Cumhurbaşkanlığı makamı, hem içte hem de dışta ilişkilerin gelişmesi açısından çok önemlidir. Ta Denktaş Bey zamanında başlayan Türkiye illeri davetleri, hiç de küçümsenecek birşey değildir.
Mesela bu türdeki gezilerin ev sahipliğini, genellikle üniversisteler ve rektörler yapar. Bu tür davetler de görevin bir parçasıdır. O bağlamda Türkiye üniversitelerinin Kıbrıs konusunda bilinçlenmesi, büyük bir boşluğu doldurmak adına bu davetleri yapıyorlar.
Benim daima kullandığım bir ifade vardır.
“Türkiye grip olur, biz burada ansırmaya başlarız.”
Ne kadar anlamlı söz değil mi?
Yani Anavatan’la Yavruvatan arasındaki sıcak ilişkilerin tezahürüdür esasında Ersin Tatar’ın o davetlere icabeti.
Hatırlıyorum... Merhum Kurucu Başkanımız Denktaş Bey, hiç bu davetleri kaçırmaz, çok yoğun gündemine bunları sıkıştırıyordu. Şimdi Ersin Tatar’ın yaptığı da odur. Zaten Ersin Tatar’ın politikası da Denktaş politikasından başka birşey değildir. Bir de Dr. Küçük’ün idealleri ve vizyonu benliğine yerleşmiş.
Kıbrıs Türkü’nün ürettiği politika, egemen iki devlet temelinde olması gereken bir çözümdür.
Rum toplumu lideri Hristodulidis son Almanya Başbakanının ziyaretinde, ne yaptı etti, yine Kıbrıs’ın birleşmesinden söz ettirdi. Tabii bu gibi siyasetçiler hangi taraftan davet alırsa, o ülkenin düdüğünü çalarlar. Doğrusu bence şudur. Bir siyasetçi Kıbrıs gerçeğini bilmeden, her iki coğrafyayı da görmeden yorum yapmamalıdır. Kıbrıs Türkü’nün çektiklerini bir bilseler.
Rumların yapmış olduğu katliamlar müzemizde belgelenmiştir. O nedenle tek taraflı yorum yapmamalıdır bir yabancı siyasetçi.
Bu ve bunun gibi açıklamaların karşı cevabını vermek Ersin Tatar’a düşer, KKTC Cumhurbaşkanı olarak. Tatar hiçbir boşluğa mahal vermiyor, sağ olsun. Söze söz, arşına bez misali Kıbrıs gerçeğine vurgu yapıyor.
Hristodulidis eline bir koz geçirince dört elle o koza sarılır. Lakin Türkiye-KKTC siyasetindeki paralelliktir bizi rahatlatan.
Tam altmış yıldan beri bir türlü Kıbrıs sorunu çözümlenemiyor, Rumların olumsuz tavırları ve fikirleri nedeniyle.
Burada şöyle tabloya bakmak lazım... Ersin Tatar, artık Kıbrıs’ın eski yerinde olmadığını çok iyi bildiğindendir ki, Türkiye Cumhuriyeti Recep Tayyip Erdoğan’dan aldığı güçle paralel politikayı masaya koyuyor.
Ersin Tatar’ın rahatlatan ve siyasi manevra kabiliyetini genişleten de Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Erdoğan’ın BM Güvenlik Konseyi’de verdiği mesaj çok önemlidir.
Erdoğan Genel Kurul’da şöyle demişti:
“Bütün devletleri KKTC’yi tanımaya davet ediyorum.”
Bu sözler o kadar büyük ve yerinde sözlerdi ki, bu da Anavatan’la Yavruvatan’ın güçlü bağlarının bulunduğunu kanıtlıyor.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın son yaptığı açıklamada, Kıbrıs’ın gerçek sahibinin Kıbrıs Türkleri olduğunu anlatıyor. Eski insanlar son Osmanlı askerinin adadan gidişini bile hatırlıyorlar. Ve o gidişten ötürü kahroluyorlar.
Sayın Erdoğan bu sözleri ederken, Türkiye’nin etkin ve fiili garantör olduğunu da hatırlatıyor.
Devamlı Ersin Tatar’ın bütün illerde yapmakta olduğu konuşmalarında, Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünden bahseder. Hatta adadaki Türk askerinin varlığının o garantörlükten kaynaklandığına atıfta bulunur.
Rumların hala korkulu rüyası olan garantörlük ve adadaki Türk Askerinin varlığı, kesinlikle kalıcı çözüme kadar gidecek, devam edecek.
Şayet KKTC’de bir anket yapılsa ve şu soru sorulsa bakınız ne cevap verecek o ankete katılan Kıbrıs Türkleri:
“Olası bir anlaşmada, kesinlikle birinci şartımız, Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğüdür” diyecek.
Kıbrıs Türkleri neden Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünü ister?
İster çünkü Rumlara güvenilemiyor. Kıbrıs Türkü o kadar acı yaşadı ki, yeniden o acıları yaşamamak adına o garantörlüğün devamını istiyor.
Ersin Tatar zaman zaman yaptığı konuşmalarında bu hususa temas eder. Yani Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Meclis Başkanı Zorlu Töre de Kıbrıs gerçeklerini bütün dünyanın yüzüne haykırmasalar, kim konuşacak bundan sonra.
Bir de Dışişleri Bakanımız Tahsin Ertuğruloğlu’nun zaman zaman vurgu yaptığı bu gerçek, Kıbrıs gerçeğinde Kıbrıs Türkü’nün kırmızı çizgisi olduğuna vurgu yapar ve KKTC’nin tanınması gerektiği hususuna değinir.
Yine Ersin Tatar’ın bu gidişata, yani Rumların “Birleşik Kıbrıs martavalına” dur diyor bir yerde. Kıbrıs’ı ziyaret eden yabancı diplomatlara da söyletiyor Hristodulidis. “Kıbrıs’ı birleştireceğiz...”
Hadi canım siz de... 60 yıl sonra hala kayıp Türklerin kemikleri çıkıyor toprağın altından.
Güven olmayan bir ülkede, kesinlikle kalıcı çözüm olmaz. Bu da öyle biline...