İnsanlar durmaksızın eleştirilerini yapıyorlar, tepkilerini ortaya koyuyorlar, fiyat artışları nedeniyle.  Bazı özel televizyon kanalları da durmaksızın halkın arasına girerek, halkın nabzını ölçüyor.

            Özellikle taze üretimdeki fiyatlar aldı başını gidiyor.  Mesela patates bugün köşe gelini gibi manavlarda ve marketlerde arz-ı endam ediyor. 

            Patatesin fiyatı 150 TL’ye dayandı.  Domates de öyle.

            Bu ve benzer ürünlerdeki artış, aracıların koydukları artışlardandır.  Şayet tüketiciye “bu ürünüleri boykot ediniz” desek, o da olmuyor.  Bundan da nemalananlar, üreticiden 50 TL’ye alan aracılar, perakentecilere 140-150’ye veriyorlar.  Perakenteci malın üstüne ne kadar koyacak ki, bu alış-verişten kendisi de pay alabilsin.

            Fakirin can simidiydi patates.  Özellikle asgari ücretli kendi yorganına göre ayağını uzatır ama maalesef o yorgan hep fakirin ayağını üşütür.  Çünkü üzerine serilen yorgan ona küçük geliyor.

            Eskiden turfanda yenen tüketim maddeleri, fahiş fiyata satılırdı.  Hatta piyasaya ilk düşen yıllık yeni ürünü tadımlık bir miktar olarak alırdı insanlar ve aile efradına “Şifa niyetine yiyeceksiniz” derlerdi.

            Şimdi ne şifa niyeti kaldı, ne de normal yenen yiyecekler. 

            Teknoloji geliştikçe, insanlar da kendilerince tedbir alıyorlar.  Mesela domatesin bol olduğu zamanlarda poşetler dolusu alırlar evlerine ve o domatesleri doğrayarak yemeklerde kullanmak için derin dondurucuya koyarlar, hem ucuza mal olsun, hem de elin altında bulunsun diye.  Eskiden buzdolabı bile yoktu.

            Biliyorum toptancı ile tüketici arasındaki aracılar bana kızacaklar.  Kızsınlar.  Ne yani kendileri açıkgöz, diğer vatandaşlar da enayi.  Hele bir boykot etsin insanlar bazı ürünleri de görelim, fahiş fiyata sattıkları malları nasıl ellerinde kalırmış, görsünler.

            Koskoca İstanbul ve büyük şehirlerde fiyat kontrolları rayına oturtulmuş ama biz hala birbirimizi kazıklamaya devam ediyoruz.

            Veya bir de şöyle düşünelim.

            Hükümet sırf fiyatları kontrola almak için birkaç ekip kuramazlar mı üreticiden doğrudan malı satın alıp, satış merkezleri oluştursunlar.  Yani bir yerde candırıcılık anlamında bunun yapılması gerekir.

            Bütün siyasiler zaman zaman verdikleri beyanatlarla, siyasi rantlarını pekiştirirler.  Ne iktidar ne de muhalefet.  En güzeli nedir bilir misiniz?

            Seçimleri kaybedecekmiş gibi cesur kararlar alınırsa, bu halk sizi alkışlar.

            Kaldı ki bizim paralarımız güneye akıyor.  Yukarıda sıraladığım şartlardan ötürü. Hatta güney müşterilerimizi dahi kaybettik diyebiliriz.

            Nerde eski domates ve salatalıklar?  Hatırlıyorum İkinci Dünya Savaşı esnasında insanlar Alman bombalarından korunmak için köylere göçerlerdi. O göçte, sabahleyin de eşeklerine binerler bostanın yolunu tutarlardı.  Köy yerlerindeki bostanlarda ne ararsanız vardı.  Kavun karpuz bir yana, domates, salatalık, yeşillik ve hep vardı.

            O dönemleri biz de yaşadık.  Eşeğin heybesine bir somun köy ekmeği, birkaç tane hellimle bostana gider, sonra yemek saati gelince domatesle salatalığı keser, çilingir sorfamıza koyardık.  Yanınna bir kavun veya karpuz kestik mi, hemen karnımız doyardı.

            Söylemek istediim husus, kesilmiş domates veya salatalığın kokusu yarım miil öteden dyulurdu.

            Şimdi ise, ne domatesin, ne de salatalığın tadında tad vardır.  Am eliniz mahkum, mevcudu çarşıdan pazardan alacaksınız ve ihtiyacınızı giderecesiniz.

            Zaman zaman pazardaki bazı ürünler için şöyle br ifade kullanır ilgililer.

            “Çarşı pazadaki bazı ürünlerde limit üstü ilaç bulundu.”

            Bu da ayrı bir sorun.  Ülkedeki kanser vakaları ayrı bir başlık altında verilebilir.

            Bu iş nereye kadar sürecek, merak ediyorum.  Marketler ve pazarcılar şimdiden 13. Maaşı memurun elinden nasıl alırım diye düşünüyor.  Her hayat pahalılığı döneminde fiyatlar alır başını gider.

            Lakin herşeyde olduğu gibi, bir kırılma noktası vardır.  O kırılma noktasına gelince halk, kendi yolunu çizecektir.