Güneyde yayınlanan Alithia gazetesi’nde ilginç bir haber vardı. O haberde şöyle deniyordu:
“Prosedürün kilidini ancak Hristodulidis açabilir. BM Kıbrıs Rum Liderliğinin itibarını sınıyor.”
Gazete haberinde BM Genel Sekreteri Guterres’in şu sözlerine yer veriyor.
“Rum ve Türk tarafının başındaki liderler değişmediği sürece hiçbir şey umut etmiyorum.”
Bu ifadeler esasında Türk ve Rum seçmene bir mesajdır. Adeta “başka birilerini seçin, Kıbrıs sorununu çözecek” der gibi.
“Liderlerinizi değiştiriniz sonra karşıma geliniz” demeye getiriyor Genel Sekreter.
Demek geçmiş lider değişikliğini bilmiyor veya bilmek istemiyor Guterres.
Türkiye’de AKP kurulduğunda AKP’nin politikası eski CTP Başkanı Mehmet Ali Talat’la mümkün olduğuna ve çözümsüzlüğün en büyük engelinin Denktaş olduğuna inanılan bir politikaydı. Hatta rahmetlik Denktaş AKP’nin ilk Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış’la takışınca, Recep Tayyip Erdoğan da Denktaş gitmedikçe Kıbrıs sorununun çözümlenemeyeceğine inanmıştı.
Talat o dönemde çok akkılıca bir taktik izlemişti.
“Türkiye’yi yanımıza çekmedikçe KKTC Cumhurbaşkanlığını kazanamayız” demişler ve yeni bir politika izlemişlerdi. O günlerde hem Talat, hem de Recep Tayyip Erdoğan Dentaş’ı hedefe almışlardı. Nitekim Recep Tayyip Erdoğan bu kavgada Mehmet Ali Talat’ı desteklemiş ve Talat’ı yeni bir lider konumuna getirerek onu Cumhurbaşkanı seçtirmişti.
Bütün mesele Annan Planı’na evet denmesiydi.
Annan Planı’nın referanduma gitmesi ve referandumdan EVET çıkması için, İnönü Meydanı’nda çok kalabalık bir katılımla AB bayraklı bir miting yapılmıştı. Artık Denktaş’la Erdoğan arasındaki kılıçlar çekilmişti. O miitinge İngiliz Yüksek Komiseri, ABD Büyükelçisi ve AB ileri gelenleri de katılmışlardı.
Sol kanadın tek gerçekçi yaklaşımı vardı. O da, Mehmet Ali Talat’la Rum dönem Lideri Hristofyas’ın aynı dönemde görevde olmalarıydı. Şu veya bu şekilde sanırım bizim arzu etmediğimiz bir şekilde Kıbrıs sorununun çözümünde en yakın noktadaydık. Lakin bunu umut edenler aldanmışlardı.
Mehmet Ali Talat’la Hristofyas’ın “yoldaşlıkları” buna yetmedi. Çünkü Mehmet Ali Talat da onun uzlaşmazlığını görmüş ve Rumların Türklere zırnık koklatmama kararlılığında olduklarını anlamıştı.
Yani o dönemde yılların Denktaş’ı siyaset sahnesinden silindi ama Rumların uzlaşmazlıkları devam etti, bugüne kadar. Hatta bir gün Mehmet Ali Talat’ın “Rumlar uzlaşmak niyetinde değil” şeklinde yorum yapmış ve kendi devreterlini tamamlamışlar ama Kıbrıs sorununu çözememişleredir.
Mehmet Ali Talat’ın Dr. Küçük’ün anma gününde söyledikleri de bir gerçekti.
“KKTC, Rum devletinden daha meşrudur” sözlerini kullanmıştı, nasıl olmuşsa.
TKP Geneş Başkanı Mustafa Akıncı’da da durum aynıydı. Sadece Akıncı ile Mehmet Ali Talat’ın birleştikleri tek nokta, federasyon temelinde bir çözüm formülüydü.
Bakın ben itiraf ediyorum. Rahmetli Denktaş bizzat bana şöyle demişti:
“Bütün sağ görüşlü bana yakın yazarlara talimat verdim. Federasyon temelinde bir çözümü destekleyin. Bunu sana da söylüyorum.”
Biz de kendi köşe yazılarımızda hep federasyon formülünü destekler şeklinde yazmıştık.
Şimdi durum farklı değildir. Roller değişti. O uzlaşmayan Rumlar ille de federasyon diyorlar da başka birşey demiyorlar. Federasyonu reddeden Rumlar şimdi ne oldu da uzlaşıcı oldular federasyon formülü ile.
Esasında onların niyeti belli. Kıbrıs Türklerini kendine yama yapmak.
Benim her zaman kullandığım bir tabir vardır.
“Domuzun kuyruğunu mengeneye koymuşlar ama bir türlü düzelmemiş.”
Rumlar da düzelmeyen o domuzun kuyruğuna benziyorlar.
Yani diyeceğim şudur.
“Liderler değişse de Kıbrıs sorunu Rumların uzlaşmazlığı nedeni ile çözülmeyecek. Guterres bunu böyle bilmeli.”