Rum gümrük kapılarında çok sıkı önlemler alınıyor. Önlemin nedeni, KKTC’den satın alınan ürünler.

Rumlar kuzeyden alınan ürünler için “kaçak” ifadesini kullanıyor.

Ne kadar tuhaf deil mi?

Rum vatandaşları kuzeye geçince Türk malı alıyorlar, Türk vandaşları da güneye geçince Rum malı alıyorlar.

Kapılar açıldığında kısmi normalizasyonun gelişmekte olduğu kanaatine varmıştık. Artık serbest dolaşım, otellerde gece konaklamaları ve bütçeyi denkleştirmek adına iki taraftan da alış veriş yapma...

Son zamanlarda Rum gümrük kapılarında yine acayiplikler yaşanmaya başladı. Şayet Rum vatandaşları kuzeyden herhangi bir ürünü satın alıyorsa, mutlaka Rum gümrük memurları yakalarına yapışıyor.

Mesela...

Son habere göre, “gümrüksüz/kaçak” ürün olarak birinci sırada tütün, ikinci sırada akaryakıt, üçüncü sırada da hellim yer alıyor. Özellikle hellimimizin tescillenmemesi için Rum idaresi büyük uğraşlar vermişti.

Güneyden kuzeye geçen Rumları görüyoruz marketlerde. Marketlerde kendilerince daha ucuz olan malları alıp güneye geçiyorlar. Rumlar neler neler almazlar ki... Bu onların alış-veriş özgürlüğü...

Çeşitli meyvalar ve yeşil ürünleri arabalarını dolduruyorlar. Özellikle Türk şeftalisine, Türk armuduna ve daha nice ürünlerine bayılıyorlar. Madem kapılar açıldı ve özgürce alış-veriş kısmen rahatladı, neden almasınlar ihtiyaçlarını?

Arabama benzin almak için bir benzinciye gittiğimde, sıra sıra dizilmiş Rum plakalı araçlar görürüm. Demek kuzeydeki akaryakıt daha ucuzdur.

Bilemiyorum... Rumlar araç depolarını doldurdukları gibi bir de bidon mu taşıyorlar arabalarının arkasında. Herhalde Rum gümrükçüler onlara el koyuyor. Yoksa gümrükçüler deposu benzin dolan araçlardan o benzini çekiyorlar mı?

Gümrük kaçakçılığında yazlık kıyafetlerle kışlık kıyafetler farklı şekilde kullanılır. Özellikle kışlık kıyafetlerle daha kolaydır güneye mal kaçırmak.

Özellikle sarma tütün revaçtadır. Bir marketçi arkadaşım anlatıyordu...

“Güney’den markete gelen Rumların ilk talepleri sarma tütün olur. Bazıları da kartonla alırlar sigaralarını. Biz güneye geçince bizi hangisi kurtarırsa almaz mıyız?”

Bazen düşüyorum Kıbrıs’ın eski halini. Hiçbir siyasete veya ideolojik harekete katılmamış ne kadar masum insanlar vardı. Türk veya Rum olsun. Lakin fanatik Rumlar, insanların hayatlarını bitirdi ve yaşam tarzları değişti.

Esasında tezatlarla dolu bir ada olduk.

Mesela insanlar Pile’de içiçe yaşarlar. Yani Rumlarla Türklerin içiçe yaşadıkları tek yer. Bir taraftan kapılar açıyoruz iki haşkın geçmesi için. Halbuki Pileye gidecek daha pratik yol yapmaya gittiğimde kıyameti koparıyorlar. Bazen de insanlar kendi eskiden mallarını ziyaret ederler. Hatta eskiden dost olanlar bir kafede karşılıklı kahve içip hatıralarını tazelerler. İngiliz adadan kaçtıktan sonra herşey değişti. EOKA hortlaldı ve herşey darmadağın oldu.

Rumların egoları bizleri bu duruma getirdi. Bir yerde bize iyilik yaptılar Anavatanımız Türkiye’ye daha da yaklaştırdıkları için.

1963 olaylarında bunun tersi yaşanmıştı. Olayların başlamasının üzerinden bir yıl gibi bir zaman geçmişti ki, Rumlar bize tüp ve akaryakıt amabargosu koymuştu. Yine de zaman zaman eski dostluklar nedeniyle Rumlardan kaçak olarak benzin alırdı arabalarına bazı Türkler. Yani zor bir hayatın yansımaları gibi...

Demek “Bu ada tezatlarla dolu bir ada oldu” demekte haklıyım.

Bütün bu olumsuzluklar ne zaman son bulacak?

KKTC tanındığı zaman. İster Rumlar kabul ederler, ister etmezler. Ama er veya geç bu olacak. Bunun da tek sorumlusu olacak, menfi tutumları yüzünden.

Yan yana iki devlet oluşunca, artık Rum gümrükçülerin sorunları da ortadan kalkacak. Lakin, yeniden eski dostluklar oluşsa da, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, bu da böyle biline.

O nedenle ülke tezatlarla doludur, diyorum.

Madem Kıbrıs çözümü için sözde “güven yaratıcı önlemler” düşünülüyor, o halde iki halka çektirilen bu eziyet nedir.

Güney-Kuzey kapılarındaki uyuşturucu kaçaklarına temas etmedim henüz. Bir de onlara girersem, bu tezatlar daha da ortaya çıkacak.

Kuzey’le Güney’in yaşantısındaki görüntü, esasında kozmopolit bir yaşantıyı da gözler önüne seriyor. Rumların yabancılardan neler çektiklerini izliyoruz. Tıpkı bizim ülke dışından gelen üçüncü uyruklu ve uyuşturucu ile iştigal edenlerin bize çektirdikleri gibi.

Esasında Rumlar, kendi kendilerini aldatıyorlar. Herkes ne yaptığını veya yapacağını biliyor.

Bugün gümrük kapılarında bazı maddelere el koymak da fayda etmez. Yani her iş olacağına varır. Bırakın insanları özgürce alış-veriş etsinler. Bugün bu belirtilen maddeler varsa, yarın da başka maddeler gelecek gündeme.

Lokmacı kapısından çarşımıza dalan Rumlar, nasıl da hayran kalıyorlar İstanbul’dan ithal edilen konfeksiyonlarımıza. Veya yine Türkiye’den gelen ürünlerimize.

Gümrükçüler kuzeyden alınan İstanbul kilotlarını da alacak değiller ya vatandaşlarının kıçlarından.

Herşey boşuna... Sadece gülünç olmaktan başka bir şey değildir bu durum.