Ülkemizin ahlâki değerlendirmelerini yaparken bazen asla kabul edilemeyecek kötü şeylere rastlıyoruz. O rastladığımız görüntüler ve edinilen haberler bize, “Memleketin ahlâkı ne kadar bozulmuş?” sorusunu sorduruyor.
Şöyle kafamdan geçiriyorum yıllar sonra yaşadıklarımızı.
Bir gün gazetelerde çok önemli bir haber yayınlanmıştı. Bir baba, 7-8 yaşındaki küçücük oğlu ile şiddet uygulayarak enses ilişkiye giriyormuş, haberi... Sonunda bu çirkinlik ortaya çıkınca o ahlaksız baba mahkemede hüküm giymişti. Yaklaşık on yıl kadar önce vuku bulmuştu bu olay. Herhalde o ahlaksız baba hala daha hapistedir. Üstelik o zavallı çocuğu hem kullanmış hem de onu öldürerek cesedini Güngör çöplüğüne atmış.
Yine yıllar önce bir baba 12 yaşındaki kızı ile zorla cinsel ilişki yaşıyormuş. Ve dahaları...
Gazetelerde yer alan son haber, 34 yaşındaki olgun kadının 13 yaşındaki bir çocukla bin 800 TL karşılığında cinsel ilişkide bulunmasına dairdir.
Ne kadar çirkin ve kabul edilmez bir durum...
Bu durum meydana çıkınca kadın polise sevk edilmiş ve şöyle demiş.
“Çocuğun yaşını bilmiyordum.”
Galiba bu kadın herkesi aptal yerine koyuyor. Cinsel ilişkiye girdiği 13 yaşındaki çocuğun yaşını neden tahmin edememiş?
Üstelik başkasının parasal desteği ve harçlığı ile o yaşa gelmiş çocuk, herhalde bitiktirdiği harçlığı ile bu “hovardalığı” yapmış.
Bir de şunu düşünüyor insan...
O yıllarda yeni gelişmekte olan o çocuğun bu yaşta bu işe davranması düşündürücüdür. Kim bilir daha olgun yaşa gelince o çocuk ne haltlar yiyecek.
Olaya iki boyutlu olarak bakmak lazım, psikoloji açısından.
Bir tarafta olgun bir kadın, bir tarafta da bir çocuk...
O kadın madem bu haltı yiyecekti, bulamadı mı kendi yaşına uygun birini?
Büyük memleketlerde yaşlı kadınlarla para karşılığında yatan genç erkekler vardır. Bu genç erkekler genellikle bu işi meslek haline getirir. Bu genç insanların tanımı “jigolo”dur. Bu konuda çok yazılar yazıldı, çizildi, çok filmler çekildi.
Bu gibi filmler her zaman ilgi çeker. Hem cinsellik açısından, hem de ilginçlik açısından.
Esasında bu gibi vakalar, toplum ahlakını kötü etkiler. Namuslu insanlar sessizce dudak büker, ahlaksız insanlar da güler geçer.
Kıbrıs’ta yıllar önce yaşanan sadece bir olay vardır. O da bir kebapçının kendi öz kızına tecavüz etmesiydi. Hala daha aklımdadır o kebapçının mahkemede söylediği sözler...
“Ne yani bir meyvayı ben yetiştirip yiyecek haline gelince başkasına mı bırakayım o meyvayı yemesini?”
Esasında ahlak aileden gelen bir erdemdir. Bireyin yapısına yansıyor aldığı terbiye. Lakin yine de bozuk insanlar çıkıyor aradan.
Bence bu olayda psikologların devreye girmesi lazım.
O çocuğun psikolojisini düzeltmek onlara kalan bir iştir.
Bir de eşcinselllik durumu ortaya çıkınca aileler ne yapacakarını şaşırırlar.
Hatta bir siyasinin eşcinsel olan oğlunu ada dışında yaşamaya mecbur ettiği söyleniyor. Hani böyle bir evlatla küçücük bir toplumda yaşamanın işkencesi...
Nerdeyse o babanın, “Git bu memleketten de uzaklarda yaşa, gözüm seni görmesin” der gibi...
Bir ara Hürriyette Anadolu’dan Almanya’ya giden ve eşcinsel bir adamla olan beraberlik resimleri ortaya çıkınca, o gencin ailesi bir gizli katil tutmuş ve o genci öldürmüş. O genç sonra kim vurduya gitti ve hiç de katili belli olmadı.
Dünyada neler varmış, insanın kabullenemediği.