28 Eylül tarihli Sabah gazetesinde şöyle bir haber vardı:
            “Depremde 96 kişinin öldüğü apartmanın müteahhidine 62 kez müebbet ve 865 yıl hapislik.  O müteahhide rekor ceza.”
            Adana’da  Alpargün Apartmanı’nın müteahhidi Hasan Alpargün bu ağır cezayı alırken aklıma bizim Şampiyon Meleklerimiz’in müteahhidi ve otel sahibi geldi.  Hani iki apartmanı birleştirip otel yapan, otel yapmak için ana kolonları kesen adam...
            Ben eminim... Adıyaman’daki depremde hayatlarını kaybeden çocuklarımızın ruhları, tümden yargının üzerine çökmüştür.  Onlar hayatlarını vererek adaletin tecelli etmesini beklerler herhalde.  Esasta Şampiyon Meleklerin aileleri o davayı dibine kadar takip ediyor ve Adana 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararına bakıyorlar.
            Adalet yerini bulacak mı?
            Şayet adalet yerini bulmazsa, daha da canların gideceği gerçek.  Ama bence Adıyaman mahkemesi de Adana Ağır Ceza mahkemesinden farklı bir karar vermeyecek.  Veya veremeyecek.  Vicdanın ötesinde, gerçek adalet var önümüzde.  Adıyaman davası da bir emsal dava haline gelsin.  Adalet yerine getirilirken, aileler ve bütün KKTC iç huzura kavuştun.  Çocuklarımız geri gelemeyecekler ama, en azından iç huzurumuz sağlanmış olacak.
            Haklı olarak Şampiyon Melekler’in aileleri tedirgindirler, dava nasıl sonuçlanacak diye.  Türkiye gazetelerinde çok okuduk çok gördük.  O haberlerde torpil mekanizmasının ne kadar güzel çalıştığına tanık olduk.  Adıyaman yargıçlarını itham etmiyorum.  Sadece Türkiye’de olmayacak şeylerin olabileceğine parmak basıyorum.
            Adana, Adıyaman veya bir başka deprem bölgesi olsun, bu davalar mutlaka emsal teşkil etmelidir.  Çünkü şu depremzedeler ve kayıplar, kapanmaz yara olarak önümüze çıkmıştır.
            Sanırım bugüne kadar Adana Ağır Ceza Mahkemesi gibi herhangi bir ağır ceza verilmemiştir Türk hukukunda.  Şimdi herkesin ağzı açık bakıyor.  Adıyaman depreminde sadece Şampiyon Melekler’in binası değildir yerle bir olan. Pek çok binanın yerle bir olduğu gözle görüldü ve o felaket, “Asrın felaketi” olarak nitelendi.
            Türkiye ağır bir deprem kuşağı üstünde olduğuna göre, maazallah daha da yıkımlar ve depremler olacaktır demektir.  Siz önleminizi alabildiğiniz kadar alınız, doğal afetle kimse başedemez.  Sadece güçlü önlemlerle asgariye indirebilirsiniz zararınızı.
            Şu anda İstanbul’u düşünüyorum...  İstanbul’da ne kadar tehlikeli ve olası bir depremde yılması gereken bina olduğunu görüyor ve izliyoruz. Eski iktidarların göz yumduğu kaçak binalar, şimdi yıkım bekliyorlar. Şayet bu davalar emsal teşkil ederse, sanırım İstanbul’da yüzlerce mimar-mühendis hapsi boylayacak.  Şayet Türkiye’de idam cezası kalkmamış olsaydı, pek çok bina sahibinin ve mühendisinin bedeni ipte sallanacaktı.
            Her ne ise...  Biz şimdi bu davadan sonra Şampiyon Melekler davasının nasıl sonlanacağına bakalım ve bekleyelim...