Düğünlerin heyecanla artmaya başladığı günlere geldik. İlkbaharın gelmesi, doğanın canlılığın uyanması, biz insanoğlunun yeni umutlara sarılması gibi bir hareketlilik var.  Kimimiz mutlu kimimiz hüzünlüyüz ama bir bütünleşme bir umut var yine de insanın içinde. Evlilik planları yapan gençler evlerini, eşyalarını, düğün yerlerini, müziklerini seçmekteler. Gelinlik, damatlık seçimleri, nedimelerin kıyafetleri, salonların dizaynları, çocukluktan getirilen o meşhur hayalleri de gerçeğe dönüştürecek şekilde organize edilmeye çalışılıyor. Bekarlığa veda partileri de oldukça tutulmuş görünüyor. Kimisi için masalımsı, kimisi için sade, kimisi için formalite, kimisi için para toplama (ki ben buna güzel bir yardımlaşma da diyorum) olarak düğünler düzenleniyor. Bazı gençler evliliğe giden yolda her detaya kendileri karar verirlerken, bazı gençlere aileleri fazlaca müdahale edebiliyor. Bazıları için mutlulukla bazıları için işkence ve gerilimle başlayan bir sürece imza atılıyor. Daha nikah işlemi gerçekleşmeden süreç ağırlaşabiliyor, taraflar kırgınlıklar yaşayabiliyor. Bazen dürüstlük unutuluyor ve bu günleri atlatalım gerisini hallederiz mantığıyla yanlış üzerine yanlış yapılıyor. Mutlulukla taçlandırılması gereken kültürel değerler krize neden olabiliyor. Kriz çözmek yerine krizi görmezden gelme, iteleme, öteleme yapılabiliyor. Oysa insanoğlu evlenirken içinde bulunduğu durumdan daha kötü bir duruma geçebileceğini çoğunlukla düşünmemektedir. Çok az kişi daha mutsuz olacağını bilerek evlenmektedir. Peki o zaman insanlar neden evlenirler?

Evlilik çoğumuz için normal, sıradan bir amaçtır. İlkokulda Hayat Bilgisi dersinde öğrendiğimiz şey ‘insanlar doğarlar, büyürler, evlenirler ve ölürler’di.  Ta küçüklükten oyunlarla belirlenen roller de bizde evlilik resmini oluşturmaktadır. Evlilik sistemi gerek eğitimle gerekse değerlerimizle bizlere aktarılmakta ve kaçınılmaz olarak neredeyse yazgımızda bulunmaktadır. Bununla birlikte evliliğin nedeni ne olursa olsun temelde kişinin hayatına bir anlam katmak içindir.İster kadın ister erkek olsun evlenirken mutlaka zihinlerde olumlu evlilik hayalleri vardır. Bu hayaller bir noktada ailenin yapı taşlarını oluşturmaktadır. Evlilik yani nikah sözleşmesi yasal bir bağdır ve ailenin de temeline güç katmaktadır. İnsanlar birtakım ihtiyaçlarını aile kurarak karşılamaktadırlar. Mesela ait olma ihtiyacı önemli bir ihtiyacımızdır ve aile kurduğumuz zaman birilerine ait olduğumuzu hissederiz. Çocuk sahibi olmak için illa ki artık evliliğe gerek yoktur ancak birçok insan hala evlilik ve aile kurarak çocuk sahibi olmayı tercih etmektedir. Yalnız kalmak istemeyen birçok kişi için evlilik bağı ile yaşamı paylaşmak tercih meselesidir. Toplumsal yapımız evlilik bağı ile cinsel birlikteliği yasallaştırmakta olduğundan kişiler bunun için de evlilik yolunu seçebilmektedir. Bizim için özel olan kişiyle sevgiyi paylaşmak, zamanı birlikte geçirmek için de evlenmek isteyebiliriz. Bazen kişi kendine ait bir eve evlilikle sahip olabileceğini düşündüğü için de evlenebilmektedir. Kimimiz mal varlıklarımız çevreye dağılmasın, güç ve statü kazanılsın diye kimimiz ise duygusal güvence için evlilik tercih etmektedir. Evlenirken gerçekten de zihinlerimizde birçok hayal ve ihtiyaçlarımız vardır. Düğünler de bu birlikteliğe, umutlara kanımca bir zarafet katmaktadır. Belki bu nedenle bu kadar önemsenmekte hatta çatışmalara yol açmaktadır. Fakat asla unutulmaması gereken bir unsur vardır. O da evliliğin bir evcilik oyunu olmadığıdır. Evlilik sorumluluk almayı gerektirmektedir. Bu nedenle bilinç kazanmak zorundayız. Kendimiz için, eşimiz için, çocuklarımız için. Ailemizin sorumluluğunu eş olarak seçtiğimiz kişiyle paylaşabilmeli, evlilikte iki kişi olduğumuzu unutmamalıyız.

Hayatını daha anlamlı kılmak için evlilik sözleşmesine imza atacak çiftlere evlenirken beklentilerini netleştirmelerini kendilerine ve karşıdaki kişiye dürüst olmalarını açık konuşmalarını tavsiye ediyor ve sevgiyle kalın diyorum…