Bugün 6 Şubat 2024...  Adıyaman ve Hatay yöresindeki büyük depremin birinci yılı.  Koca bir şehir adeta yerle bir olmuştu o depremde.  Binlerce insan da hayatını kaybetmiştir.  Hala daha enkaz altından ceset çıkıyor.
            6 Şubat depremi, binlerce insanın hayatını kaybettiği ve evlerinin yerle bir olduğu depremdir.  Bütün Kıbrıslıların da en acı günüdür o deprem.  Basket maçı için Adıyaman’a giden öğrenciler, henüz hayatı tanımadan, enkaz altında can verdiler.  Kaldıkları İSİAS otelde tek bir can kurtulmadı.  Şampiyon meleklerimize mezar olan o otelin davası mahkemede sürüyor.
            Bunun yanında 300’e yakın davalık dosyalar var.  O davalık dosyalar ya mimar ve mühendisine, ya Belediyelerin imar şubesine veya hırsız müteahhitlerinedir.
            Gözlerimizin önünde yıkılan koca şehit için şöyle düşünmüştük:
            “Bu şehir adam olacak mı?”
            Bu tür felaketleri ancak filmlerde görürdük.  Ama gerçek film önümüzdeymiş.
            Gerçekten bir pilav yığını haline gelen yıkımların yerine yeni binalar yapıldı, yapılacak derken,  Recep Tayyip Erdoğan’ın inisiyatif ve talimatı ile ile 50 bine yakın yeni apartmanlar yapılmış.  Şimdi o apartmanların kura çekme zamanı geldi.
            Bu kadar erken bir zamanda bu kadar bina nasıl biter?
            Çelik kontruksüyon sayesinde.  Yani bütün taşıyıcı kolonla ve iskelet tümden çeliktendir.  Hani çelik konstrüksiyondan yapılmış olan 11 Eylül, New York’taki ikiz binaların kızgın ateşten erimeleri ve o devasa binaların yerle bir olması gibi.
            O binaların yapı malzemesi çeliktendi.  Hatay ve Adıyaman’daki bu binalar da çeliktendir.  Bir yangın omayagörsün.  Herhalde bazı acılara sebebiyet verir.  Her evde yangın çıkacak değil ya, Allah korusun.  Şimdi dünya inşaatları hep böyle.
            50 bin insan şimdi dam altına girecek ve acılar kısmen sarılacak. Kısmi zarar görenler de elden geçiriliyor.  Türk mimarların dönüşüm dedikleri yapılardır bunlar.   Esas mesele, acıların 6 Şubat’ta tazelenmesidir.  Bizim Şampiyon meleklerimiz gibi nice masum insan bu depremde hayatlarını kaybettiler.
            Şampiyon meleklerimizin ailelerini düşünüyorum...  Ne kadar acıları ve yıkımları var bu insanların.  Şampiyon meleklere herkes sahip çıktı.  Bir yıl içinde şampiyon meleklerimizin aileleri örgütlendiler, nümayişler yaptılar ve farkındalık yaratmak adına eylemler düzenlediler.   Hatta İsias otel sahipleri aleyhine açtıkları davayı izlemek için Adıyaman’a gittiler.
            Bilinen bir gerçek vardır ki, şampiyon meleklerimizi hiçbir güç geri getiremeyecek.  Bu acılı ailelerin en büyük tesellisi, İSİAS Oel sahiplerinin ağır bir ceza almaları.  Gerçekten adalet yerini bulacak mı?  Şampiyon Meleklerin davaları gibi nice üçkağıtçı mimar mühendis aleyhine açılan 300’ün üstünde dava var.  Herkes intikam peşinde, haklı olarak.  Hani derler ya, ateş düştüğü yeri yakar diye.
            Esas yüreği yananlar, şampiyon meleklerin aileleridir.
            Duvarlara kazılan figürleri ve anıt mezarları, onların acılarını dindirmez, bilakis acılarını kamçılar.  Elden birşey gelmediğine göre, bu yıkımın ve istismarın bedeli mutlaka ödenmelidir.
            Felaketin birinci yıl dönümünde o ailelerin duygularını çok iyi anlıyorum.
            Mezarlığa her gidişlerinde bir kere değil, on kere ölür biçareler.  Bir manevi görev olarak   her gün evlatlarının mezarına uğramak, gözyaşı dökmek ve onların anılarına yapılan eserleri görmek, kelimelerle anlatılamayacak kadar derindir.
            Herhalde bütün Hatay ve Adıyaman ve yöresinde bu acı dolu günü anacaklar ve acılar tazelenecek.  Belgesel bir fim olarak gözümüzün önünde o pilav gibi yıkılan binalar yeniden gelecek.
            O yıkımlarda ne kadar çaresiz insan gördük.  Geçen her dakika, her saniye enkaz altındaki insanların ömürlerinden ömür aldı götürdü.
            Bu olayda devletin büyüklüğü kendini gösterdi.  Hatta yıkılan hastanenin yerine hastane ve okul yapıldı.  Hatta kocaman bir çadır kent oluştu.
            Bu çadırkentlerde kalan aileler, bir yıllık çile döneminde ayakta kalmaya çalıştılar.  Çadırkentlere yerleşenlerden en çokda çocuklar mağdur oldu.
            O yıkımda binlerce çocuk annesiz babasız kaldılar.  Hayat devam ediyor desek de, o depremzedeler ayakta kalmak zorundadırlar.  Acılarını yüreklerine gömerek, yakınlarının hatıralarını yaşatmaya çalışacaklar.
            Türkiye deprem kuşağının üzerindedir.  Ara ara depremler oluyor hala.  Lakin insanlar geçirdikleri acı tecrübeden ders aldılar.
            Yalova depremi de hala hatırlardadır.  Sandüviç gibi olan katlar ve binalar, binlerce insana mezar olmuştu.
            Ne kadar yazsak ve fikir beyan etsek azdır.  İnşallah suçlular mahkemede mahkum olurlar.  Yıkılan evler, şimdiki iktidar dönemine ait değildir.  O nedenle AKP’yi suçlayamayız.
            Kısaca, Allah bir kere daha öyle acı yaşatmasın.