Geçen Çarşamba günü İtfaiye Haftası’ydı.  Her etkinlik ve her önemli günde olduğu gibi itfaiyecilerin de bir etkinlik ve farkındalık yaratma günü olur. Sakın “İtfaiyecilerin de farkındalık günü mü olur?” demeyin.  Bence herşeyden çok itfaiyecilerin farkındalık yaratmaya hakları vardır.
            Genelde, dünya üzerinde meydana gelen gerek bina, gerekse orman yangınlarında bütün itfaiyecilerin nasıl canla başla çalıştıklarını, nasıl canlarını hiçe sayarak o alevlerin arasına daldıklarını görüyoruz.
            Şayet siz de empati yaparsanız, itfaiyecelerin ve itfaiye mesleğinin ne kadar zor bir görev olduğunu anlarsınız.
            KKTC’nin itfaiyecileri İtfaiye Haftası’nda sırf farkındalık yaratmak için üniformaları ve aileleri ile, GKK bandosu eşliğinde dereboyunda uzun bir yürüyüş yaptılar.  Çok da iyi olduğunu düşünüyorum o yürüyüşün.  En azından itfaiyeye ve yangınlara duyarsız olan insanları uyarmış oldular.
            İtfaiye Dairesi Müdürü Ramadan Gürpınar güne ilişkin açıklamasında şöyle dedi:
            “Bir ülkenin itfaiyesi ne kadar güçlü olursa olsun, başarısı halkın aldığı yangın önlemlerine ve yangından korunma konusundaki bilgi seviyesine bağlıdır..  İtfaiye ekipleri, her türlü tehlike ve acil durumda kendi hayatlarını tehlikeye atarak zor şartlar altında çalışmaktadırlar.  Yaz kış demeden, hem yangın hem de kurtarma faaliyetlerini özveriyle yapmaktadırlar.”
            Gerçekten bütün itfaiye elemanları, bir yangın esnasında nasıl hareket edeceklerini, nasıl önlem alacaklarını ve nasıl bir yangını en erken zamanda söndürmeleri gerektiğini biliyorlar.  Bir de yangın sonrasında soğutma ameliyesi vardır küllerin.  Bunu yapmak zorundadırlar.  İçin için yanan ve sönmüş gibi görünen o külleri soğutmak ve tamamen yangının bittiğine emin olmak isterler.
            Büyük yangınlarda meskûn bölgelerdeki insanların tahliyesi işi var.  Onun yanında yangında kısılan hayvanlara, sürülere yardım edip onların salim bölgelere sürmek var.
            Girne’nin Beşparmak dağlarındaki o büyük yangını düşünün...  O yangın tam bir felaketti.  Batıdan doğuya esen deli rüzgarın etkisiyle o yangın doğuda son bulmuştu.  Hatırıladığım kadarı ile bazı yangıncılarımız da yaralanmışlardı.
            Gürpınar’ın söylediği bir söz vardır.  Bu söz üzerinde durmak istiyorum.
            “İtfaiyenin başarısı, halkın aldığı yangın güvenlik önlemlerine ve yangından korunma konusundaki bilgi seviyesine bağlıdır.”
            En önemli uyarı da budur.  İnsanlar yangından nasıl korunacaklarını bilmezler ve tedbir almazlarsa, yangının çıkması kaçınılmaz olur, öyle değil mi?
            Mesela bir evde çıkan yangında, alevler arasında kalan yaşlı insanların ve çocukların tahliyesi gerçekten hayati bir durumdur.  Alevler arasına dalarken ıslatılan bir örtüyle bir insanın canını kurtarması de bilginin bir parçasıdır.
            Bunlarabir  örnekleme yapacak olursak, en basiti piknik alanında sönmemiş ateşi söndürmeden piknik alanından ayrılmak.  Ayrıca piknik alanında kırık cam parçalarına dikkat etmemek. Sigara izmaritlerini sağa sola fırlatmak.  Yani mesele bilinçlenmektir.
            İtfaiye o nedenle farkındalık yartmıştır, geçen Çarşamba günü.
            Bazen anneler küçücük çocuklarını evde yalnız bırakıp çarşıya veya konu komşuya gidereler.  Genellikle evlerde çıkan yangınlar hep küçük çocuklardan kaynaklanır.  Veya içkili sızan yalnız insanların elindeki sigarası ile sızması ve yangına sebebiyet vermesi.
            Gerçekten itfaiyecilerin işi hayli zor ve tehlikeli. Bir orman yangınını düşünün.  O alevlerin arasına dalmaları ve yangına tazyikli su fışkırtmaları ne kadar zor.  Nerdeyse her itfaiyeci, cephede savaşan bir asker gibi alevlerle savaşır.
            Sadece bu değildir itfaiyecilerin işleri.  Ülkede meydana gelen afetlerde hep aktif olurlar, can kurtarmak için.  Bereket versin ülkemiz tropikal iklim kuşağının üstünde değil. Veya ağır bir deprem kuşağının.  Böyle ülkelerde tabii afetler hiç bitmez.  Ya selli yağmurlar alır sizi sürükler, ya güçlü fırtına ve diğer iklimsel felaketler.  Veya tsunami gibi bir felaketle karşılaşsak, itfaiyeciler ne kadar zor günler ve saatler yaşarlar.  Hatta o çalışmada hayatlarını kaybeder bazı itfaiyeciler.
            İtfaiyecilerimizden bir ekibin son Hatay depreminde faal olarak bulunduğunu ve pek çok can kurtardığını biliyoruz, diğer ülkelerin can kurtarıcıları gibi.  O bir gerçek felaketti. Pilav gibi yıkılan apartmanların altından insan çıkarmak kolay mı?  Değil elbette.  Allah hiçbir ülkenin başına getirmesin öyle felaketleri. 
            Ben bu tür yardım ekiplerine ve itfaiyecilerimize kurtarıcı melekler sıfatını yakıştırıyorum.  İtfaiyecilerimiz kurtarıcı melekler değiller mi?
            Eski İtfaiye Dairesi Müdürlerinden rahmetli Hasan Türker beyle sohbetlerimizde hep bana bir itfaiyecinin ne kadar zor ortamda çalıştıklarını anlatırdı.  Onun zamanında teknoloji şimdiki kadar gelişmiş değildi.  Havadan uçakla yangın söndürme uçakları yoktu. Ama şimdi, yangın koruyucu elbiseler giyilmesi, havadan uçakla yangına su atılması ve şimdi de insansız hava uçakları var.
            Her ne ise...  Allah bütün itfaiyecilerimizi korusun diyor ve insanları yangın konusunda bilinçlenmeye davet ediyorum.