CTP Genel Başkanı Turan Erhürman geçen hafta, çözümsüzlük ve çözüm üstüne basına bir açıklama yaptı.  Tufan Erhürman son zamanlarda eski çizgisinden bir adım geri attı, diyebiliriz.
            Tufan Erhürman yaptığı basın açıklamasında şöyle dedi:
            “Ersin Tatar,  koşulları ile iki devletli çözüm önerisinin koşulları ile Türkiye’nin iktidarı ve muhalefetiyle destek verdiği masaya oturma koşulları ile çözüm önerisinin, Annan Planı süreci ve Crant Montana görüşmeleri sonrasında yaşananlar ışığında ortaya koymuştur.  Türk tarafı, ‘çözümsüzlük de çözümdür’ politikası gütmemektedir.”
            Tufan Erhürman masayı zorluyor.  Hatta Rumlara da mesaj gönderiyor. Rumlara verdiği mesaj şöyledir.
            “Samimiyseniz gelin BM Güvenlik Konseyi kaarları çerçevesinde takvim belirleyelim. O takvim sonunda  yine masadan kalkılırsa bedel ödensin. Statükoya dönülmeyeceği şimdiden taahhüt edilsin.”
            Yani Rumların olmazsa olmazı Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğü önüne konursa, masadan kalkmayacaklar mı?  Kalkacaktır elbette.  Onların bütün amacı, şöyle veya böyle bir biçimde “belki” kelimesiyle eskiye dönüş ve bütün Kıbrıs sevdasıyla birşeyler olur.
            Erhürman’ın ortaya attığı argüman, zorlayıcı bir argümandır.  Bu zorlayıcı ve şartlara bağlayıcı fikirler bence, Türk tarafından da kabul görmeyecektir.
            İki devletliliği Erhürman da dillendirmeye başladı.  Öyle de olması gerekir.  Rumların bütün umudu, CTP’nin izlediği Kıbrıs’ı birleştirme tutumudur.  Şayet CTP daha gerçekçi ve daha inandırıcı argümanlar ortaya koyar ve Rumlara yanlışlarını hatırlatırsa, Rumlar Türklerin egemenlik haklarını teslim edecektir.
            Zaten Rumlar, Annan Planı döneminde hep Avrupa Birliğine girme politikası ve yarım Kıbrıs’ıyle AB’ye girmeyi başarmıştır.  Rumların tek taraflı olarak AB’ye alınmalarının yanlış olduğunu İngiltere eski Dışişleri Bakanı Jack Straw söylüyor.  Hatta yan yana iki egemen devlet formülünün doğru bir çözüm olacağını söylüyor.
            Erhürman’ı anlıyorum.  Uzun zamandan beri izlediği “Birleşik Kıbrıs” formülünden çark etmek, kolay değildir. 
            İkinci Cumhurbaşkanımız Mehmet Ali Talat, Dr. Küçük’ün ölüm yıldönümünde 15 Ocakta yapmış olduğu konuşmasında şöyle demiştir:
            “KKTC, Rumların Kıbrıs Cumhuriyetinden daha meşrudur.”
            Zaman zaman CTP’li siyasiler doğrulara vurgu yapıyorlar da, yine de yiğitliği yere vurmuyorlar.
            Hatta Mehmet Ali Talat da zaman zaman Rum siyasetinin yanlışlarına değinmişti.  Ondan öte Hristofyas’ın yüzüne söylemişti.
            Yani biz evimizdeki çelişkileri düzeltirsek Rumların hiçbir asılacak dalları kalmaz.
            İsterse Tufan Erhürman kaleme almış olduğum “Rauf R. Denktaş-VAR OLMA Savaşım” adlı kitabımda muhalefet kanadının söylemiş olduklarını şöyle bir okusun ve CTP’li siyasilerin fikirlerini görsün.  Daha da önemlisi, Rumların itifarlarını okusun ve Türk solcularını temsil eden CTP’lilerin kendilerine nasıl yardımcı olduklarının itirafını görsün.
            Bunları ben uydurmuyorum. Ben sadece gerçekleri ve söylenenleri hatırlatıyorum.  Yani bir yerde, Rumların CTP kanadını kullandıklarını hatırlatmaya çalışıyorum.
            Lakin Tufan hocanın söylediklerine saygım olmasına rağmen, onun da daha gereçekçi bir tutum izlemesi gerektiğine atıfta bulunuyorum.
            Kısacası...
            Karşımızdaki toplum, elli altmış, hatta yüz yıl önce bıratığımız toplumdur.  Yine Türklere hak vermek istemeyen, Türkleri kendilerine yama yapmaya çalışan bir toplum olduğunu hatırlatmam lazım.  Hatta zaman zaman kullandığım amiyane ifadeyi kullanıyorum.
            “Domuzun kuyruğunu kırk yıl mengeneye koymuşlar ama düzelmedi”.
            Tufan hoca gücenmesin.  Her zaman kendisine olan saygım bakidir.  Lakin kardeş kardeş karşımızdaki unsurun tutum ve izledikleri politkanın yanlış olduğunu söylememiz gerekir her halde.
            Bekleyip göreceğiz... Neyin değışeceğini veya değişmeyeceğini...