Takvim Kasım, 2023’ü gösterdiğinde bir haber yayınlanmıştır.  Bu haber, tam 60 yıl önce mazot almak için Rum benzin stasyonuna giden ve oradan Rum polislerince alınan Türk, Mustafa Mulla Hüseyin’in kaybolmasına dairdi.
            Ne kadar acı bir durum... Verilen habere göre Mustafa Mulla Hüseyin’in 3 yaşında ve 11 aylık iki erkek çocuğu varmış.  Hatta hayatları babalarının kaybolan kemiklerini bulmak için büyük çaba harcayan bu çocuklardan büyük olan oğlunun 2009’da kalp krizinden öldüğü anlaşılıyor.  Ondan sonra bütün mücadele küçük oğlu Salih Altunel’e kaldığı görülüyor.
            Bakınız Salih kayıp babası için neler söylemiş:
            “Biz ağabeyimle hiç baba sevgisini tatmadık ve bilmedik.  Bize hep ailemiz kol kanat gerdi.  Maalesef ağabeyimi 2009’da kalp krizinden kaybettik.”
            Bu Türk’ün kemikleri neden daha önce bulunmadı.  Veya bulunamadı?
            Rum kayıp yakını bir Rum’un, 60 yıl sonra Trulli’deki bir kuyuyu göstererek, “Acılarımı dindirmek için bu aileye yardım ediyorum” deyişi bir gerçeği daha ortaya koydu.  Demek o Türkün cesedinin o kuyuda bulunduğunu bilen bu Rum da, o cinayetin tanıklarındandı.
            O kuyunun yerini gösteren Rum Ksenis Hallumas, kayıp Türk’ün bulunmasıyla ilgili olarak şu sözleri etti:
            “Kıbrıslı Türk kayıp yakınlarının acılarını dindirmek içiin yardım ediyorum.  Bu acıyı çok iyi biliyorum.  Babam ve amcam hala kayıptır.”
            Babası ve amcasının 1974 savaşlarında Tremeşe’de kaybolduğunu belirtiyor.
            Demek o Rum empati yapınca Türk kayıp ailesinin acılarını kavrayabilmiş.  Yani 1974 savaşı olmasaydı, yüz sene daha Mustafa Mulla Hüseyin’in kemikleri bulunmayacaktı.
            Ne yalan söyleyim Mustafa Mulla Hüseyin ve dahalarını öldüren Rumlar için, affınıza sığınarak “Allah belanızı versin” diyesim geliyor.  Nitekim Allah onların da belalarını 1974 savaşında verdi.  İki tane bir avuç evladı babasız bırakmaya hakları var mıydı?  Yoktu.
            Kayıplar konusunda çok yazılar yazdım köşemde.  Hatta bir kitap olacak kadar çok yazılar.  Tam altmış yıl sonra kemikleri bulunan bu şehidimizin kemikleri Mağusa’da devlet töreni ile defnediliyor.  En azından o şehidin bir mezarı olacak ve kayıp yakınları da umutlarını noktalayacaklar.
            Bundan takriben bir birbuçuk yıl önce iki EOKA canisinin itirafları vardı.  Nerdeyse ölüm yatağındaki o iki Rum, yaptıklarını uzun uzun anlatmışlardı.
            “Biz EOKA’cılar Eğlence’den geçen Türk arabalarını durduyor ve otobüslerdeki pek çok Türki öldürüyor ve cesetlerini meçhul bir yere gömüyorduk.  Lakin üzerinden bunca yıl geçti, kim hatırlayacak nereye gömüldüklerini” demişlerdi.
            Bütün bu itiraflar Rum Dışişleri eski Bakanı Markulli’yi çok rahatsız etmişti.  Hatta sıra sıra minik tabutlara konan kemik sandukaları, Markulli’ye içindeki duygularını dışa vurmasına neden olmuştu.
            “Biz Türklere çok acılar çektirdik. Pek çok Türkü öldürüp meçhul yerlere gömdük.  Türklere bir özür borcumuz var” demişti.
            O bir nedametti.  Markulli fanatiklerin yaptıklarından çok rahatsız olmuştu.  Bir özürle bu hesap kapanır mı?
            Şimdi soruyorum!
            “Bu günahların vebalini kim ödeyecek?  Babasız büyüyen ve baba özlemi ile bir hayat süren çocuklar ve eşsiz bırakılan kadınların ahları ne olacak?”
            Gördünüz mü?
            İnsanın başına gelmeyince bilemez başkasının acısını.
            O nedenle Ksenis Halluma baba ve amca özlemine dayanan acılarına göre hareket etmiş ve itirafta bulunarak kuyunun yerini göstermiştir.
            Bunun son olmayacağını düşünüyorum.  Kim bilir daha ne itiraflarda bulunacaklar kayıplarımız için.
            Bizim kayıplarımız 1963 olayları ile başladı.  Yani tam on bir yıl bizi gettolarda yaşamaya mahkum etmişlerdi. Ve bu on bir yılda dünya kadar insanımızı öldürmüşlerdi.
            Rum kayıplara gelince...
            Kesinlikle Rumların yaptıklarını biz Türkler yapmamışız.  Rumların kayıpları 1974 savaşlarından kaynaklanır. O da yazın kavurucu sıcaklarında açıkta kalan Rum cesetlerinin hastalık yaymaması için toplu halde gömülmelerinden kaynaklanmaktadır.
            Gerçek olan bir şey vardır ki, bu adayı bu hale getiren Rum fanatiklerdir.  Kayıp şahıslarımız da onların eseridir.  Adanın ikiye bölünmesi de onların eseridir.
            Son şehidimiz Mustafa Mulla Hüseyin’e Allah’tan rahmet, yaslı ailesine başsağlığı dilerim.