Bir zamanlar yoğun bir çalışma vardı, Dışişleri Bakanlığımızda...  “Yurt Dışında Yaşayan Kıbrıslı Türkler” diye.
            Esasında bu çalışma bence dünya üzerindeki bütün Kıbrıslı Türkleri bir araya getirme ve iletişim kurma açısından çok önemli bir çalışmaydı.  Hatırladığım kadarı ile 1980’li yıllarda en aktif ve en ateşli günlerini yaşıyordu bu çalışma.
            Gayet geniş bir sempozyum yapmışlardı, Yakın Doğu Üniversitesi’nin Atatürk Kültür Merkezi’nde.  O toplantıya bakanlık adına ben katılmıştım.  Ne kadar gururlanmıştım böyle bir çalışmada bulunduğum için.  Yıllarca görmediğim ve kendini geliştirip hayli aşmış gençlik arkadaşlarımı gördüm ve bayağı hasret giderdim, diyebilirim.  Lakin o çalışma halen ne durumdadır bilemiyorum.  Herhalde bu aralar aktif değiller.
            Ada dışında yaşayan kardeşlerimizin ne büyük özlemler içinde olduklarını biliyorum.  Onların heyecanları sınırsızdır.
            Ada dışında yaşayan Türkler, önce Londra’da örgütlendiler, sonra da Avustralya’da.  KKTC Cumhurbaşkanlı’ındaki Özel Kalem görevlerimde, bir dönemin Cemiyet Başkanı Necati Sağer’le Kıbrıs’ta beraber çalışmış ve oradaki Türklerin ne kadar çok ilgi beklediklerini bana anlatmıştı.
            Mesela 1957-58 yıllarında Türkiye’nin bütün illerinde yapılan ve Dr. Küçük’le arkadaşlarının katılımıyla gerçekleşen devasa mitingler döneminde Necati Sağer cemiyet başkanıydı.  İstanbul’da gerçekleşen mitinge Necati Sağer’in gönderdiği moral telgrafı okunmuştu.
            Dediğim gibi bütün dünya Türklerini bir araya getiren o büyük toplantının arkası gelmedi.   O toplantıda Kanada’ya ve dünyanın çeşitli ülkelerine dağılan Türkler bile temsil edilmişti.
            Söylemek istediğim şudur.
            Dünyadaki bütün Türkler ilgi ve yakınlık istiyorlar.  Şimdiki nesil çok şanslıdır iletişim açısından.  Televizyonlar, görüntülü telefonlar, ses kayıt cihazları ve anında haber alma var hayatımızda.  Bir de uydu yayınları ve memleket haberleri...
            Mesela koronavirüs dönemini hatırlayın.  O dönemde hep görüntülü kayıt ve yayın yapılıyordu evlerden.   Sırf virüsü kapmamak adına bazı önlemler alınmıştı.  Esas mesele iletişimin görüntülü olarak yapılmasıydı.
            Bence KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, en isabetli gezisini yapmıştır Avustralya’ya gitmekle.  O insanlarla bir haftayı dolu dolu geçirmek ve onların etkinliklerinde bulunmak, gerçekten çok nemlidir.
            Ersin Tatar Kıbrıs konusundaki gelişmeleri birinci ağız olarak Avustralya Türklerine aktarmıştır. 
            Bazen şu soruyu sorardı ada dışındaki Türkler.  Özellikle Avustralya’daki kardeşlerimiz.
            “Biz üvey evlat mıyız?”
            Bence Ersin Tatar, onların üvey evlat olmadıklarını bizzat oraya gitmekle kanıtlamıştır.  O insanların Ersin Tatar’ı yürekten kucaklamaları, birlikte resim çekmeleri ve sorunlarını birlikte tartışmaları çok önemliydi.
            Orada yetişmekte olan gençler de öğrenmiş oldular kendilerinden evvelki neslin ne büyük zorluklar yaşadıklarını.
            Erin Tatar’ın Londra çıkarması da ses getirmişti.
            Hatırlayacaksınız...
            Londra’da vereceği seri konferanslar nedeniyle arabası ile geniş bir caddede giderken, fanatik Türk düşmanı olan Rum gençlerinden oluşan bir grup arabasının önüne geçmiş ve aleyhine bazı sloganlar atmışlardı.  Ersin Tatar’ın bu eylemde kulağı bile terlememişti.  Çünkü Londra’daki çalışmaları, o mükemmel İngilizcesi ile seri konferanslar verişi, lobicilik açısından Londra’da yaşayan Rumları rahatsız etmişti.  Rumların tepkileri, Ersin Tatar’ın ada dışındaki çalışmalarının çok doğru ve yerinde olduğunu gösterir.
            1974 Mutlu Barış Harekatı’ndan sonra, merhum kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş’ın ada dışındaki Türklere bir çağrısı olmuştu.
            “Kıbrıs’a yatırım yapınız.  İşletmeler, fabrikalar ve oteller sizi bekliyor” demişti.  Nitekim o çağrı üzerine birçok ada dışındaki Türk KKTC’ye gelmiş ve yatırım yapmıştı.  Tabii ki bazıları da beklediklerini bulamayınca, geri dönmüştü.
            Denktaş Bey’in kafasındaki da Ersin Tatar’ın kafasındakinin aynısıydı.
            “Ada dışındaki Türkler mutlaka yakın ilgi bekliyor”du mesajları.
            Denktaş Bey her zaman vurgu yapardı.
            “Ada dışında yaşayan her Türk, Kıbrıs Türkünün davasını karşılaştıkları yabancılara anlatmalıdırlar.  Dostluk ortamında Kıbrıs Türkünün buralara nasıl geldiğini söylemelidirler.”
            Bir de ünivesitelerimizden mezun olan Afrika ve diğer ülkelerden gelen yabancıların da Kıbrıs Türkü için birer lobici olduğunu vurgulardı.  Gerçekte her yabancı öğrenci bizim davamızın avukatı durumundadırlar.
            O nedenle ben diyorum ki, Ersin Tatar’ın Avustralya gezisi, yerinde ve etkileyici bir ziyaretti.