? 2004 yılında göreve gelindiğinde sağlık servislerine güvensizlik hat safhada olduğundan hastalar kapıların da açılmasıyla Güney Kıbrıs’ın sağlık servislerinden yoğun bir şekilde hizmet almaya başlamışlardı. Parası olan vatandaş ya Türkiye’ye yada güneydeki özel sağlık kurumlarından paralı hizmet almayı sürdürüyordu.Bu genellikle güvensizlik ve KKTC’de verilemeyen hizmetlerden dolayı mecburiyetten oluyordu. O yıllarda KKTC’de Kalp Damar Cerrahisi ve Beyin Cerrahisi hizmetleri verilemiyordu. Çalışmalarımıza sağlık servislerinin bütününe güven sağlamak için sağlıkla ilgili propagandayı artırarak hizmet verenlerin ve hizmet alanların moral değerlerini yükseltmekle başlamıştık. Halkın sağlık servisleri hakkında daha ayrıntılı bilgilenmesi sağlanmış, hizmet verenlerin çalışma koşullarının konforunun artırılmasına özen gösterilmiş, hizmet alanların hizmet alma koşulları iyileştirilmiş ve randevu sistemi ile poliklinik hizmeti alınabilir hale getirilmişti.Fiziksel yapı olarak hastaların iki kişilik(mümkünse tek kişilik), banyolu tuvaletli, merkezi ısıtma, merkezi soğutmalı, yatılı tedavi görecekleri odalarda hizmet almalarını sağlamak için biri Mağusa’da ,diğeri Lefkoşa’da iki yeni hastahane ve yeni servisler yapılmıştı.Sağlık Merkezleri revize edilmiş ve 24 saat açık Ambulans hizmeti verilmeye başlamıştı. Merkez Lefkoşa Devlet hastahanesi personel, hemşire ve doktor takviyesiyle güçlendirilmiş,
(2004-2009 yılları arasında yaklaşık 120 personel, 300 hemşire, 70 doktor sisteme kazandırılmıştır)KKTC’de o güne kadar yapılamayan Beyin Cerrahisi, By- Pass ve diğer kalp ameliyatları(başlangıçta Türkiyeden Hocaların destek ve gözetiminde) Kalp-Damar Cerrahi Servisi hizmete konulmuştu.Vatandaşlarımız artık TC’de veya Rum tarafında değil kendi ailelerinin yanında kendi Devletlerinin hastahanelerinde güven içinde hizmet alıyorlardı. Peki şimdi bu dönemi anımsarken ne diyeceğiz? “Bir varmış, bir yokmuş” mu diyeceğiz?