Sanırım Kıbrıs görüşmelerine katılım, bu denli olmamıştı. Özellikle KKTC ve Güney Kıbrıs’tan katılımcılar hayli fazlaydı. Rum tarafı bir uçak dolusu insanla Cenevre’ye gitti. Ersin Tatar da öyle. Her ne ise... Öyle icabediyordu ve öyle de yaptılar.
Kıbrıs görüşmeleri ile ilgili yapılan açıklamalar bize, bu görüşmelerden bir sonuç alınamayacağı mesajını veriyordu.
“Belki” kelimesi arkasındaki umut öyle birşeydi.
Cenevre görüşmeleri iki günde bitti.
BM Genel Sekreteri Guterres ne kadar uğraşırsa uğraşsın, her iki taraftan da istediği cevabı alamaz. Esasında Cenevre görüşmelerinde Guterres esas konunun etrafında dolandı ve bir yargıya vardı. O yargı da karşılıklı güvenin tesisidir.
Guterres bu zirveyi şöyle yorumladı.
“Yeni bir atmosfer.”
Aylardan, hatta yıllardan beri uğraşıldı ve neticede dağ minicik bir fare doğurdu. İşin esasına inilmeden ortaya arılan müşterek noktalar, güven duygusunun gelişmesini öngörüyor. Alınmış olan “yan” kararlar şöyleydi:
-Dört yeni geçiş noktalarının açılması.
-Mayın bölgelerinin temizlenmesi.
-Gençlik Komitesi kurulması.
-Çevre ve iklim konularında gelişmeler.
-Mezarlıkların restorasyonu.
-Temmuz sonunda yeni bir toplantının gerçekleştirilmesi.
-Kişisel bir temsilcinin atanması.
-Ara bölgelerde solar enerji sisteminin kurulması.
Esasında bu sekiz nokta, her iki tarafı da ilgilendiren noktalardır. Tek tek bunu yorumlamaya başlayalım...
Yeni kapıların açılması artık bir zaruret haline geldi. Guterres bunun farkına vardı. Kapıların azlığı konusunda iki taraf arasında talep olduğunu görünce görüşmenin birinci maddesi olarak zapta geçirdi. Metehan ve diğer geçiş noktalarındaki tıkanıklık, herhalde yeni kapılarla rahatlayacaktır. Kıbrıs sorununun esası ile uzaktan yakından alakası olmasa da yeni kapıların “güvene dayanan” noktalar olacağının bilinci oluşuyor.
Mayın Bölgeleri...
Hatırladığım kadarı ile savaş sonrasında bütün bölgelerde mayınların ve patlamamış bombaların taranması ve temizlenmesi, Denktaş-Kleridis görüşmelerinde ele alınmış ve bölgelerde patlamamış bomba konuları görüşülüp bölgeler taranmıştı. Hatta Alayköy’den bir gencimiz bir bombadan iki elini kaybetmişti. Yine de yararlı bir çalışma olacak herhalde.
Bence tutanaklara geçen en önemli madde, Gençlik Komitesi’nin kurulmasıdır. Her iki taraftan da aklı başında gençler vardır. Fanatiklerle bu komite yürümez. Mantıklı düşünen, yaşanmış gerçekleri muhakeme ederek nelerin yapılması gerektiği görüşünü ortaya koyan gençlerle belki gelecek nesillere ışık olacak bir durum çıkar ortaya. Lakin Rumların aklı başında gençlerini fanatik geçlerin rahat bırakmayacağı kesindir.
Çevre ve iklim koşulları her iki toplumun ayrı ayrı yaşadığı bir gününün parçalarıdır. Bunun da Kıbrıs sorunuyla hiçbir alakası yok.
Mezarlıklar da öyle. Denktaş daima söylerdi. “Rumlar bütün hınçlarını şehitlerin bayraklı mezarlarından alıyorlar. Bütün mezarlarımızı dipçikle kırıyorlar.”
Bu da esas sorundan uzak bir hususdur.
Cenevre görüşmeleri herhalde Guterres’e umut vermiş ki bu toplantının tekrarı Temmuz ayında yapılacak.
Kişisel temsilci atanması da Genel Sekreteri ilgilendirir. Sadece Genel Sekreter yeni atayacağı temsilcisine şunu söylemelidir.
“Mutlaka tarafsız olacak ve her iki tarafa da eşit davranacaksın.”
Ara bölgede solar anerji sistemi kurulması, her iki tarafın da sorunu olan alektriğin azaltılmasıdır. Sadece bunda eşitlik nasıl olacak merak ediyorum.
Şimdi gelelim liderlerin açılamalarına...
Ertsin Tatar hiçbir zaman Rum tarafının samimiyetine inanmadı. Hala daha inanmamaktadır. Onun için kendi halkının mutlu bir geleceğidir. O nedenledir ki ilerideki görüşmelerde egemenliğimiz tanınmadan masaya oturmayacağını ifade etmiştir. Bütün hayatı Rumların adaletsiz ve haksız uygulamaları ile geçen bir Tatar...
Rum lider Hristofidis de açıklamasında “Müzakerelerin başlaması zor” ifadesini kullanarak başladığı noktaya gelmiştir.
Yani sıfır sıfır elde hiç, şu Cenevre görüşmelerinden.