Belediye Tiyatrosu’nun kurucularından tiyator sanatçısı Işın Cem’i maalesef kaybettik. Onun gidişine gerçekten çok üzüldüm. Hiçbir zaman hukukumuz olmadı ama ben onu hep takdir ettim. Onun en verimli çağında ayrılması, gerçekten tiyatro dünyası için büyük kayıptır.
Işın Hanım’ı hep Işın Refikoğlu olarak tanıdık ve öyle de kaldı hafızamızda.
Her zaman ilk eşiyle olan beraberliğini, tiyatrocu olarak yetiştirdiği altın gibi iki oğlu ile onları sahnede çok izledik. Ne kadar muhteşemdiler.
Belediye Tiyatrosu eski Lefkoşa Belediye Başkanı ve dördüncü Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı zamanında kurulmuştu. Onun sanat ve tiyatroya olan katkıları asla unutulamaz.
Lefkoşa Belediye Tiyatrosu yoluna devam etti ama, Işı ve Erol Refikoğlu ile yolları ayrıldı ve o aile darmadağın oldu. Halbuki o aile, her zaman herkesin gözü önünde örnek ve sanatçı kişiler olarak toplumda var oluyorlardı. Demek yıllar bazı şeyleri alıp götürüyor.
Esasında tiyatro sanatçısı Işın Can, , sanatçı bir aileden gelmedir. İkiz annesi ve teyzesi, Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde, henüz Rumlarla ayrılmadan, Şivane Aziz ve arkadaşlarının grubunda şarkı söylüyorlardı. Onları, bizim mahalleden anımsıyorum. Birinin adı Süheyla idi ama ötekinin adını zaman içinde unuttum.
Onlar Abdi Çavuş sokağının sonunda, biz de Mevlevi Tekke Sokağı’nın başında oturuyorduk. Çok uzun zaman orada ikamet ettiklerini anımsıyorum.
Işın Cem’in tiyatro sanatına dönecek olursak, onun sahnedeki performansından söz etmek lazım.
Işın Hanım hep karakter rollerini oynardı. Karakter oyunculuğu esasında en zor rollerden biridir. Ama o, o rollerin üstesinden gelirdi.
Yaşar Ersoy’un başkanı olduğu Lefkoşa Belediye Tiyatrosu hep ileri gitti ve büyük bir boşluğu doldurdu. Kızılbaş’taki Rumdan kalma sinema, tiyatroya dönüştürülmüş ve adeta seyirci ile içiçe çok güzl oyunlar sergilenmiştir. Zaten Yaşar Ersoy gibi bir duayen sanatçının yönlendirmesi ie Belediye Tiyatrosu bugünlere gelmiştir.
Tiyatro dendi mi, aklıma hep iz bırakmış isimler gelir...
Hilmi Özen, Çetin Özen, Hakan ve Biler Dermircioğlu kardeşler, Üner Ulutuğ, Kemal Tunç, Hatice Söğüt, Ayla Haşmet ve dahaları geliyor şu anda aklıma.
Maalesef Tiyatro dünyamız da siyasiler gibi sağcılar ve solcular olarak ikiye ayrıldılar. Sağcılar ayrı üretti, solcular da ayrı. Ama sanat, sanattır. Devlet Tiyatrolarının da çok büyük başarılara imza attığını ifade etmem lazım.
Bence sanatın ne dini, ne de milliyeti vardır.
Bakarsınız Çehov’un bir oyununu hem sağcılar, hem de solcular sahnelerler.
Ben kendimi bildim bileli tiyatroya duyarlı ve heyecanlı olmuşumdur.
Bir zamanlar Güzel Sanatlar Derneği vardı. Sanırım Işıl ve Erol Çifti de o dernekte faaliyet gösteriyorlardı. Öyle hatırlıyorum. Haluk Kurtoğlu ve Muazzez Kurtoğlu çifti ile Cüneyt Gökçer’le Ayten Gökçerin ve Yıldız Kenter’le Müşfik Kenter kardeşlerin Kıbrıs’a ilk kez gelişleri, o döneme rastlar.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yeni kurulduğu günlerdi...
Cüneyt Gökçer ve Muazzez Kurtoğlu, Girne Kalesi’nde, Kral Oidipus oyununu sahneliyorlarldı. Dernek üyelerinin tümü figüran olmuşlardı. Bana rahip giysili bir figüranlık görevi vermişlerdi. Işıl’la Erol’u pek hatırlamıyorum da, herhalde onlar da sahnenin bir yerindeydiler.
O sahnedeki figüranları hala unutamadım. Gönen Atakol, Okyay Öksüzoğlu, Üner Ulutuğ, Hilmi Özen ve dahaları geliyor aklıma.
Ne muhteşem bir şeydi koskoca Cüneyt Gökçer’in sahnenin en yakın yerinden izlemek. Hatta onunla aynı sahneyi paylaşmak. Keşke olanağım olsaydı ve bir resim alabilseydim.
Üner Ulutuğ’la Hilmi Özen’e küçük bir rol vermişti Cüneyt Gökçer. Sarayın basamaklarına Roma kıyafeti ile merdivenlere yayılmak ve rollerini hakkı ile yapmak bambaşka birşeydi. Cüneyt Gölçer, özellikle Himi ile Üner’i ön planda görmek istemişti. Çünkü her ikisi de konservatuvardan talebeleriydiler.
Bir de Salıncak’ta İki Kişi ve Lale Oraloğlu’nun Kötü Tohumu ve Lady Chaterley’i vardı.
Işın Cem’in gidişi beni nerelere götürdü...
Allah gani gani rahmetler versin dev sanatçı Işın Cem (Refikoğlu’na). Bütün yakınlarına ve tiyatro dünyasına en derin taziyelerimi sunarım.