IMF(ULUSLARARASI PARA FONU) 1944 yılında ABDnin New Hampshire eyaletinde küçük bir kasaba olan Bretton Wordsta gerçekleştirilen konferans sonucunda kurulmuş bir örgüttür. Türkiye Cumhuriyeti de bu örgüte...

IMF(ULUSLARARASI PARA FONU) 1944 yılında ABDnin New Hampshire eyaletinde küçük bir kasaba olan Bretton Wordsta gerçekleştirilen konferans sonucunda kurulmuş bir örgüttür. Türkiye Cumhuriyeti de bu örgüte 1947 yılında üye olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti IMF ile ilk münasebetini 1961 senesinde 9 adet antlaşmayı imzalayarak gerçekleştirmiştir. İmzalanan antlaşmaların amacı Türkiye ekonomisini düzene sokmak ve finansal dengeleri korumaktır. Bu işleyiş  IMFnin talepleri ve direktifleri doğrultusunda devam eden 52 yıllık bir serüvene dayanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti bu süre içerisinde özellikle para-faiz politikalarının belirlenme işini IMFye havale etmiştir. 1961 yılında başlayan borçlanmanın son taksidi 14 Mayıs 2013 tarihinde 420 milyon dolar ödeme yapılarak kapatılmıştır.

Şimdi herkes Türkiyenin dış borcunun bittiğini sanıyor ve yanılıyor. Türkiye Cumhuriyeti sadece IMFye olan borcunun son taksidini ödemiştir. Gerçek ise iki gün önce şehit verdiğimiz askeri pilot üsteğmen Hamza Gümüşsoyu kaybettiğimiz bölge olan Koca Amanos dağları kadar Türkiyenin dış borcu bulunmaktadır.

Biraz rakamlar verelim bakalım Türkiyenin borcu artmış mı yoksa eksilmiş midir?

Örneğin 2002 yılında Türkiyenin dış borcu 129 milyar dolar iken 2012 yılında yani 10 yıllık süre içerisinde bu borç 336 milyar dolara fırlamıştır. Bunun içerisinde kamunun dış borcu 64 milyar dolardan 103 milyar dolara çıkmıştır. Özel sektörün borcu ise 2002-2012 döneminde %400 artışla 226 milyar dolara yükselmiştir. 2002-2012 arası 10 yıllık dönemde kamunun rekor borç artışı piyasadan yapılan iç borçlanmadan kaynaklanmıştır. Bu dönemde özel sektör dışarıdan, devlet ise özel sektörden borçlanmıştır. Yoğun sıcak para girişlerinin reel döviz kurlarını düşürmesi ile özel sektör çıldırmışçasına dış borçlanmaya gitmiştir. Dışarıdan yüklü borçlanmalara giden finans kuruluşları bu fonları iç borçlanma ihalelerinde devlete satarak özel sektörün dış borcu ile kamunun iç borcu paralel biçimde hızlıca büyümüştür. Yurtdışından borçlanma yoluyla sağlanan fonlarla vatandaşlar tüketici kredisi müdavimi haline getirilmiş, bu sayede iç tüketim pompalanarak adeta hormonlu büyüme süreci Türk insanının kaderi haline getirilmiştir.

Soruyorum. Türkiye Cumhuriyeti ekonomi yetkililerine 336 milyar dolarlık  dış borç Türkiye Cumhuriyetinin değil ise kimindir?

Yoksa bu borç Suriye, Irak, İran ya da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin komşusu olan Güney Kıbrısın mı?

Aşağıdaki tablo Türkiyenin borç haritasıdır.