CTP eski milletvekillerinden Ergün Vehbi ve Gençlik Spor Bakanlığı eski Müsteşarlarından Süleyman Göktaş’ı maalesef çok yakın bir zamanda kaybettik.  Her ikisi de benim anılarımda dost olarak kaldı ve kalacak. 
            Ergün Vehbi, genellikle aile adı ile anıldı bugüne kadar.  “Kumandan Vehbi Bey’in oğlu” olarak geçti ismi.
            Çok nüfuslu bir ailenin oğlu olan Ergün Vehbi kardeşim, Erenköy’e çıkan kahraman mücahitlerdendi.  Dürüstlüğü ve vatanseverliği ile geçti tarihe.
            Siyasetle milliyetçiliği birbirine karıştırmamak lazım.  Geçmiş görevlerim esnasında sık sık bana bakanlıktaki odama gelir ve karşılıklı kahve içer, uzun sohbetler yapardık.  Onunla geçen zamanlarımda Ergün Vehbi’yi hep sosyal demokrat yapı içinde gördüm desem yalan veya yanlış olmaz.  Lakin  CTP’ye daha yakın oluğu bir gerçek.
            Tatlı eleştirileri, bizler için de geçerliydi.  O nedenle eleştirileri de tatlı sertti.  İstanbul’lu olan eşi Dr. Vesile Vehbi ile talebelik yıllarında tanışmışlar ve evlenmişlerdi.  Vesile hanım da son derece saygılı ve birikimi olan bir Kadın Doğumcu tıp doktorudur.
            Ta ilkokul zamanlarımıza uzanan Vehbi ailesinin diğer oğullarından birisi de genç yaşta hayatını kaybeden Harper kardeşimdi.  Onunla ilkokul çağlarımızdaki beraberliğimiz hala hafızamdadır.  O dönemlerde rahmetlik Harper’i evinde ziyaret eder ve Ledra Palace yolu üzerindeki o büyük evde bir zaman geçirirdik.
            Diğer kızkaredeşi Hasibe Vehbi de çok donanımlı ve çok çalışkan bir yazardır.  Uzun yıllar dış ülkelerde KKTC’yi temsil eden Hasibe hanım da, benim çok yakından tanıdığım kültürlü kadınlardandır.  Yayınlanmış kitapları, büyük ilgi görmüştür.
            Ergün Vehbi’nin diğer turizmci kardeşi Türker Vehbi de toplumda temayüz etmiş toplum bireylerindendi.  Turizmciliği döneminde Kıbrıs’ta çekimi yapılan Kıbrıs filminde bile rol almıştı.  Onunla da sık sık Turizm Bakanlığındaki odamda  bir araya gelir ve mesleki kritikler yapardık.
            Süleyman Göktaş’ın ölümü ise, hiç de beklenmedik bir ölümdür.  Meğer uzun zamandan beri tedavi görüyormuş.  Süleyman kardeşim, Gençlik ve Spor Dairesinin vazgeçilmez önemli elemanlardındandı.  Nitekim zaman içinde bu bakanlığa müsteşar olmuştur.
            Süleyman Göktaş’ı, her zaman yapı itibariyle topluma katkı koymuş bir sporcu kimlikle onu tanıdık.
            Gençlik ve Spor Dairesi dendi mi, ilk akla gelen Süleyman Göktaş olurdu.  Kulüplerin yapılaşmasına ve sağlıklı lig maçlarında hep katılımcı bir yapısı vardı.
            Gençlik ve Spor Dairesi, Fikret Kürşat zamanında kurulmuş ve gençliğe katkı anlamında pek çok sportif faaliyetlerde bulunmuştur.
            Spor dendi mi, akla sadece fulbol gelmemelidir.  Bu görevlerde bulunanlar, sporun her alanında aktif olurlar.  Pek çok pırlanta gibi madenleri bulup çıkarırlar ve toplumun önüne koyarlar.
            Süleyman Göktaş’ın da öyle bir yapısı vardı.  Yıllarca bu bakanlıkta müdürlük yapmanın bir kanıtı olarak, daha ilerilerde bu bakanlığın Müsteşarı olmuştur.
            Ne kadar çok sevenlerimiz gitmiş son zamanlarda.  Dudak uçurtacak kadar insana acı veren bu kayıplar, maalesef ecelin son halkalarıdır.  Kabul etmek lazım.  Hayat geçeğinde herkesin bu dünyada yolcu olduğunu idrak edersek, genç ölümlerle yaşlı ölümleri kıyaslamaya tabi tutabiliriz.
            Hani “ecel” dedğimiz gerçek ne genç dinler, ne de yaşlı.  Vakti gelen gidecek, Allah katında.
            Genç ve genç denecek yaşta hayatını kaybeden insanlar, daha bir başka acı veriyor insana.  Lakin ölüm ölümdür.
            Son zamanlarda sık sık meydana gelen ölümler, biraz da koronavirüs aşılarına yorumlanmaktadır.  Bilemiyorum...  Süleyman kardeşimin ölümünü de o aşılara bağlayabilir miyiz?
            Kısacası gerek Ergün Vehbi’ye, gerekse Süleyman Göktaş kardeşime Allah’tn gani gani rahmet diler, yattıkları yerin cennet mekanları olmasını diliyorum.  Yaslı ailelerine de ayrıca en derin taziyelerimi sunarım.