Bundan belki bir sene öncesiydi...  İskan Dairesi’nin kurucuları ve fedakarane çalışan rehberleri Ortaköy Eziç’te bir yemek düzenlemişlerdi, hatıralarını tazelemek için.  Geçmişin zorluklarını, trajilomik olaylarını, mahkemelik işgalleri ve daha bir sürü olayı konuştular.  Hem güldüler, hem de bazı şeylere üzüldüler.  Sadece bir durum vardı o yemekte...  Ben şahsen eski bir iskan memuru olarak o yemekte bulunmayı arzu etmeme rağmen, geçirmiş olduğum kısmi felç yüzünden hazır bulunamamıştım.  Çünkü hastanede yatıyordum.  Bir ikincisi de pandeminin hala daha var olmasıydı.  İkinci yemek daha özgürce oldu ve seksen küsur kişi o yemekte hazır bulunmuştuk.
            Birinci yemekle ikinci yemek arasında hayatını kaybeden arkadaşlarımızın kayıpları, hepimizi üzdü.  Mesela İskan’ın kalbi olarak nitelendirdiğimiz İDK’da uzun ve zor hizmetler veren Ergin Alasya, birinci yemekte hazır bulunmasına rağmen, ikincisinden önce aramızdan ayrılmıştır.  Onu çok sevdiğim dostum Talay Ayhun takip etti.  Uzun zaman sıhhati ile cebelleşen Talay da maalesef aramızdan ayrıldı.  Tabii ki aramızdan daha ayrılanlar var ama onları henüz tespit edemedim.
            Müthiş bir üzüntüdür hepimiz için kader birliği yaptığımız arkadaşlarımızın aramızdan ayrılmaları.  Birçok hatıra resmi çekildi.  Herkes birbirine o resimleri attılar. Kim bilir gelen yıl yapılacak yemekte, o karenin içinde kimler kimler yer almayacak.  Bunu düşününce bir başka oluyor insanın duyguları.
            Yıllar sonra karşılaştığım kendi sekreterimi bile tanıyamadım.  Ben de o da değişmişti.  Onun gibi nice insan değişti yıllar içinde.
            İkinci yemeğe katılan yüksek zevat, Bakan Hakkı Atun, Müsteşar Ayer Kâşif, Daire Müdür Celal Bayar, Eski İskan Müsteşarlarından Kâmil Kayra ve İskan Kredi Şubesinde uzun  zaman hizmet verip daha sonra Maliye Bakanı olan Ahmet Uzun ve naçizane bir ifade ile bendenizdik.
            Tabii ki kaza müdürlerinden bazıları o yemekte vardı.
            Esasında dile getirilen en önemli şey, iskan operasyonunda o kaosun içinde hizmet edenlerin emekleri ve özverilerinin dile getirilmesiydi.  İllk konuşmayı Hakkı Atun yapmış ve bu ordunun nasıl çalıştığına temas etmiştir.  Ayer Kâşif söz aldığında, bütün iskan memurlarının heykellerinin dikilmesi gerektiği sözlerini  ederken, gözyaşlarına hakim olamadı.
            Celal Bayar’ın bütün iskan hareketinin içinde bulunması, onun bazı yaşanmış olaylara parmak basmasına vesile oldu.  Celal Bayar dostum da bu savaşın başkomutanlarındandı diyebiliriz.
            Hakkı Atun’un ricası üzerine ben de birkaç söz ettim.  Onlar için en büyük sürpriz, benim “İskan ve Göçmen Anıları”nı yazmakta oluşumdu.  Elbet birilerinin yaşanmış gerçek olayları demografik, sosyal, ekonomik ve kültürel anlamdaki tezatları yazması gerekir.  Bunları kitaplaştırmak da bana nasip oldu.
            Hatıralarını tazeleyen diğer zümre de, TMK’nın ilk mezunlarının yemeğiydi. Ne güzel şey insanın hatıraları ile buluşması.  Sadece hatıraları ile buluşmadılar.  İlk mezunların içinden çıkan bakan ve milletvekilleri ile önemli isimler vardı.  Sanırım ilk mezunlar listesinde Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar da vardı.
            Malum bir süre önce de Limasolluların geleneksel hale gelen yıllık piknik buluşmalarıydı.
            O insanların buluşmaları, acılarla sevinçlerin karmaşasından oluşuyordu.  Onlar da bizim gibi pek çok sevdiklerini kaybetmişler...
            O getto yıllarımızdaki acılar her zaman onların yüreklerinde olmuştur.  20 Temmuz’la oluşan göç hareketi, Türk erkeklerinin ağustos sıcağında stadyuma tıkılmaları, savunmasız kalan kadınlar ve çocukların durumları, tam da bir filme konu olacak derin ve acıdır.
            Birinci harekat sonrasında güneyde kalan Türklerin çektikleri psikolojik acılar asla ve asla unutulamaz.  Çok büyük paralar karşılığında çeşitli yöntemlerle yine bazı çıkarcı Rumlar tarafından taşınmaları, “canları düşmanın avucundaydı” gibi bir ifadeyi çağrıştırdı.
            İşte o acı ile karışık özgürlük hikayeleri, ananevi hale gelen piknik mekanlarında konuşuldu ve eskilerle yeniler yad edildi.      
            Hatıraların tazelenmesi açısından yapılan bu tür etkinlikler, insanlara moral veriyor.  Hayata pozitif bakmaya zorluyor.
            Yine de hatıralarını tazeleyen bu insanlara saygı ve sevgi duyuyorum...