Yunanistan’ın Kıbrıs sorununda yapabileceği hiçbir şey yoktur. Ama Yunan siyasiler de akıllarını başlarına almayarak Rumlara umut pompalıyorlar.
Yunanistan Başbakanı Miçotakis, ikinci Kıbrıs ziyaretinde de Rumlara umut pompaladı. Kıbrıs gerçeğini at gözlükleriyle görüyorlar veya görmek istemiyorlar.
Gerek Yunanistan Başbakanı, gerekse Kıbrıs Rumları Cumhurbaşkanı buluşmalarında, nedense bazı ifadeler kullandılar.
“İki ülke arasında nifak tohumları ekme” meselesi...
Hristodulidis şöyle diyor Rum-Yunan ilişkilerine dair.
“Güney Kıbrıs, Kıbrıs sorununda üstlendiği inisiyatif nedeniyle, iki ülke arasındaki ilişkilere nifak tohumları ekmeye çalışmasına rağmen Yunanistan tarafından tam destek almaktayız.”
Ben bu ifadelerden Rumların yeni bir iç parçalanma veya cepheleşme havası seziyorum. Hristodulidis’le Miçotakis bu ifadeleri neden kullandılar?
Yunanistan’a kızgın olan bir zümrenin artık Yunanistan’a güvenlerinin kalmamasından mı kaynaklanıyor bu görüşler? Yakında kokusu çıkacak.
Bazı Rumların Yunanistan’a olan kızgınlığı, herhalde Londra ve Zürih anlaşmaları Türkiye gibi adaya müdahale etmemesinden olsa gerek. Veya adanın bölünmüşlüğünden kaynaklanan göçmenliklerinden. Hatta mal kayıplarından.
Daha da öteye gidelim...
15 Temmuz 194 Makarios darbesinin mimarının o zamanki Yunan Cuntası’nın olması mı?
Her ne ise. Mutlaka bu işin de kokusu çıkacak.
Bir de Hristodulidis’in bu görüşmede kullandığı bir başka ifade vardır Kıbrıs sorununa ilişkin.
Mitçotakis’le Hristodulidis’in müşterek görüşü olarak girdi habere...
“Kıbrıs sorunundaki çıkmazı nasıl aşabiliriz...”
Kıbrıs meselesinde kaç tane BM Genel Sekreteri ve temsilci eskitildi, ben hesabını unuttum. Ama onların “çıkmaz” diye nitelendirdikleri sorun bir türlü bitmedi.
Yıllarca Denktaş-Klerides görüşmeleri sürdü gitti ama onların çıkmaz dedikleri Kıbrıs sorunu daha da çıkma bir hal aldı. O çıkmaz da, herhalde Denktaş’tan kaynaklanmıyordu.
Denktaş da, Kleridis de bu dünyadan göçtüler ama Kıbrıs meselesi, atadan toruna kalan bir miras gibi bir hal aldı.
Ben şahsen Kıbrıs sorununda biz Türkler açısından herhangi bir çıkmaz görmüyorum. Çünkü bütün yollar denendi ve Rumlara göre o “çıkmaz” başka bir şekil aldı.
O da KKTC Cumhurbaşkanı ve TC Cumhurbaşkanlarının ortaya koydukları yan yana egemen ve birbirini tanıyan iki eşit devlet temelindeki çözümdür.
Lakin Rumlar bunca yaşananlara rağmen hala daha hayal peşindedirler. Hata Yunanistan siyasileri de hayal peşindedirler.
Mitçotakis açıklamalarında, “emellerinin Kıbrıs’taki işgalin sona ermesidir” dedi.
Hala daha dolap beygiri gibi dönüp duruyorlar aynı yerde.
Adada, bunca savaşlardan ve yaşananlardan sonra Türk askeri adadan gitmez. Hem Türk askerinin adadaki varlığı işgal değil, antlaşmalardan doğan bir harekettir.
Kıbrıs “çıkmazı” nasıl çözümlenecek Allah aşkına?
Bir çoban eşeğinin ipini çekmiş, bakmış gitmiyor. Olduğu yerde çakılı kalmış. Çekti gelmedi, itti gitmedi, o da Kıbrıs ağzıyla eşeğini gapsalıverdi. Yani salıverdi eşeğini.
Bu misali bana söyleten, Rumların ve Yunanlıların Kıbrıs konusundaki değişmezlikleridir.
Bugün Türkiye en büyük devletlerden bir güç haline geldi. Doğu Akdenizdeki doğal kaynakları paylaşmak istemeyen Rumlar, Türkiye ve Kıbrıs Türkleri’nin tekliflerini kabul etmiyorlar. Bir türlü Rumlar masaya oturmuyorlar. Hala daha yarım Kıbrıs’la “bütün Kıbrıs bizimdir” diyorlar.
Gördünüz mü Kıbrıs çıkmazı neden bitmez? Bence bizim için herhangi bir çıkmaz yoktur, Rumlardan başka.
Rumlar sırtlarını BM’nin 4 Mart 1964 kararına, AB’ye ve kendilerine kapı aralayan İngiltere ile ABD’ye dayanarak “ille de bütün Kıbrıs ve geriye dönüş” diyorlar.
Halbuki köprülerin altından çok sular aktı geçti. Artık çıkmazda kalmayan, Türk argümanlarıyla yoluna devam eden bir KKTC var. Bizim de dayanacağımız koskoca Türk devletleri var elbette... Bir güç kapılarını kapatır, bir başka güç kapılarını açar. O kadar...
Çıkmaz meselesiymiş...