Yıllardan beri dilimizde tüy bitti, söylemekten.
“Lobi oluşturun ve lobiciliğimizi geliştirin” deriz.
Şu lobi işin hatırlıyorum merhum Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş’la da konuşmuştuk, bir televizyon programında.
“Efendim bizim lobi faaliyetlerimizi nasıl buluyorsunuz?”
O da bana şöyle bir yanıt vermişti:
“Ülkemizin dünyaya açılmasında lobicilik çok önemlidir. Bizim lobiciliğimizin başarılı olup olmadığını soruyorsan, size başarısız olduğumuzu söyleyebilirim.”
Esasında program dışında da bu konuyu devamlı surette Denktaş Bey’le tartışır ve fikir eksersizi yapardık. Onun konuşmalarından şunu anlıyordum.
“Lobri faaliyetleri Dışişleri Bakanımızın boynunda.”
Belki bazı insanlar için belirsiz bir ifadedir lobi ve lobicilik.
Uzak ve yorucu bir yolda kan döktük, ter akıttık. Aynı sıkıntıyı rahmetli liderimiz Dr. Küçük’le de yaşadık. Onun da en büyük sıkıntısı lobi eksikliğimizdi.
Davamız için çok büyük uğraşlar veriyoruz da bir olumlu sonuç alabiliyor muyuz?
O uzun ve yorucu yolun bir yolcusu ve Kıbrıs mücadelesini dolu dolu yaşayan bir birey olarak harekat öncesini ve harekat sonrasını anlatmam gerekecek.
Tam on bir yıl bizi gettolarda yaşamaya mahkum eden Rumların lobiciliğinin iyi olduğunu söyleyebilirim.
Kendi davanızı dış ülkere anlatmak ve davanız için yanınızda olacak yabancı siyasi misyonerler oluşturmak gerekir. İki farklı dönemde bunu analiz edebiliriz.
Harekat öncesi ve sonrası...
Yukarıda izah ettiğim gibi lobicilik gerçekten çok emek isteyen bir iştir. Özellikle yabancı dile vakıf olmak da çok önemlidir.
Dr. Küçük bazı elçilerle devamlı Fransızca konuşurdu. Onun almış olduğu tıp eğitimi Fransızca olduğu için hep Fransızca konuşur ve takdir toplardı. İngilizcesi zayıftı. Yabancı elçilerle görüşmesinde daima Ersin Tatar’ın dedesi Cemal Müftüzade’yi yanına alırdı. Denktaş’ın birisinin yardımına ihtiyacı yoktu. Denktaş’ın bir nehir gibi akan İngilizcesi vardı.
İngilizce bilmeyen devlet adamları tercümanları vasıtasıyla bu işi götürürler. Lakin İngilizcede öyle kelimeler vardır ki, yerinde kullanamazsanız, başka başka manalar çıkar. O nedenle İngilizce diline vakıf olmak çok önemli diplomaside.
Şu lobi meselesini bir de rahmetli Osman Örek’le tartışırdık Genel Komitede. Zamanın Dışişleri bakanı olarak görev yapan Örek, her zaman lobociliğe parmak basardı. Bir gün bana şöyle demişti:
“Rumlar Kıbrıs Cumhuriyetini kendi elleri ile yıktılar. Bu iş ilelebet gidemez. Kabul etmek gerek. Rumların lobiciliği güçlüdür. O gücü de Hristiyanlıklarından almaktadırlar.”
Örek Çok doğru söylemişti. Yani Hristiyanlık dünyası. Bence Avrupa birliğine yarım Kıbrıs’la alınması ondandır.
Rumlar İslam alemine bile girerek lobiciliklerini sürdürürler. Nerede veya nereye etkin birisi görevlendirilse uçağa atladıkları gibi o kişiyle temasa geçerler.
Ben ona inanıyorum ki bizim lobiciliğimiz Ersin Tatar’la daha bir etkili hal alıyor. Dışişleri Bakanımız Tahsin Ertuğruloplu’nun da katkıları büyüktür. Mesela Uluslararası Türk Dünyası Sempozyumunda Ersin Tatar çok önemli bir konuşma yapmış ve bütün delegasyonların ellerini teker teker sıkmıştır.
Buna Antalya Diplomasi Formu’nu da eklemek lazım. Bu forum, TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan himayesinde gerçekleşmişti. Ayrıca Antalya’daki Foruma bizim Dışişleri Bakanımız Tahsin Ertuğruloğlu da katılmıştı.
Antalya Diplomasi Formu’nda birçok önemli görüşme gerçekleşmiştir. O forumun ilk gününde Türk Devletleri Teşkilatı, Sierra Leone, Azerbaycan ve Letonya heyetleri ile resmi temaslarda bulunan Tatar, o ülkenin yetkilileri ile de temaslar gerçekleştirmiştir.
Ersin Tatar o mükemmel İngilizcesi ile İngiltere’de de birçok siyasetçiyle tamaslar kurmuş ve kendi lobiciliğini ortaya koymuştur.
Stratejik açıdan bu temaslar, damla damla biriken bir göle benzer. Tatar’ın kullandığı bir söz vardır.
“Artık elimiz güçlenmiştir. KKTC’nin tanınma süreci daha da gelişiyor.”
Bunu o lobiciliğine bağlamak lazım. Hani insanın önünü görmesi gibi. O görünen yapı, gerçekten bize ve geleceğimize daha bir yakındır. Şöyle geriye baktığımızda, eski yerimizde olmadığımızı ve daha verimli bir politika platformunda olduğumuzu görüyoruz.
Siz ne düşünürsünüz bilmem ama, Ersin Tatar’ın girişimleri ile bizim lobi faaliyetlerimizin, daha etkili ve daha kalıcı hal aldığını söyleyebilirim
Yani lobicilik...